Kadın akademisyenler ve sivil toplum örgütü temsilcileri Kürtlerin "Anadilde eğitim" talebi ve "İki dilli yaşam" kararına tam destek veriyor. "En doğal insan hakkı olan anadilde eğitim ve kendi dilinde yaşamın Türkiye'de zaten çok geç kalmış bir konu olduğuna dikkat çeken kadınlar; "Kürtler Kürtçe konuşur, Kürtçe yaşar, Kürtçe düşünür, Kürtçe okur. Bundan daha doğal ne olabilir?" diye soruyor.

Kürtlerin "Anadilde eğitim" talebi ve "İki dilli yaşam" kararının ardından gündeme gelen anadilin başta okul olmak üzere kamusal alanda kullanımına ilişkin yürütülen tartışmalara devam ederken, çeşitli kesimlerden Kürtlere destek gelmeye devam ediyor. Özellikle anadil konusunda kadın akademisyenler ve kadın örgütleri, "Geç kalmış 21. yüzyıla yakışmayan bir tartışma, tekçi yapı ile bir yere varılmaz" diyor. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Fatma Gök, hükümetin böylesi bir talebe duyarsız kalışının hayal kırıklığı yarattığını belirtti. Anadilde eğitimin pedagojik olarak temel bir insan hakkı olduğunu kaydeden Gök, "Bu artık ertelenemez, Türkiye'de ve toplumda kabul gören bir yöne girdi. Hâlbuki böyle bir yola girmişken ve bu nasıl yapılabilir, somutta nasıl çözümlenebilir, onu tartışacakken, hükümetin tavrından ötürü geri bir noktaya gitmiş gibi görüyorum meseleyi" dedi. Sorunun bir şekilde zor da olsa aşılacağını ve Kürt halkının taleplerinin artık görmezlikten gelinemeyeceğini ifade eden Gök, "Artık cin şişeden çıktı, bir daha içeri konulamaz diye düşünüyorum" diye konuştu. Türkiye'de İngilizce çok rahat kullanılabilirken, Kürtçenin halk nezdinde tehlike olarak algılanmasının devletin bir politikası olduğunun altını çizen Gök, "Aşırı milliyetçi zihniyetle mücadele ne kadar başarılırsa Türkiye ne kadar demokratik bir toplum olursa bu iş yoluna gireceğine inanıyorum" şeklinde ifade etti.

'Zihniyet değiştikten sonra ancak çok dilli yaşam mümkün olabilir'

Konuya ilişkin Fatih Üniversitesi Sosyal Bölümler Öğretim Görevlisi Dr. Nil Mutluer, Türkiye'de dil konusunun bir tabu haline getirilmesini eleştirdi. Mutluer, "Bence sadece bir iki dil değil herkesin anadilinde bir şekilde eğitime katılıyor olması gerekir. Aksi takdir de birey anadili dışında başka bir dilde eğitim almaya başladığı zaman zaten baştan eksiklik başlıyor" dedi. Farklı dillerin kullanılıyor olmasının bir zenginlik olduğunu ifade eden Mutluer, çok dilliğe bir tehlike olarak değil bir zenginlik olarak bakılması gerektiğinin altını çizdi. Mutluer, "Anadil eğitimi için somut bir takım adımlar yani kurumları ve müfredatın hazırlanmasının öncesinde zihniyetlerin değiştirilmesi gerekir. Zihniyet değiştikten sonra geriye kalanlar kendiliğinden yerine oturur" dedi.

'Konu Kürtler olunca önyargılar ön plana çıkıyor'

Türkiye'deki anadilde eğitim ve çok dilli yaşamla ilgili sorunların temelinde toplumda oluşturulan önyargılar olduğunu ifade eden Av. Filiz Kerestecioğlu, önyargıların toplumda belirli konuları tartışma eksikliğini yaşamasına neden olduğunun altını çizdi. Kerestecioğlu, "Genel olarak önerilen ne varsa buna iki dilde yaşam Demokratik Özerklikli'nde dâhil tartışılması gerekir. Yani bir insan ya da bir topluluk veya işte bir örgüt bir kurum bir sivil toplum örgütü bir kadın örgütü neyse, kimse ne getiriyorsa gündeme önce ne demek istediğini gerçekten detaylarıyla anlamaya çalışmak ve ondan sonrasında cevap vermek eleştirmek gerekir. Doğru bulunmuyorsa doğru bulunmayan yanlarını dile getirmek gerekir diye düşünüyorum, ama en baştaki eksikliğimiz tartışma olmadan yargıya varmamız" diye konuştu. Toplumdaki önyargıların konu Kürtler olunca daha çok kendini hissettirdiğini ifade eden Kerestecioğlu, paranoyalarla hareket etmenin bölünmeyi getireceğine işaret etti. Kürt siyasetçilerin yargılandığı davada mahkemenin Kürtçe'ye karşı tutumunu paranoyaya örnek gösteren Kerestecioğlu, "Herkesin Kürtçe olduğunu bildiği bir dile mahkeme başkanı 'Kürtçe olduğunu düşündüğümüz bir dil' diyor. Bu Kürtçeyi kabul etmeme refleksinin olduğunu gösteriyor" şeklinde konuştu

'İngilizce tabelalar niye rahatsız etmiyor?'

Kadın Destekleme ve Eğitime Derneği (KA.DER) Genel Başkanı Çiğdem Aydın ise Türkiye'de İngilizce tabelaların kullanıldığı gibi Kürtçe tabelalarda kullanılması gerektiğinin söyledi. Aydın, "Madem herkes Kürt ve Türk kardeşliğinde dem vuruyor, o zaman bir zahmet kardeşimizin kendi dilini kullanmasının bizim lütfumuzla değil kendisini doğal hak olduğunu görmemiz lazım. Bir veren biri alan konumda olamaz, böyle kardeşlik olmaz. Herkesin eşit kendini temsil edebildiği bir ortam için daha fazla tartışma ve sonuca ulaşmamız gerekiyor. Kürtler anadilde eğitim ve kendi dilinde yaşam istiyor. Bu zaten geç kalmış bir şey. Kürtler Kürtçe konuşur, Kürtçe yaşar, Kürtçe düşünür, Kürtçe okur. Bundan daha doğal ne olabilir" diye kaydetti. Anadilde eğitim için yapılan tartışmaların yetersiz olduğunu belirten Aydın, tartışmaların sadece bürokrasiyle sınırlı kalmaması toplumdaki bütün kesimlerin bu tartışmalara katılması gerektiğini ifade etti.

DİHA