25 Kasım 2010’da darbecileri affetmediklerini ilan ederek toplu suç duyurusunda bulunan Eşitlik ve Demokrasi Partisi İstanbul Kadın Meclisi, bu kez 12 Eylül askeri darbesini yapanlardan hesap sormak, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için açılan davanın takipçisi, müdahili ve yargılayıcısı olmak için bir kampanya başlattılar.

 

EDP’li kadınlar bu kampanya ile 12 Eylül mağduru olan kadınlara ulaşmayı hedefliyor. Gözaltına alınan, tutuklanan, işkence, tehdit, cinsel taciz ve tecavüzü yaşayan, sevdiklerinden ayrı bırakılan, ülke dışında yaşamak zorunda kalan, öğrenim hakları engellenen, cezaevi kapılarında kötü muamele gören, cezaevinde /polis merkezinde bebeğini düşüren veya cezaevlerinde çocuk doğuran / büyütmek zorunda kalan, düşünce ve ifade özgürlüğü, seyahat etmesi engellenen, geceleri sokağa çıkamayan, korku ve sindirme politikaları ile örgütlenme özgürlüğü yasaklanan, işsizlik ve yoksulluk vb’leri yaşamış tüm 12 Eylül mağduru kadınları müdahillik başvurusunda bulunmaya davet ediyorlar.

 

Kampanyanın duyurusunu, 30 yıl önce gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Ana, cezaevinde işkencede katledilen öğretmen Cengiz Aksakal’ın eşi Teren Aksakal ve askeri operasyonla görevinden alınan ve cezaevinde hayatını kaybeden Fatsa Belediye Başkanı Terzi Fikri Sönmez’in eşi Nurten Sönmez ve 12 Eylül mağduru diğer kadınların katılımıyla 18 Şubat 2012 günü saat 13.00’de Cezayir Toplantı Salonunda bir basın toplantısıyla yaptılar.

 

Toplantıda Berfo Ana, ”Oğlumu istiyorum. Başbakan sözünü tutsun” diyerek herkesi duygulandırırken, Teren Aksakal “Benim eşim çok değerli bir öğretmendi. Bütün öğrencileri şimdi doktor, öğretmen. Benim eşim Şavşat’ta evden alındı. Sonra Trabzon’a götürdüler. Kocamı görmeye gittiğimde o kadar çok işkence görmüştü ki, tanıyamadım. Sonra da cenazesini verdiler. Ben Kenan Evren’e katil diyorum. Bu yaşımda 4 Nisan’da ben de Ankara’da olacağım.” dedi.

 

Ümide Aysu ise, Metris’te yaşadığı trajikomik olayları anlattı. Toplantıya katılamadığı için bir mektup gönderen Pamuk Yıldız ise “Cunta’nın elinde bulundukları sürece kadınlar; dayak, sarkıntılık, tecavüz, aşağılanma, tabutluklarda tutulma, regl günlerinde pet verilmeme, ani koğuş- banyo baskınları, soğukta bekletilme, çamaşır direklerine kelepçelenme, arama adı altında koğuştan her çıkışta döverek soyma, görüş, gazete, çay, kantin hatta hatta temizlik malzemeleri yasaklama… gibi uygulamaları yaşamak zorunda kaldılar. ‘Çocuğunuz olmayacak, sizi alan olmayacak’ sözü ulusal marşları gibiydi” sözleriyle kadın olmaktan kaynaklı yaşananları ayrıca vurguladı.

 

Kadınlar olarak 12 Eylülün tüm acılarını iki kat yaşadıklarını belirten EDP’li kadınlar, “Yaşadığımız sıkıntıları, acıları, yaşayamadıklarımızı, özlemlerimizi, ertelediklerimizi kamuoyuna duyurmayı kendimiz, geleceğimiz ve toplumsal barış için tarihsel bir sorumluluk olarak görüyoruz. Bu davaya müdahiliz ve 4 Nisan’da Ankara’dayız” dediler.