Kamuoyunda Büyükada Davası olarak bilinen, 11 hak savunucusunun yargılandığı davanın duruşması Çağlayan'daki İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor.

Karar çıkması beklenen duruşmada Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı ve eski Direktörü Taner Kılıç'ın "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla, insan hakları savunucuları Nejat Taştan, Veli Acu, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran'ın da "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan yine 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını talep edilmişti.

Diğer hak savunucuları İlknur Üstün, Ali Gharavi, Peter Frank Steudtner, Nalan Erkem ve Muhammed Şeyhmus Özbek içinse “terör örgütlerine yardım yapıldığına dair” delil olmadığı gerekçesiyle beraatları istenmişti.

Duruşma öncesi Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması düzenlendi. Tutuksuz yargılanan hak savunucularının yanı sıra Türkiye ve Avrupa’dan insan hakları örgütlerinin temsilcileri, milletvekilleri ve çok sayıda kişi de açıklamaya katıldı.

Türkçe ve İngilizce “Hak savunucuları için adalet” pankartının açıldığı açıklamada Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Yurttaşlık Derneği ile Kadın Koalisyonu’nu adına ortak metin okundu.

BEŞ KEZ SAVCI DEĞİŞTİ

Açıklamada, “Aslında hiç açılmaması gereken Büyükada davası, avukatların ve sanık konumuna düşürülen insan hakları savunucularının iki yılı aşkın bir süre boyunca asılsız iddiaları çürüten delilleri dava dosyasına taşımakla geçti. Bu süre içersinde beş kez savcı değişti. Savcılığın bu süreç içerisinde dava dosyasına iddianamede yer alan suçlamalar bakımından lehte ve aleyhte herhangi bir kanıt eklemediğine şahit olduk. Böyle bir çabanın gösterilmemesinin yanı sıra, savcılığın 27 Kasım 2019 tarihinde yapılan duruşmada sunduğu mütalaa ile dosyada yer alan ve iddianamede öne sürülen iddiaları çürüten delillerin de hiçbir biçimde değerlendirilmediğini gördük. Büyükada davasının iddianamesinde delil olarak ortaya konulan her şeyin kovuşturma sürecinde çürütülmüş olmasına rağmen savcılık makamının bunları yok varsayan bir mütalaa hazırlaması hukuku görmezden gelmektir. Eğer davada ileri sürülen deliller değerlendirilmeyecek ise iddianamede yer alan suçlamalar o zaman kovuşturma süreçlerine niye ihtiyaç duyulmaktadır? Hukuk insanlarının keyfi davranışlardan kaçınarak meslek etiğine uygun davranma yükümlülüğü, bu tür davalarda varlığını daha da ağır hissettirmektedir. Mahkemeyi, mütalaanın açık ve fahiş hatalarını dikkate alarak bu davada yargılanmakta olan tüm insan hakları savunucularını beraat ettirme yönünde karar vermeye davet ediyoruz. Türkiye’de insan hakları savunuculuğu suç olmaktan çıkarılmalıdır” denildi.

Açıklamanın ardından grup duruşmaya katılmak üzere adliye binasına geçti.

DAVAYI TAKİP ETMEYE GELEN HEYET VE BASIN İÇERİ ALINMADI

Çağlayan'da bulunan İstanbul 35'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davayı, Uluslararası Af Örgütü üst düzey yöneticileri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Ahmet Şık, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Barış Akademisyenleri, Barış Vakfı yöneticileri ve çok sayıda gazeteci izlemek istedi. Ancak salonda yer olmadığı gerekçesiyle davayı takip etmek için gelen birçok heyet ve gazeteci içeri alınmadı.

Kimlik tespitinin ardından duruşma Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç'ın savunmasıyla başladı. Hiç ByLock kullanmadığını belirten Kılıç, "Hakkımdaki ByLock tespitinde yanlışlık olduğunu tüm ifadelerimde belirttim. Yanlışlık veya kumpas olduğunu düşünüyorum. İddiayı tamamen çürüten 4 ayrı uzman görüşünü dosyaya sunduk" dedi.

Taner Kılıç'ın savunmasını “fazla detaylı” bulan mahkeme başkanı, kısaltmasını istedi.

Kılıç, telefonun gözaltında iken açılıp kullanıldığını belirterek, "Zehirli ağacın zehirli meyveleri benim gibi insanları etkilemeye devam etmektedir" dedi.

Savunmasına devam eden Kılıç, dosyasındaki ByLock iddiasıyla ilgili uzman bilirkişi Koray Peksayar'ın uzmanlığı ve yetkinliği, Peksayar'ın ifadesi ve hazırladığı raporlarla ilgili bilgi verdi.

Kılıç beyanlarına şöyle devam etti:

"Koray bey raporlarında ByLock teknik incelemelerindeki yanlışları göstermiştir. ByLock kullanılan telefonlarda program silinip telefon fabrika ayarlarına geri döndürülse bile iz kalmaktadır. Benim telefonumda teknik incelemede ByLock kullanımına dair bir iz veya ibare bulunamamıştır. Dosyama gelen rapor ile MİT'in ByLock teknik raporu çelişiyor. Koray Peksayar'ın duruşmada verdiği ifadede Mor Beyin programı ve hazırlayan kişilerin isimlerini vermiş. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ertesi gün durumu kabul eden açıklama yapmıştır. Dosyama sunulan bilirkişi raporuna göre evimden gözaltına alındıktan sonra, teslim alınan telefonum açılarak kullanılmış. Ayrıca bilirkişi, telefonumda ByLock kurulup kaldırılmadığı ve telefonumun fabrika ayarlarına dönmediğini de belirtiyor. Zehirli ağacın zehirli meyveleri benim gibi insanları etkilemeye devam etmektedir.”

'NAMAZ PROGRAMI NEDENİYLE DAHİL OLDUM'

Kılıç, Koray Peksayar ve Mor Beyin programı ve bilirkişi raporlarına dayanarak, telefonundaki namaz ve kıble programları nedeniyle ByLock kumpasına dahil olduğunu teknik detaylarıyla aktardı.

Tüm ByLock suçlamalarının yanlış olmadığını, sadece aralarında yanlış tespitler olduğunu dile getiren Kılıç, "Bilirkişi raporlarıyla ByLock suçlamasından beraat alan oldu. Ben de beraat talep ediyorum" dedi.

‘SUÇUN ŞAHSİLİĞİ NEREDE KALDI?’

Kılıç savunmasında Bank Asya’ya ilişkin de konuştu.“Terör örgütü üyesi olma” suçlamasına delil olarak Bank Asya'ya para yatırılması olarak gösterildiğini belirten Kılıç, "2014'de Bank Asya'ya para yatırma kampanyasında tam tersi olarak paramı çektim. Bank Asya hesabımda otomatik ödemeler, havale, para çekme gibi olağan banka işlem hareketleri dışında bir şey yoktur. Bankacılık operasyonu açısından incelenmesini ve raporlanmasını istedim ama kabul edilmedi. Hakkımdaki suçlamalara bir diğer delil ise kız kardeşimin Mehmet Tanış ile evli olması. Kız kardeşim 30 yıllık evli, eniştemin 30 yıl sonra terör örgütü üyesi şüphesi olacağını bilip kardeşimi uyarmam mı gerekiyordu? Suçun şahsiliği nerede kaldı? Büyükada davası dosyasına son gün dahil edildim, savcı 'Böyle bir toplantı olduğunu biliyor muydun?' diye sordu. Ben de ‘evet’ dedim. Zaten insan hakları çevrelerinin bildiği bir toplantıydı. Bana nereden biliyorsun diye bile sorulmadı. Büyükada toplantısının suç teşkil eden bir durumu olmadığı çok aşikardır. Biz insan hakları savunucuları toplumsal ahlakı yüksek, saygın insanlarız. Bu davayla bizi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Beraatımı talep ediyorum" dedi.

Duruşma, Günay Kurşun'un savunmasıyla devam ediyor.

Kaynak: Artık Gerçek