Dünyanın hemen her yerinde protesto gösterilerinde kullanılan biber gazının savaşlarda kullanımı 1997 yılında yürürlüğe giren Kimyasal Silahlar Sözleşmesi kapsamında yasaklandı.

Biber gazının ilk kullanımının tarihi Birinci Dünya Savaşı'na kadar gidiyor. Bu savaşta, bugün yayın şekilde görülen biber gazının ilkel bir versiyonu, düşman askerlerini sığındıkları siperlerden çıkarmak için kullanıldı. Amaç, askerleri saklandıkları yerden çıkarak, top atışı ya da diğer ağır silahlarla vurmaktı.

Zaman içerisinde silahlı çatışmalarda biber gazının kullanımı da azaldı ve 1997 yılında yürürlüğe giren Kimyasal Silahlar Sözleşmesi kapsamında yasaklandı.

Ancak bugün halen güvenlik güçleri tarafından kalabalıkları dağıtmak için kullanılan en etkili araçlar arasında yer alıyor.

İngiltere'de bulunan Bournemouth Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Anna Feigenbaum, BBC'ye yaptığı değerlendirmede, "Savaş sırasında kullanımının yasaklanmasının nedeni aslında bu gazın taarruz silahı olarak kullanılmasını engellemek. Bununla birlikte asayiş söz konusu olduğunda ise bir silah olarak değil, kontrol etmeni olarak kullanılıyor" diyor.

Protesto eylemleri sırasında güvenlik güçlerinin biber gazı kullanması, ortamda bulunan herkesi etkilemesi ve hatta zaman zaman sağlık sorunlarına yol açmasından dolayı eleştiriliyor.

‘KİMYASAL SİLAH’

Tarihçiler, Birinci Dünya Savaşı sırasında ilk biber gazının ne zaman ve nasıl kullanıldığına yönelik farklı değerlendirmelerde bulundu.

Ancak, bu tarihçilerin önemli bir kısmı, ilk biber gazı kullanımının savaşın başlamasından kısa bir süre sonra, Ağustos 1914'te olduğunu söyledi.

ABD'nin Missouri eyaletinde bulunan Birinci Dünya Savaşı Müzesi'nin Kıdemli Yöneticisi Doran Cart, bu konuyla ilgili herhangi bir resmi belge olmamasına karşın, elde edilen bilgilerin, Ağustos 1914'te Fransızların Almanlara karşı biber gazı bombası kullandıklarına işaret ettiğini belirtiyor.

Elde edilen bilgiler ayrıca, Fransa'nın bu tarihten önceki yıllarda çeşitli gazlarla ilgili çalışmalar yaptığını da ortaya koyuyor.

Cart, geliştirilen gazlarla ilgili testlerin sayısının hızla arttığı 1915 yılını "bir dönüm noktası" olarak tanımlıyor.

Biber gazının gelişimi, kimyasal silah geliştirmek için yürütülen daha geniş kapsamlı çalışmaların da bir parçasını oluşturuyor. Kimyasal silah çalışmaları nedeniyle Birinci Dünya Savaşı da zaman zaman "kimyasal savaş" olarak isimlendiriliyor.

Birleşmiş Milletler'in verilerine göre, Birinci Dünya Savaşı sırasında biber gazının yanı sıra hardal gazı, klor gazı ve fosgen gibi kimyasal maddeler de kullanıldı ve bunların bazıları hem "ağır bir ıstıraba" hem de yaklaşık 100 bin kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.

ABD'nin Pennsylvania eyaletindeki ABD Savaş Akademisi öğretim üyesi Tarihçi Michael Neiberg, "Biber gazı fikri aslında yenilik yapma ve korku yaratma düşüncesinin birleşiminden doğdu" diyor ve ekliyor:

"Bu gazlar Birinci Dünya Savaşı'nın tüm kötülüklerin örneğine dönüştü: savaşın endüstriyel yapısı ve savaşın topyekun doğası."

‘İSYANLARI KONTROL ALTINA ALMA ARACI’

Savaştan birkaç yıl sonra ise 1925 yılında Cenevre Protokolü imzalandı ve böylece savaşlarda kimyasal silah kullanımına çok ciddi yasaklama ve kısıtlamalar getirildi.

Ancak, eşzamanlı olarak yeni biber gazı formülleri üzerinde testler ve bu kimyasal ajanların kısıtlamalara takılmadan, gündelik hayatta nasıl kullanılabileceğiyle ilgili tartışmalar başladı.

Öldürücü olmamalarından dolayı biber gazıyla ilgili testler de fazla tepki uyandırmadı.

Bournemouth Üniversitesi'nden Feigenbaum'un yaptığı araştırmalar, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından ABD'deki bazı eyaletler ile çeşitli ülkelerin, hapishane isyanları, grev ve hatta banka soygunları sırasında kullanılmak üzere biber gazı almaya başladığını gösteriyor.

Vietnam Savaşı ise biber gazıyla ilgili algının değişmesine önemli katkılar yaptı. ABD hükümeti tarafından hem Vietnam'da hem de ülke içinde savaş karşıtı eylemlerin dağıtılması için biber gazı kullanılması büyük tepki topladı.

ABD yönetimi ise eleştirilere yanıt olarak, biber gazından "isyanları kontrol altına alma ajanı" olarak bahsetmeye başladı.

2013 yılında Yale Historical Review tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre, zaman içerisinde bu tanımlama iyice dile oturdu ve biber gazının yeni tanımı haline geldi.

Artık dünyanın birçok yerinde eylemler ya da protesto gösterileri sırasında kalabalığı dağıtmak için biber gazı kullanılması çok yaygın başvurulan bir yönteme dönüştü.

Bunun örnekleri arasında 2013 yılında İstanbul'daki Gezi Parkı eylemlerinin yanı sıra Brezilya'da hükümet karşıtı gösteriler, Arap Baharı ve Venezuela'daki son protestolar yer alıyor.

Feigenbaum, "Kalabalığı nispeten ucuz ve kolay bir yöntemle dağıtmasından dolayı biber gazı çok sık kullanılan bir şeye dönüştü" diyor.

Feigenbaum, düzgün kullanılması halinde açık yaralanmalara neden olmadığını ve yarattığı etkinin de geçici olduğuna dikkat çekiyor. Bu durum da özellikle toplumsal olaylar sırasında güvenlik güçlerine önemli avantajlar sağlıyor.

Ancak aşırı kullanımı ciddi eleştiri ve tepkilere yol açmaya devam ediyor.

Feigenbaum, "İnsanların ellerinden güç alındığında çıktıkları yer meydanlar ve sokaklar oluyor. Açık alanlardaki hava zehirlendiğinde, insanların da elinden protesto etme hakları alınmış olunuyor" diye konuşuyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)