Gözaltında işkence ve cinsel tacize maruz kalan Ş.G.’nin şikayetiyle ilgili karar veren Anayasa Mahkemesi, işkence yasağının ihlal edildiğine ve tazminata hükmetti. Polisler savunmalarında “Ş.G. kendini yaraladı” demişti.

Mahkeme, “işkence yasağının” ihlal edildiğine hükmetti ve Ş.G.’ye 55 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi.

Ayça Söylemez’in Bianet’de yer alan haberine göre, Ş.G. 14 yıl önce gözaltına alınmış, günlerce işkence gördüğünü, taciz edildiğini ve cinsel saldırıyla tehdit edildiğini söyleyerek şikayetçi olmuştu. Kendisi de MLKP örgütüne üyelikten Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) yargılanmış ve beraat etmişti.

İŞKENCEYİ BELGELEYEN DOKTORA  “ÖRGÜT ÜYESİ” SUÇLAMASI

 Ş.G.’ye işkence yapmak ve taciz etmekle yargılanan polisler savunmalarında, “Ş.G.’nin zaten açlık grevinde olduğunu, doktor raporunda belirlenen yaralanmaları da kendi kendine yaptığını” söyleyerek savunmuşlardı.

Polislerden biri ifadesinde, “ellerinde belge ve kaynaklar olduğunu, dolayısıyla kişiyi konuşturmak gibi bir ihtiyaçlarının bulunmadığı için” işkence yapmadıklarını söylemişti.

Ayrıca “göz bağlama gibi bir uygulamalarının mevcut olmadığını” öne süren polis, işkence iddialarının da “polisin görev şevkini kırma amaçlı olduğunu” da ifade etmişti. H.G. ayrıca, işkence ve yaralanmaları raporlayan doktorun da “DHKPC örgütü mensubu olduğu için sağlık raporunda bunları yazdığını” ileri sürmüştü.

ALTI GÜN GÖZALTINDA KALDI

Ş.G Ankara 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin kararı gereği yakalanıp, MLKP’ye üye olduğu iddiasıyla 6 Haziran 2001’de gözaltına alındı, tutuklandığı 12 Haziran'a kadar gözaltında kaldı. 7  Ağustos’ta tahliye edildi ve Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 16 Ocak 2003 tarihli kararıyla örgüt üyeliği suçlamasından beraat etti.

 TAZYİKLİ SUYLA İŞKENCE

Tutuklu kaldığı süre içinde Nöbetçi Devlet Güvenlik Mahkemesine yazdığı ve gördüğü işkenceyi anlattığı dilekçesi dikkate alınmadı. O dilekçede şunları yazmıştı:

“Mahkemeye çıkarıldığım güne kadar tecrit ve baskı koşullarında tutuldum, ifade vermem için baskı yapıldı, verdiğim ifade dosyaya eklenmedi, fiziksel ve psikolojik baskıyla bana hiç ilgim olmayan iddialar kabul ettirilmeye çalışıldı, sorguya çıkarılırken gözüm siyah bantla kapatıldı, sorgu sırasında küfürlere maruz kaldım.

Kaba dayaktan geçirildim, elbiselerim çıkarılarak tacize uğradım ve tecavüzle tehdit edildim, vücuduma tazyikli su tutularak işkenceye maruz kaldım. Gözaltında kaldığım süre içerisinde maruz kaldığım kötü muamele ve işkenceyi yapanlar hakkında şikâyetçiyim.”

11 YILLIK DAVA “FOTOKOPİDEN” BOZULDU

Tahliyesinin ardından Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü polisleri hakkında bu kez Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulundu. Savcılığa, Adli Tıp Kurumundan gözaltı çıkışında aldığı ve işkenceyi belgeleyen raporunu da sundu.

Sekiz polise, Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesinde “suçu itiraf ettirmek için işkence yapmak” suçundan dava açıldı. Dört polis beraat ederken, dört polise de 1’er yıl 1’er ay 10’ar gün hapis cezası verildi. Ancak karar Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nce birkaç kez bozuldu.

Mahkumiyet kararı son olarak 2012’de, “Adli Tıp Kurumu raporunun onaysız fotokopi olması” nedeniyle kararı bozuldu. 2013’teki kararla da polislere verilen 10 aylık ceza ertelendi. Ş.G. bunun üzerine 5 Nisan 2013'te Anayasa Mahkemesine başvurdu. Mahkemenin 9 Eylül 2015 tarihli kararı bugün Resmi Gazete’de yayınlandı.

Kararda Anayasa’nın 17/3 maddesindeki işkence yasağının hem maddi yönden hem de etkin soruşturma yapılmamasıyla ilgili usul yönünden ihlal edildiği ifade edildi. Ş.G.’ye 55 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verildi.