Halkların Demokratik Partisi, Emek Partisi, Halkevleri ve çeşitli siyasi partiler ile sendika ve meslek örgütlerinin yer aldığı İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonu tarafından Bakırköy Özgürlük meydanında Barış mitingi düzenledi.

Miting öncesi ise meydana çıkan caddeler araç trafiğine kapatıldı.

Emek ve Demokrasi Koordinasyonu Kürtçe ve Türkçe yeni bir deklerasyon hazırladı.

Deklerasyonu okuyan Özge Akman, “Savaş politikalarını ödemeyeceğiz. Türkiye dünyanın gözünde savaşçı bir ülke olarak görülmüştür. 15 Temmuz darbe girişimini bir lütuf olarak gören iktidar kendisinden olmayan herkesi gözaltına aldı. Ohal ve KHK’larla yönetilmek istemiyoruz. Savaş politikalarına sessiz kalmayacağız. Ana okullarından başlayarak yapılan propagandalarla şehit olmaya alıştırılan çocuklarımıza yapılanlara izin vermeyeceğiz. İçeride ve dışarıda barış içinde yaşamak için mücadele edeceğiz. Hiçbir savaşın faturasını ödemeyeceğiz” dedi.

Barış akademisyenleri adına kürsüye KHK’yla akademiden ihraç edilen Özgür Müftüoğlu çıktı.

Müftüoğlu şunları söyledi:

“Türkiye’de bir rejim değişikliği gerçekleştirilmek isteniyor. OHAL düzeni bu rejim değişikliğinin bir aracı olarak kullanılıyor.  Gazeteciler tutuklanıyor. Halkın haber alma hakkı engelleniyor. Üniversitelerde akademik özerklik tamamen ortadan kalkmış durumda. Barış isteyen, hukuk isteyen akademisyenler hukuksuz bir şekilde KHK’larla ihraç ediliyor. Üniversitelerde iktidara karşı tüm seslerin kesilmesi ve biat edilmesi isteniyor.  Kamu emekçileri işsizlik tehditiyle iktidarın memuru haline getirilmek isteniyor. 100 binin üzerinde kamu emekçisi ihraç edildi.

Dernekler kapatıldı, sendikalar baskı altına alındı. İhraç edilenlerin neredeyse hepsi KESK üyesi. Bunun bir tesadüf olmadığını biliyoruz. KESK’e ve DİSK’e bir operasyon gerçekleştirilmek istenmekte. Parlemento işlenemez hale getirildi. Demokratik siyasetin önü kapandı. Milletvekilleri, belediye başkanları hapsedildi. Millet iradesi yok sayıldı.

2 bin 376 işçi hayatını kaybetti. Doğa talan edildi. Bizler her türlü baskıya rağmen insan hakları ihlalerinin karşısında susmadık, biat etmedik. Toplum için bilgi üretme görevimizi yerine getirdik. Türkiye’nin ortaçağın karanlığına itiraz ettik. Barış içinde yaşamak için 10 Ekim’de miting yaptık. Bombalandık. Katlettiler.

“Bu suça ortak olmayacağız” adlı bir metine imza attık. Akademiden ihraç ettiler.

186 gündür açlık grevinde olan Nuriye ve Semih’in ölümüne sessiz kaldılar. Bundan sonra da bedeli neyse öderiz ama bu ülkeyi, çocuklarımızın geleceğini bir adamın iki dudağı arasına teslim etmeyeceğiz. Eşit yurttaşlık temelinde mücadelemize devam edeceğiz. Bizim özgürlük mücadelemiz, adalet mücadelemiz Türkiye’nin yüzde yüzü içindir. Yüzde 40’ı,  yüzde 50’si için değil.”