Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, 2015'te Nobel Kimya Ödülü kazanan Aziz Sancar'ın bu yıl Türkiye'ye gelmeyeceğini, siyasi gelişmelerden rahatsızlığını dile getirdiğini kaydetti. Bursalı Sancar'ın, “Ben küsüm ülkeye” dediğini aktardı. 

Birlikte Ankara'ya Anıtkabir'i ziyarete gittiklerini anlatan Bursalı, "Ülkenin toplumca bölünmüş yapısı kendisini son derece üzüyor, bu duygusunu en üst düzeyde yetkililere de iletiyor ve ülkeye gelmek istemiyor" dedi. 

Bursalı'nın Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazısınin bir bölümü şöyle: 

Bu yıl Türkiye’ye gelmeyecekti. Türkiye’deki siyasi gelişmelerden rahatsızlığını dile getiriyordu: “Ben küsüm ülkeye”.. 

Aslanlı Yol’dan ilerliyoruz, normal sıcak bir pazar günü olmasına rağmen etrafta öbek öbek kalabalıklar, gidiyor ve geliyor.. Aileler, genç çiftler, çocuklar, yaşlılar, gençler, el ele tutuşan gençler ve çok sayıda da başörtülü ve türbanlı kadınlar..

“Aziz Bey bir fotoğraf çektirebilir miyiz..” Çoğu yanıt beklemeden yanlarında çocukları varsa onları hemen Aziz Hoca’nın yanına itiyorlar ve klik klik klik... cep telefonları çalışıyor. “Bak kızım (ya da oğlum) Aziz Sancar, Nobel kazandı, tanıdın mı! Aziz Bey bir fotoğraf lütfen”.. Koruma tetikte, Aziz Sancar ’ın sürekli yanında, önünde arkasında. Sancar kalabalıktan bunaldığında araya giriyor ve hızlı yürümemiz için yol açıyor. Aslanlı Yol’un artık epey parlaklaşmış blok taşlarının üzerlerine basıp yürüyoruz. Anıtkabir karşımızda!

Bir millet canlanıyor...
Sancar’a diyorum ki, “Burayı millet sadece bir kişinin, Atatürk’ün anıtı sanıyor. Aslında karşımızdaki görkemli yapıt, Atatürk’ü yüceltmenin ötesinde bir yeni varoluşu simgeliyor. Burası Türkiye’nin kuruluş simgesi, Atatürk ise bir başmimar; emperyalizmden kurtulan bir ülkenin kuruluş, diriliş, varoluş, bağımsız ve özgürlüğü olarak ve egemen bir millet olarak sahneye çıkışının, yeniden doğuşunun simgesi.”

Yürüyoruz insanlar arasında, karşımızdaki Anıtkabir gözümüzde Kurtuluş Savaşı olarak canlanıyor. Sakarya, Dumlupınar, Afyon, İnönü’ler, Ankara’lar olarak canlanıyor. Bir kurtuluş ve kuruluş tarihi. Bir Cumhuriyet ve millet canlanıyor. O büyük öyküyü, ne kadar mükemmel olursa olsun bir müzede canlandırmak asla mümkün olamazdı, bazen ise böyle bir anıtla çok güzel anlatırsınız. Türkiye’yi simgeliyor karşımızdaki yapı... 
Aziz dinliyor, yüzüme bakıyor gülümseyerek, çevremizdekilerle ilerliyoruz. Bazen tedirginlik seziyorum. Anıtın merdivenlerine vardık.

‘Gel Ankara’ya, görüşelim’
İstanbul’da evde çalışırken telefon çalmıştı, Sancar’ın sesi: “Pazar günü Ankara’ya gel, bütün gün beraber olalım, Atatürk’e gidelim.”

Bu yıl Türkiye’ye gelmeyecekti. Türkiye’deki siyasi gelişmelerden rahatsızlığını dile getiriyordu: “Ben küsüm ülkeye”.. Keskin, eleştirel bakışlı gülmeyen bir fotoğrafını paylaşmıştı benimle. “Ruh halim bu, bunu kullanın” demişti, o sırada Bahçeşehir Üniversitesi’nce basılan İngilizce “ Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü” kitabının kapağı için (Yunanca çevirisi de hazır, sonbaharda basılacak). Aziz Sancar hâlâ aynı ruh halinde! Ülkenin toplumca bölünmüş yapısı kendisini son derece üzüyor, bu duygusunu en üst düzeyde yetkililere de iletiyor ve ülkeye gelmek istemiyor. 
Bu yıl mayısta Azerbaycan ve Kırgızistan’a gitmişti; İstanbul üzerinden ABD’ye dönerken havaalanından aramış konuşmuştuk. Orada aynı zamanda yolları kesişen Cumhurbaşkanı ile de 15 dakika kadar görüşmüştü.

Daha sonra Cumhurbaşkanı’nın Başkanlık törenine davet edilince, telefonla süreç üzerine sohbet etmiştik. Küslüğüne rağmen, Ankara’da törene katılma kararı almıştı sonuçta. Uzun uçak yolculuğu yıpratıcıdır, sevmiyor; zaten bir de kulak sorunu yaşadı. Türkiye’den çok davet alıyor, özellikle bilimsel kongrelerde Sancar’ı görmek, dinlemek, tartışmak, sohbet etmek, ağırlamak istiyorlar. Şüphesiz ki hepsine gitmesi mümkün değil, ama bir iki önemli büyük kongrede bizim bilimcilerle buluşmasının iyi olacağını söylüyorum ona. Mesela bir kongrede Nobel’den sonra kendi alanındaki gelişmeleri ve son yaptığı çalışmaları anlatabilir. Sancar, Türkiye’de bilim insanlarını motive edici, tetikleyici bir karakter, buna ihtiyaç var. Türk bilim insanları laboratuvarında araştırmalarına sık sık misafir oluyor, üst düzey katkıda bulunuyorlar. Onlardan çok memnun. Bu konuyu sonra yazacağım.

Sancar tam bir temel bilimci. Laboratuvardaki çalışmaları her şeyden daha önemli. Sürdürdüğü bilimsel çalışmalarından alacağı olumlu sonuç kadar kendisini mutlu edecek başka bir şey yok. İnsanlığa hizmet ve Türk’ten, bir Atatürk Cumhuriyetçisinden dünyaya katkıyı çok önemsiyor. “Şurada kaç yıl daha çalışabilirim, üretebilirim ki” diyor. 72 yaşında. İnşallah sağlıklı çok uzun süre bilimsel çalışmalarını sürdürür! Laboratuvarında işler mükemmel gidiyor! Nelerle uğraştığı konusu sonraya...