Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in oğlu Arat Dink, "FETÖ, DHKP-C ve PKK propagandası" iddiasıyla 46 gündür tutuklu bulunan gazeteci Ahmet Şık için bir bir mektup kaleme aldı. 

2011’de Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandığı dönem tekrar Şık’a yazdığı mektubu hatırlatan Dink, “Sen şimdi tutuklusun ve seni onların bugün söylediklerini daha önce söylediğin için yuhalayanlar dışarıda. Bununla barışık nasıl yaşıyorlar utanmadan.

Bu ülkenin gerçekleri daha uzun süre “iyi haber” olacak. Ve onları sen ve senin gibiler yazacaksınız” dedi. Arat Dink'in Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (14 Şubat 2017) nüshasında 'İçeriye mektuplar' köşesinde yayımlanan 'Kardeşim Ahmet' başlıklı yazısı şöyle: Sana yine böyle sesleneli altı yıl olmuş. Her seferinde daha bir kalabalık oluyorsunuz içeride. Yazayım da ne yazayım? “Görüldü”cüden kaçıracağım imla hatalarına kaç testere gizleyebilirim acaba.

Kitaptan bomba oluyor da benim mektuptan bir lokum olsun bir şey çıkmaz mı? Keşke bütün kapıları açacak bir anahtar gizleyebilsem şu mektuba. En son bir grup arkadaş, “Birbirimizi dünya gözüyle son bir görelim” deyip bir araya gelmiştik. Olan şeylerin neden olmuş olamayacağı ve olamayacak şeylerin nasıl olacağı gibi şeyler konuşmuştuk sanırım. Hepimiz nasıl da endişeliydik gelecek için. En çok da senin için… O gün de tutuklu gazetecilerden konuşmuştuk.

Zamanında senin tutuklanmanda bilerek veya bilmeyerek rolü olmuş veya en azından “sorun etmemiş” kişilerin de, yani çok öfkeli olmak için yeterince sebebin olan meslektaşlarının dahi tutukluluklarının seni nasıl rahatsız ettiğini hatırlıyorum. Herhalde şu gerçeği artık herkes anlamıştır: ü

Sen herhangi bir davadan tutuklanıyorsan, o dava anlatıldığı gibi bir dava olmayacaktır. Dava bitmiştir. Devlet içindeki “cemaatçi” yapılanmayla ciddi bir hesaplaşma olacağını umanların da bu gerçeği bir an önce kabullenip ona göre tavır almalarında fayda var. Sonra “aldatılmışım”larla topyekûn suçlarken gösterdikleri gayretkeşliği topyekûn aklarken de göstermelerine gerek kalmaz. Senin henüz yayımlamadığın bir kitabının eskizlerinden yargılanman epeyce şaşırtmıştı insanları. Şimdiyse senin o gün işaret ettiğin örgütlenmeye karşı delil olarak kullanıyorlar. Üstelik sen içerideyken utanmadan…

O kitap için gündeme gelen isimlerden olan ama yanılmıyorsam koymamayı düşündüğün “imamın ordusu” ise 15 Temmuz’da kendi adını koydu. Sahi o gün ne oldu? Bu sorunun cevabına en yakın kişilerden biri, belki de olayın içindeki aktörlerin bir kısmından bile daha yakın olabilirdin.  "Değil sen, senin eskizin yeter Ahmet bu ülkede dönen kirli oyunları ayan etmeye. Ama yok işte. Biz tutuklanmayanlar, “dışarıdakiler” beceremiyoruz bu işi, biz dostların, hakkını veremiyoruz dostluğun. Utanç içinde eziliyoruz."

Yazının tamamı Cumhuriyet'te