"Bu suça ortak olmayacağız" diyerek barış bildirisine imza attıkları için tutuklanan ve dün tahliye edilen akademisyenlerden Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı, mahkeme heyetinin yaşananlar karşısında kifayetsiz kaldığını belirtti. Savunmaları ile savcının iddialarını tek tek çürüttüklerini söyleyen Camcı, "Yüzlerine baktım ve gördüm ne yapacaklarını şaşırdılar” dedi.

Akademisyen Camcı, hapishane sürecini ve mahkemede yaşananları Dicle Haber Ajansı’na (DİHA) değerlendirdi.

'KAPATILMAK DUVARLARDAN ZİYADE İLETİŞİMSİZLİKTİR'

Cezaevine dair olan gözlemlerini de paylaşan Camcı'ya göre, cezaevleri insan varlığıyla zıt yerler. Cezaevinin kendisini değiştirdiğini söyleyen Camcı, "Kısa süre de olsa orada çok şey öğrendik. Deneyim, hikaye, dostluk, yoldaşlıklar. Yaşama dair ortaklıklarınız var orada. İletişimden yoksunsunuz. Karşınızdaki bireyler görmüyor, duymuyor, konuşmuyor sizinle. Kapatılmak, duvarlardan ziyade iletişimsizliktir" dedi. 

'KOĞUŞUMUZDA MUAZZAM BİR KÜTÜPHANE VARDI'

Cezaevindeki koğuşunda günlük yaşama dahil olduktan sonra oradaki işlerin tamamının ne kadar önemli olduğunu anladıklarını belirten Camcı, koğuşlarında 2 bin kitaplık "muazzam" olarak tanımladığı bir kütüphane olduğunu söyledi. Bu kütüphanede filozof Michel Foucault'ya ait çok sayıda kitap olduğunu ve bu kitaplar üzerinden yeni okumalar yaptıklarını söyleyen Camcı, "Günlük hayatta unutulan incelikler orada çok önemli. Esra'nın kumruları vardı. Bizim balkonumuza yuva yapmayan kumrular, demir parmaklıklara yuva yapıyorlar. Volta atarken önünüzden yürüyorlar" diyerek cezaevi günlerini anlattı. 

'GÜLEREK GELDİK GÜLEREK ÇIKACAĞIZ'

Cezaevinde tanıştığı arkadaşlarının zenginlik ve hayatının bir parçası olarak tanımlayan Camcı, "Oradaki dostlarımıza görüşe gideceğiz. Yoldaşlarımızın davalarını takip edeceğiz. Biz Esra ile dedik ki, 'Biz buraya gülerek geldik gülerek de çıkacağız', öyle de yaptık" dedi.

Kendilerine yönelik baskıyı akademiyi ve akademisyenleri itibarsızlaştırma ve susturma çabası olarak değerlendiren Camcı, iktidarın tutumunun bundan sonra nasıl olacağı konusunu yine O'nun etki ettiği grubun karar vereceğini belirtti. 

'MAHKEME HEYETİ NE YAPACAĞINI ŞAŞIRDI'

4 akademisyen, dava sırasında savunma yapmak için kendi arasında bir iş bölümü yapmamış. Ancak, mahkeme sırasında yapılan savunmalar, herkesin kendi uzmanlık alanına paralel bilgilerle yaptığı gerçekliğini açığa çıkarmış. Hatta akademisyen Camcı, "Kayıp gönderge" kelimesini kazandırırken, akademisyen Kıvanç Ersoy'un "Esra Mungan'ın kumrularıyız cümlesini yazdı insanlar ancak kimse savcı İrfan Fidan'ın iddialarıyız diye yazmaz, çünkü bu iddiaların hiçbir gerçekliği yoktur" demesi de, savunmaların akademik bilgiler üzerinden yapıldığının bir kanıtı. Akademisyen Camcı, savunmalar sonrasında genel söylenenlere bakıldığında vurgunun, "Biz bu suça ortak olmayacağız" sözü üzerinde olduğunu gördüklerini söyledi. Savunmaları ile savcının iddialarını tek tek çürüttüklerini söyleyen Camcı, "Yüzlerine baktım ve gördüm ne yapacaklarını şaşırdılar. Bu nedenle de davayı Ankara'ya attılar. İddianame mesnetsizdi ve biz de mahkemenin kifayetsizliğini gördük. Heyet, karşımızdan bir gitsinler biran önce çıksınlar biz üzerimizden sorumluluğu atalım noktasındaydı. Öyle de yaptılar" dedi. 

'ÇOCUKLAR, KADINLAR ÖLÜRKEN GÖZÜMÜZÜ KAPATAMAYIZ'

Mahkemede "Bu suça ortak olmayacağız" sözünün arkasında olduklarını ve halen bu sözün arkasında olduklarını vurgulama kararı aldıklarını söyleyen Camcı, "Bu ülkede sorunlar devam ediyor. Biz açıklama yaptık, bitti değil. Kadınlar, çocuklar, doğmamış bebekler ölüyor. Bunlar olurken biz gözümüzü kapatamayız. Hepimiz konuşmalıyız" dedi. 

'SÖZÜMÜZÜ ÇOĞALTTILAR'

Barış isteyen akademisyenler 11 Ocak'ta "Bu suça ortak olmayacağız" demişti ve hemen ertesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları ile hedef haline getirilmişti. Camcı, sözlerinin daha geniş alanlara duyulması açısından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedef göstermelerinin kendilerinin amacına hizmet ettiğini belirtti. Camcı, "O'nun söylemlerinin ardından, ardılları, bizim yapmaya çalıştığımızı kolaylaştırdılar. Sözümüzü çoğalttılar" diye konuştu. 

'BENİM İÇİN BU İNSAN KALMA MÜCADELESİ'

Camcı, son olarak şunları söyledi: "Bütün toplumsal mücadelenin ortak kelimesinin barış olduğunu düşünüyorum. Ortak sözlerinin barış olduğunu düşünüyorum. Her birinin de mücadele alanlarında barış olursa kendi alanlarındaki mücadeleyi kazanmış olacaklar. Üniversite açısından, öğrenciler açısından da durumun böyle olduğunu düşünüyorum. Benim için bu bir insan kalma mücadelesi. Türkiye'ye tutuklanacağını bilerek dönmek de politik bir tavırdı bu mücadelede bir anlamı olduğunu düşünüyorum."

NE OLMUŞTU?

"Bu suça ortak olmayacağız" diyerek 11 Ocak'ta düzenledikleri basın toplantısı ile kamuoyuna barış çağrısı yapan akademisyenlerden Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı, bildiriye imza attığı için hakkında yakalama ve gözaltı kararı olmasına rağmen 31 Mart'ta Paris'ten İstanbul'a gelmiş ve nöbetçi mahkeme tarafından "örgüt propagandası" iddiasıyla tutuklanmıştı. Dün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Dr. Kıvanç Ersoy, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan ile birlikte hakim karşısına çıkan Camcı, savunmalarının ardından serbest bırakılmıştı.

(Kaynak: DİHA)