Baskın Oran, 'Yeni Türkiye' ve 'Kenan Evren'in Türkiye'si arasındaki faaliyet benzerliklerini yazdı.

Radikal'de bugün yayımlanan Baskın Oran'ın "Yeni Türkiye": Sivil Org. R. T. Erdoğan ile Emekli Org. K. Evren' başlıklı yazısı örneklerle 'zihniyet aynı' diyor.

Oran'ın yazısı şöyle:

"Yeni Türkiye": Sivil Org. R. T. Erdoğan ile Emekli Org. K. Evren 

Biri asker öbürü İslamcı olduğu için yetişmeleri zıt ama, bir zamanlar kitabını yazdığım Kenan Evren'le zihniyetleri aynı...

Durum net gözüküyor: Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni ortadan kaldırmış olduğu askerî vesayetle ittifaka başladı. “Paralel” gerekçesiyle herkesi ve her kurumu Tek Adam vesayeti altında toplayabilmek için.

Yalnız, baktım, sanıldığının aksine bu ittifak hiç de yeni değil. Biri asker öbürü İslamcı olduğu için yetişmeleri zıt ama, bir zamanlar kitabını yazdığım Kenan Evren’le zihniyetleri aynı: “Her şeye muhafazakar maydanoz olmak”. Kaynak olarak “Kenan Evren’in Yazılmamış Anıları”nı (İletişim Yay.) kullanarak göstereyim.

ÜREMEYE MAYDANOZLUK

Sivil Org. Erdoğan haberi: “Başbakan Erdoğan… en az 3 çocuk istedi ama 5’e kadar da yolu olduğunu söyleyip ‘Allah ne verdiyse’ dedi“. Sık sık, insanların belden aşağısına karıştı: “Sezaryene karşıyım. Kürtaj cinayettir” ve “Her kürtaj bir Uludere’dir”.

E. Org. Evren tersini, ama aynı karışmacı zihniyetle söylemişti: “Ben hep televizyonda konuşuyorum. Aman nüfus artışını biraz kısalım, fazla çocuk sahibi olmayalım diye. Sen bunları dinlemedin mi?” (14.02.1988, Ardahan).

ZEVKE MAYDANOZLUK

Sivil Org. Erdoğan, “Aksırıncaya tıksırıncaya kadar içiyorlar; karışıyor muyuz?” diyor, alkolü yasaklamak için elinden geleni yapıyor. “İçki içiyorsa alkoliktir. Bunun tanımı budur”  dedikten sonra zaten iş bitiyor. Son olarak da, kendini belediye sanıp kafede sigara içenlere “Terbiyesizler” diye bağırdı.

Emekli Org. Evren buna paralel: “Üretilecek sigaraların vatandaşlarımız tarafından içilmemesini tavsiye ediyorum” (06.05.1985, Tokat). Köylüleri paylıyor: “Siz benim nasihatlerimi dinlemiyor musunuz? Sigarayı ve içkiyi bırakın diyorum” (21.08.1989, Ovacık Köyü). Atatürk’ü de sansürlüyor: “Kardeşim Zia ül-Hak benden bir Atatürk resmi istemişti. Eli sigaralı bir pozunu bir ressama yaptırdım. Ama ayıp olur, sigarayı yok ettirdim ve öyle gönderdim” (17.11.1987, Ankara).

ELALEMİN EVLADINA MAYDANOZLUK

Sivil Org. Erdoğan: “Herkesin çocuğu bize emanettir. Biz kızların erkeklerin devletin yurtlarında karışık kalmasına müsaade etmedik, etmiyoruz”. İlk gördüğünüzle evlenin, diyor: “Öğrenciyken, öğrencilik biter bitmez nasibinizi bulduğunuz anda hemen karar verin. Çok seçici de olmayın''.

Emekli Org. Evren de bunun yolunu şöyle yapmış: “Sordum, bu okulda kız öğrencilerle erkek öğrenciler ayrı ayrı sınıflarda mı okuyorlar, diye. Evet dedi. Tabii, canım sıkıldı. Bunun kabul etmem mümkün değildi. Ertesi gün vali durumu açıkladı: Aynı okulda değil, kızlar ayrı bir okulda, erkekler ayrı bir okulda okuyorlar, dedi. Ben de ayrı binalarda okunulmasına bir şey demedim” (03.12.1985, Ankara Sincan).

SANATA MAYDANOZLUK

Sivil Org. Erdoğan, Kars'taki İnsanlık Heykeli'ne ucube dedi ve yıktırdı. Emekli Org. Evren’den kapmıştı. Bir resim sergisinde Evren: “Bu resim derhal kaldırılsın” (05.05.1986, Ankara). Bir karikatür sergisine girerken: “Burada açık saçık karikatür yok değil mi?” (09.09.1986, İstanbul). Gerisini, Gülhane Tıp Akademisi’nden izleyelim: Seksüel Fonksiyon Yetersizlikleri panelinde söz alan Prof. S. Mermut: “Muzır Neşriyat Yasası nedeniyle bazı slayt ve filmleri gösteremiyoruz”.

Sivil Org. Erdoğan, Şubat 2014’te de, Malatya’da yapılacak cami projesini fazla modern bularak engelledi: "Ne Selçuklu, ne Osmanlı mimarisine benziyor. Şişecam Fabrikası'na benziyor!".

Emekli Org. Evren’den öğrenmişti: “Diyelim ki şuraya bir siyah fırça vurmuş, yanına yuvarlak yapmış. Burada da bir siyah, aralar beyaz. Burada bir siyah, arada yuvarlaklar. Baktım baktım dedim ki, ben dönünce resme başlayacağım. Ben de yaparım bunu. Herhalde Picasso olduğu için öyle pahalı bunlar” (03.07.1988, ABD dönüşü).

BİLİME MAYDANOZLUK

Sivil Org. Erdoğan: “Uzman doktorlarımıza doçentlik, profesörlük imkânı veremez miyiz? Şu anda zaten pratik olarak bunlar devlet hastanelerinde bunu yapıyorlar. Önünü açalım, bizim doktorlarımız doçent, profesör olma imkânını yakalasın”. Profesörlüğü daha da ucuzlatmak pahasına, bu üst kadrolara kendi adamlarını dolduracak.

Bu da yeni değil. Emekli Org. Evren. YÖK mucidi Doğramacı’yla birlikte, sanatçılara yaşına göre doçentlik veya profesörlük verdirmişti. Öyle ki, beste yapan kimi hekimler Prof. unvanı verilince Prof. Dr. oldular: Doktoraları tıptan, profesörlükleri müzikten idi.

YARGIYA MAYDANOZLUK

Bu konu, maalesef özetlenemeyecek kadar kapsamlı. Birkaç örnekle yetinelim.
Sivil Org. Erdoğan rejiminin yeni bir yasa teklifine göre, güvenilen bürokratlar yüksek yargıya taşınacak. Önce, “Bu seçimleri bir zümre kazanırsa bu seçimleri gayrimeşru sayarız” diye diye HSYK ele geçirilmişti, şimdi HSYK kullanılarak Yargı’nın tamamı “sulandırma” usulüyle ve sessizce halledilecek. Şöyle:

2 yıllık yandaş genç avukatlar arasından bu yıl 3.500, önümüzdeki yıl 5.000 yeni hâkim-savcı alınacak. Yargıtay’a 8 yeni daire kurulup 128 yeni üye seçilirken, Danıştay’a da 2 yeni daire kurulup 39 yeni üye daha seçilecek. Danıştay’da dava dairesi sayısı 15’ten 17’ye, Yargıtay’daki daire sayısı 38’den 46’ya çıkarılacak. Bunlara konuların dağıtımı “nasıl gerekiyorsa” öyle yapılacak. Bu arada, üniversitede tek saat hukuk dersi görmemişlere de Danıştay üyeliği yolu açılıyor. Uzun lafın kısası yüksek yargı 45 günde, adliyeler ise 2 yılda Başkan Erdoğan’a göre şekillendirilecek.

Emekli Org. Evren Yargı’yla uğraşmak zorunda kalmamıştı. Çünkü abileri, yani 27 Mayıs 1960 cuntacıları bu işi halletmişlerdi. Danıştay’daki 54 yargıçtan 28’ini (yani yarısını), Yargıtay’daki 241 yargıçtan 66’sını (yani dörtte birini), yerel mahkemelerdeki 3.123 yargıç ve savcıdan 520’sini (yani altıda birini) re’sen emekliye sevk etmişlerdi (Prof. O. Doğru, 27 Mayıs Rejimi, Ankara, İmge Yay., 1998).

HUKUKA MAYDANOZLUK

Sivil Org. Erdoğan Rejiminde “makul şüphe” şimdi anahtar kelime. “İç Güvenlik Yasası” TBMM’ye sevk edildi. Makul şüphe duyulursa evlerde aramalar kolaylaştırılacak. Avukatlar soruşturma dosyasını göremeyecek. Soruşturma sırasında sanığın mallarına el konabilecek. Dinleme yetkileri genişletilecek. Polis göstericiyi doğrudan hedefleyerek gaz fişeği ve mermi atabilecek. Polis istediği şahsı savcıya haber vermeden 24 saat gözaltında tutabilecek. Şiddet çağrısı için kullanıldığı kanaatine varılırsa, sosyal medya yasaklanabilecek.

Ama “makul şüphe” meselesinde esas acayiplik bunların da ötesinde. Dr. Mehmet Karlı özetliyor: 17-25 Aralık rezaletlerinden önce kural bu “makul şüphe” idi. Bakan çocuklarının evlerinde aramalar başlayınca, önlemek için 21 Şubat 2014’te “somut delile dayalı olma” şartı getirildi. 17-25 Aralık soruşturmaları savcı marifetiyle örtbas edilince şimdi 21 Şubat öncesi “makul şüphe”ye geri dönülüyor.

Emekli Org. Evren döneminde de hukukla kedi-fare gibi oynanıyordu. Mesela Evren, “Beşibiyerde”yi oluşturan diğer dört orgenerale soruyordu: “Bu madde üzerine söz almak isteyenler? Yok. Maddeyi oylarınıza vazediyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir” (H. Özen, Entelektüelin Dramı, 12 Eylül’ün Cadı Kazanı, Ankara, İmge, 2002, s. 36).

Sivil Org. Erdoğan bunu şimdi AYM’de kesin iptallik olduğunu bile bile torba kanunla yapıyor: “Görevine son verilen memur davayı kazansa bile 2 yıl göreve iade edilmez”. Geçenlerde de “Legal görünümlü illegal faaliyetler yürüten” diye yepyeni bir kavram ortaya attı. Yani diyor ki, bu kişi veya kuruluş yasalara uygun gözüküyor ama ben bilirim onun ne hinoğluhin olduğunu; mahvedeceğim. Hedef bir de HDP ise, iç savaş’a buyurun.
Aynı şeyi Emekli Org. Evren yapmıştı. 1402 s. Sıkıyönetim Kanunu Md. 2’yi değiştirmiş, attığı memurun geri dönmesini önlemiş, bunun gerekçesini de 04 Şubat 1983 tarihli Başbakanlık Genelgesi’nde hiç utanmadan aynen şöyle ifade etmişti: “Bu şahıslarla ilgili bir suç unsuru bulunmadığından haklarında adli takibat yapılamadığı…”

RANT’A MAYDANOZLUK

Sivil Org. Erdoğan 2011’de konuşuyor “Yok arkeolojik şey, yok çömlek çıktı, yok şu çıktı yok bu çıktı ile önümüze engeller koydular. Bunlara takılıp kaldık. Bundan sonra engel mengel tanımıyoruz. Bedeli ne olursa olsun, ne yargı ne kurul kararı dinlemeyeceğiz.”  Zaten dinlemediği içindir ki, cari açığı 49 milyar dolar (link) olan bir ülkede bugünkü kurla 685 milyon dolara (1 milyar 370 milyon TL) KaçAk Saray yaptırdı.

Bunu da Emekli Org. Evren’den öğrenmişti: “Sit bölgesi olmayan yer kalmamış memleketimizde. Bu kadar bina bırakılamaz. Numune birkaç tane bırakılır, gerisi modernleştirilir” (22.10.1983, Manisa).

DİNİ SİYASETE ALET ETMEK


Bu konuda Erdoğan’dan örmek verilmesi lüzumsuz. Bunu da Evren’den kopyalamış olmalı.
Evren, laikliği ve milli birlik-beraberliği Nahl, Rad, Maide, Bakara, Nur, Azhab, Fussilet, İbrahim ve Yusuf sureleriyle savundu (24.08.1983, Van; 06.05.1985, 18.10.1985, Kastamonu; Tokat; 27.12.1985, Kahramanmaraş). Kur’an sureleriyle başlayan bildirileri Kürt köylerine askerî uçaklarla attırdı. Din derslerini zorunlu yaptı. Şunu da dedi: “İdamın kalkmasını isteyenler var. İdam yalnız kanunlarımızda değil, dinimizde de vardır. Hatta, İncil’de de vardır” (03.10.1984, Van).

DİĞER MAYDANOZLUKLAR

Sivil Org. Erdoğan’ın esinlendiği kaynaklar Emekli Org. Evren’i kat kat aşmakta.
Mesela, siyaseti orduya sokan İttihat ve Terakki. “Jandarmanın siyasallaşacağı yönünde Genelkurmay’ın endişesi var” haberiyle ilgili olarak İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Yani siyaset kötü bir şey midir?” dedi. Mesela, İsrail. Filistin sorununu halledemediği için, taş atmanın cezasını on kat arttırıp 20 yıla çıkarıyor. Bizde de Davutoğlu, Kürt meselesini halledemediği için İç Güvenlik Yasası çıkartıp kamu düzeni sağlamaya çalışıyor: 39 milyon TL’ye 65 yeni TOMA alıyor.

“Yeni Türkiye”yi ancak bu kadar özetleyebildim. Sadece aradaki farkı belirtip bitireyim: Evren, açık açık diktatörlük yapıyordu. Erdoğan, demokrasi diyerek yapıyor.