Bir insanın hayatının stresli dönemlerinde yaşadıkları depresif semptomlar geliştirmesine yol açabilir.

Örneğin, biriyle ilişkimizin sona ermesi oldukça yaygın bir olaydır ancak majör depresif bozukluk riskini artırarak, hayat kalitemiz için büyük bir risk oluşturur.

Dinlenme-durumu (İng: "resting-state") beyin görüntüleme çalışmaları, depresyon hastalarında giderek daha fazla anormal beyin iletişimi tanımlıyor.

Ancak güvenilir nöral temellerle klinik tanısı olmayan bireylerde depresif belirtilerin olup olmadığı şu anda belirsiz.

Bu yüzden klinik teşhis almadan hayatlarının bir döneminde stresli durumlara maruz kalan bu kişilerin depresyon semptomlarıyla ilişkili yeterince güvenilir veri mevcut değil veya dikkate alınmıyor.

NeuroImage dergisinin online baskısında yayımlanan bir çalışmada, bir ilişkinin bitmesiyle ortaya çıkan depresif semptomların şiddetindeki bireysel farklılıkların dinlenme-durumu beyin dinamiklerindeki değişikliklerle ilişkili olup olmadığı araştırıldı.

Sonsoles Alonso Martínez tarafından yapılan çalışma, European universities of Groningen (Hollanda), Oxford (UK), Aarhus (Danimarka) ve Minho (Braga, Portekiz) araştırma merkezlerinin üyeleri ile birlikte Bilgi ve İletişim Teknolojileri Bölümü (DTIC) ile ICREA araştırma profesörü ve UPF'de Beyin ve Bilişsellik Merkezi (CBC) direktörü ve çalışmanın ortak yazarı olan Gustavo Deco'nun gözetiminde yürütüldü. Çalışmanın yazarlarından Gustavo Deco şöyle söylüyor:

"Bu çalışmada, ilişkisinin bitmesiyle beraber değişen derecelerde depresif semptomları ortaya çıkan 69 katılımcının verileriyle içten ateşleme (İng: "intrinsic ignition") sistemini uygulayarak dinlenme durumundaki beynin dinamik karışıklığını araştırmaya başladık. Yüksek düzeyde bildirilen depresif semptomların, beynin fonksiyonel organizasyonundaki küresel bütünlüğünün ve uzay-zaman değişkenliğinin azalması ile ilişkili olduğunu düşünüyoruz."

Araştırmanın yazarlarından Deco ve Kringelbach'in ileri sürdüğü nöral aktivite analizleri, zamanla ortaya çıkan doğal olaylardan kaynaklanan beyindeki entegrasyon derecesini tanımlamayı sağlıyor.

Bu olaylar, belirli bir bölgenin nöral aktivitenin (ateşleme) beyindeki değişen derecelerde entegrasyon sağlayan diğer bölgelere yayılmasını başlatma yeteneğini ortaya çıkarıyor.

Entegrasyon, beynin birbirine bağlı olma ve bilgi alışverişi kapasitesini ifade eder.

Yazarlar, klinik dışı bireylerde depresif belirtilerin şiddetinin, dinlenmekte olan beynin dinamik karmaşıklığındaki değişikliklerle ilişkili olup olmadığını araştırdıklarını söylüyor.

Küresel düzeyde, sırasıyla küresel bir entegrasyon ve zamansal değişkenlik ölçüsü ortaya koymak için tüm beyin bölgelerinde nöral aktivitenin ve değişkenliğinin ortalaması alınabilir.

Zamansal değişkenlik, metastabilite olarak da adlandırılan dinamik esneklik derecesini gösterir.

Çalışmanın sonuçları gösteriyor ki; epresif semptomların şiddeti, beynin zaman içinde küresel olarak bilgiyi entegre etme ve işleme yeteneğindeki eksiklikler ile ilişkilidir.

Ek olarak, araştırmacılar depresif semptomların çoğunun beynin fonksiyonel organizasyonundaki mekansal çeşitliliğin azalması (hiyerarşi) ve zamansal değişkenliğin azalması (metastabilite) ile ilişkili olduğunu buldular.

Nöropsikiyatrik bozukluklarda dinlenme durumu dinamiklerinin değiştiğini gösteren kanıtlar göz önüne alındığında çalışma yazarları şöyle sonuçlandırıyor:

Klinik olmayan bir popülasyondaki sonuçlarımız, daha az karmaşık beyin dinamiği olarak anlaşılan beyin sertliğinin, ruh sağlığı sorunları için potansiyel bir risk işareti olarak araştırılmasının değerini göstermektedir.

Kaynak: Evrim Ağacı