'Barış İçin Akademisyenler' inisiyatifi tarafından yayımlanan “Suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiride imzası bulunduğu için görevden uzaklaştırılan ve hakkında yakalama kararı çıkarılan Yard. Doç. Dr. Latife Akyüz yaşadıklarınıanlattı.

"3,5 günde hayatımın akışı değişti" diyen Akyüz, yaşadığı linci şöyle anlattı:

Yaklaşık 2 yıldır Düzce Üniversitesi’nde görev yapıyorum. Geçen yıl misafir öğretim görevlisi olarak Belçika’ya gittim ve orada yaşayan Türkiye’den göç etmiş kadınlarla görüşmeler yaptım. Eylül ayında geri dönüp bölümümde çalışmaya devam ettim.

Uzun yıllar Ankara’da yaşamış biri olarak Düzce’de yaşama fikrine alışmaya başlamıştım. Bu yıl ilk defa kendi bölümümüze öğrenci aldık. Oldukça heyecanlı ve güzel bir duygu bu. Onlarla bahar döneminde seminerler düzenleme, toplumsal cinsiyet konusunda birlikte bir araştırma yapma ve Sosyal Bilim Öğrencileri kongresine katılma planları yapıyorduk. Fakat planlarımın hepsini değiştirmek zorunda kaldım.

11 Ocak Pazartesi günü Cumhurbaşkanı’nın barış için imza atan akademisyenleri hedef alan konuşmasının ardından Düzce’de hızla bir linç kampanyası başladı.

Salı günü öğlen saatlerinde bir arkadaşım arayarak Düzce’de yerel bir gazetede hakkımda haber yapıldığını söyledi. Biraz canın sıkılabilir diye de ekledi. Gerçekten can sıkıcıydı.

“Düzce’de Hain” gibi bir başlıkla haber yapmışlardı. Haberin altına yorumlar gelmeye başlamıştı. Hemen sonrasında da ülkü ocakları bir basın bildirisi yayınlayıp “Düzce’yi Pkk’dan temizleyeceğiz” diye bitirdi bildirisini. Her geçen dakika linç kampanyasını büyütüyorlardı.

Sosyal medya hesaplarında devam ettiler buna. Bu haberlerin altına yapılan yorumlardaki küfürleri, hakaretleri ve tehditleri tahmin edebilirsiniz. Evimin adresini soranlar, (olmayan) arabama molotof atmak isteyenler, cinsiyetçi bir sürü küfür....

Akl-ı selimi yitirmiş yüzlerce kişi Düzce’de tek başına yaşayan bir kadına karşı korkunç bir iştahla şiddet duygularını anlatıyorlardı. Bütün bunlar olurken ben okulda bir taraftan da final sınavlarını okuyup bitirmeye, öğrencilerimin notlarını açıklamaya çalışıyordum.

Bu arada Düzce’de uzun süredir yaşayan arkadaşlarım olayın ciddiyetini benden daha iyi kavramış olacaklar ki beni hızla Düzce dışına çıkarttılar. 1,5 gün boyunca yanımda üç arkadaşımla birlikte (korumalarım desem kızmazlar heralde) avukatımla görüşüp vekalet verme, suç duyurusunda bulunma gibi bir anda ortaya çıkan acil işleri tamamladık. Bu arada evimde de kalamıyordum.

Ailem İstanbul’da olduğu için ve duyduklarında çok tedirgin olacakları için hemen söylememeyi tercih ettim, ama Çarşamba günü onlar da öğrenmişlerdi. Yaşadıkları endişeyi nasıl anlatayım ki. Hızla Düzce’den çıkmamı ve bir daha asla geri dönmememi söyleyip duruyorlardı.

Çarşamba akşamı, İzmit’e kadar arkadaşlarımın araçlarıyla gidip, otobüse oradan bindim. Düzce’den otobüse binmenin güvenli olmayacağını düşünüyorlardı. Ben hala bu kadar güvenlik önlemi almaya çalışmanın abartılı olduğunu düşünüyordum, fakat yanılıyormuşum. 10 gündür bu linç kampanyasının devam ediyor olması da bunu gösteriyor.

Çarşamba akşamı, bana hiçbir açıklama yapılmadan, arayıp söyleme gereği dahi duyulmadan, üniversitenin web sayfasından üniversite rektörlüğünün görevimden uzaklaştırıldığımı bildiren açıklaması geldi. Sonrasında da -ulusal basından takip ettiğim (iz)- savcılık soruşturması başladı ve hakkımda yakalama kararı çıktı.

Salı günü öğleden sonra linç kampanyasıyla başlayıp, Cuma günü savcılıkta ifade verip, yurtdışı yasağıyla serbest bırakılmamla biten bu 3,5 günlük süreçte hayatımın yönü bir anda değişti. Ne için? İnsanlar ölmesin diye imza attığımız bir metin için.

Hala anlamakta ve algılamakta zorlandığım bir süreç. Evimi kapatmak zorunda kaldım. Kedimi arkadaşlarıma bırakıp ailemin yanına geldim. Ne kadar sürecek, nasıl sonuçlanacak hiçbir fikrim yok. Bu belirsizlik en zor kısımlardan birisi. Ailemin, akrabalarımın, arkadaşlarımın ve özellikle öğrencilerimin bazılarından gelen inanılmaz güzel destekti bu süreçte ayakta durmamı sağlayan. Tabii ki sessizce hayatımdan çıkanlar da oldu. Onlara da diyecek sözüm yok.' 

(Kaynak: BBC Türkçe)