Türkiye, 106 yıl önce yaşanan Ermeni Soykırımı’nı hala ‘sözde’ ve ‘iddia’ niteliğinde ele alıyor. Nor Zartonk’dan Murad Mıhçı ise yüzleşmenin çoğunluk tarafından yapılması gerektiğini vurguluyor.

Osmanlı Devleti, 1915 yılında 2 milyon civarındaki Ermeniyi tehcir yasası ile yerlerinden etti, mallarına el konulan Ermenilerin büyük bir bölümü yollarda katledildi. Çoğu yollara dayanamadı, çocuklar ailelerinden ve kimliklerinden koparıldı. Şimdiyse ülkenin dört bir yanında bulunan Ermeni ve diğer azınlık cemaatin ibadethaneleri de mezarları da yok edilmeye çalışılıyor.

Bugün Türkiye’de çoğu İstanbul olmak üzere 100 binin altında 40 ya da 50 bin civarında Ermeni yaşıyor. 106 yıl önceki Ermeni Soykırımı ile yüzleşme çağrılarına karşın Türkiye şimdiye kadar soykırımı ‘iddia’ ve ‘sözde’ olarak anmayı tercih etti. Özellikle ABD’de yapılacak 24 Nisan konuşmaları öncesi Ermenilerin çabasına karşı Türk lobileri ABD başkanlarının konuşmada ‘soykırım’ geçirmemesi için büyük gayret içindeydi. Ama bu yıl Karar Gazetesi “24 Nisan Uyarısı” adlı 18 Nisan’daki manşetinde Biden ile arası iyi olmayan Türkiye’nin bu defa iyi lobi yapamadığını belirterek bir nevi ülkenin korkusunu vurguladı. Öte yandan yakın zamanda yaşanan Ermenistan- Azerbaycan savaşında taraf olan Türkiye’de Ermenilere olan öfke katsayısı arttı. ANF’den Roni Aram, Nor-Zartonk’tan Demokrat Haber yazarı Murad Mıhçı’ya hem 106’yıl önce yaşanan ve yüzleşilmeyen soykırımı hem de güncel bu gelişmeleri sordu:

SOYKIRIM KELİMESİ KULLANILAMIYORDU

106 yıldır Ermenilerin kendi yaslarını da anmasını da bir şekilde yaptığını ama asıl anma ve yüzleşmeyi çoğunluğun yapması gerektiğini söyleyen Mıhçı şunları anlatıyor: “Ermeni Soykırımı’nın anması geçmişte ne kadar yapılabiliyordu önce ona bakmak lazım. Belli bir alana sıkışmış haldeydi. Bu da ‘bakın Türkiye'de demokrasi var, Ermeniler kendi anmalarını gerçekleştirebiliyor’ minvalinde bir şeydi. Başlarda Taksim Meydanı’nda sonra Galatasaray Meydanı en son tünele ve oradan da Şişhane Meydanı’na doğru kaydı anma yerleri. Gün geçtikçe en uzağa gönderildi anmalar… Bu anmaları yaparken de ‘soykırım’ gibi kelimelerin söylenmemesi gibi bir durum vardı.  İkincisi yabancı konuklarını olmadığı, Taksim dışındaki örneğin Kadıköy gibi yerlerde anmalara izin verilmediğini, saldırıların yapıldığını da hatırlatmak lazım. Sadece bugünkü iktidardan kaynaklı değil daha öncelerdeki anmalar da formalite icabı yapılıyordu. Ve “sözde” soykırım tanımlaması olmadığında da izin verilmedi şimdiye kadar. Biz Ermeni toplumu olarak zaten kendi evimizde de içimizdeki sohbetlerde de acımızı yasımızı anıyorduk. Anmak ve yüzleşmek bugün azınlığın değil, çoğunluğu meselesi.”

AFYONLU YA DA MANİSALI ERMENİ KÖYLÜSÜNÜN ORDUSU YOKTU

Mıhçı, soykırımın da maddeleri arasında yer alan tehcirin aslında Türkiye tarafından kabul edilmesine dikkat çekerken bir noktaya da itiraz ediyor: “Bugünkü hükümetin açıklamalarında konu tehcir ve karşılıklı kayıtlar olarak geçiyor. Bunu çok doğru bulmuyorum. Çünkü karşılıklı kayıtlar savaş esnasında olur. Ama Afyonlu ya da Manisalı bir Ermeni köylüsünün bir ordusu yoktu. Öte yandan tehcir de soykırım maddeleri arasında yer alan bir kavram aslında bir nevi bu kabul edilmiş de oluyor. Bu ülkeye bir nefes aldırmak isteniyorsa 1915'de kaybedilen canların bir vedası yapılabilir. Bir yandan da Ermeni olmadığı halde o dönemde bu yaşananlara ses çıkaran, Türkiyeliler için de bir saygı anması yapılmalıdır.”

TÜRKİYE’NİN TARAF OLMASI KORKUYU ARTIRDI

Türkiye’nin Azerbaycan- Ermenistan savaşına taraf olması ülkede Ermenilere olan nefret söylemini dönemsel olarak yeniden nüksetti. Murad Mıhçı 1915'deki soykırımı ile daha önce yaşananların bu toprakların bir parçası ve tek taraflı, bir halka yapılmış zulüm olduğu için bu güncel savaştan ayrı tutulması gerektiğinin altını çiziyor; fakat Türkiye’deki Ermenilere de o sürecin bir tedirginlik yaşattığını vurguluyor: “Ama öte yandan Ermenistan- Azerbaycan savaşı Türkiye’nin de taraf olmasından kaynaklı, burada yaşayan Ermeniler için korkuya sebep oldu elbette. Nefret söylemlerinin yanı sıra ülkenin taraf olmasının getirdiği çeşitli sıkıntılar yaşandı. Çünkü 1915'in etkileri Ermeni toplumu üzerinde devam ediyor. 1915 öncesi 2 milyon civarında nüfusu olan Ermeniler bugün 40-50 bin civarında kaldı bu ülkede.”

GELECEKTE HİÇ ERMENİ KALMAYACAK BU TOPRAKLARDA

106 yıldır yüzleşilmeyen bir soykırımla yaşamanın var olan korkuları sürdürdüğü anlamına geldiğini söyleyen Murad Mıhçı: “O coğrafyaya ait olmak başka bir şey, kendini o topraklarda eşit yurttaş olarak görmek başka... Çünkü gerek iktidarın gerekse de toplumun nefret söylemlerine baktığımızda ki Hrant Dink Vakfı'nın araştırmalarında da bunu görüyoruz, bugün Ermeni olmak Türkiye'de küfür anlamına geliyor. Nefret söyleminin en üst sıralarında yer alıyor Ermeniler. Bu güncel göçleri de artırıyor 40-50 bin Ermeni'den bahsetmiştim, bunun yüzde %50’si neredeyse çok yaşlı. Diğer %50’sinin de asimilasyona uğradığını düşünürsek gelecekte bu topraklarda Ermeni kalmayacak. Son zamanlardaki Ermeni mezarlıkları ve eski ibadethaneleri üzerindeki yok etme ve rant pozisyonunu da düşünürsek Ermenilerin kalan izlerinin de kazanmaya çalışıldığını görebiliyoruz” şeklinde konuşuyor.

ABD’NİN TAVRINA DAİR ENDİŞE VURGULANMIŞ

Karar Gazetesi’nin “24 Nisan Uyarısı” adlı manşetini sorduğumuz Mıhçı son olarak şunları kaydediyor: “Bu başlık bir bakıma önemli. Çünkü her 24 Nisan'da oraya göçmek zorunda kalmış Ermenilerin ve sivil düşünce kuruluşlarının Amerikan Temsilciler Meclisi’ndeki çabalarını görüyorduk. Buna karşı da Türkiye ciddi lobi faaliyetlerinde bulunuyordu. Bu çaba da yıllardır orada ‘soykırım’ denmemesi üzerineydi. Şöyle bir şey var var ‘soykırım’ 1940'da Birleşmiş Milletler tarafından kabul edildi bunun öncesinde zaten ‘büyük felaket’ olarak geçen bir şeydi. Amerikan başkanlarının konuşmasında da hep ‘büyük felaket’ olarak anıldı. Karar Gazetesi anladığım kadarıyla bugünkü Biden hükümeti ile arası iyi olmayan Erdoğan'ın dersini iyi çalışmadığını söylemek istiyor. Biden’ın konu hakkında alacağı tavrın korkusunu Karar Gazetesi açıkça vurgulamış.”