10 Ekim Katliamı'nda hayatını kaybeden Zakir Karabulut'un cenaze törenine katıldığı için tutuklanan HDP Eş Başkan Yardımcısı Alp Altınörs, tutuklanma nedenini yazdı. Altınörs, "Polislerden biri bana 'Tipin fazla Türk ne işin var HDP'de' dedi. Kürt halkı ile omuz omuza olmanın bedelini ödetiyorlar." dedi. 

Bir süre önce 10 Ekim Katliamı'nda yaşamını yitiren Zakir Karabulut'un cenaze törenine katıldığı için gözaltına alınıp ardından tutuklanan HDP Eş Başkan Yardımcısı Alp Altınörs, yaşadıklarını kaleme aldı. HDP Genel Merkezine gönderilen ve parti tarafından basına dağıtılan Altınörs'ün mektubunda, hakkındaki iddialara cevap verildi. 

Altınörs'ün gönderdiği mektubu şöyle: 

"Anadolu Ajansı'nın ben gözaltındayken hakkımda yaptığı polis-savcılık kaynaklı haberde açıkça görüldüğü üzere, bir kumpas ile karşı karşıyayım. Fethullah Gülen Cemaati polisten tasfiye edildi, ama yöntemleri ve zihniyeti hala yürürlükte. Ben gözaltında 5 gün avukatımla dahi görüşemezken, hakkımda iftirada bulunan bir şahsın sözleri devletin ajansı aracılığıyla yayılıyor!

10 Ekim 2015 Ankara Barış Mitingi katliamında şehit düşen Zakir Karabulut'un cenazesine katılmam ve burada HDP adına bir konuşma yapmam vesilesi ile hedef alınmış durumdayım. Söz konusu şahsa imzalatılan beyanların geri kalan kısmı tümüyle uydurmadır, senaryodur, yalandır.

Ne Emniyet'te ne savcılıkta ne de hakim karşısında söz konusu ithamların dayanağı olan şahsın ifadesini göremedik. Şahsın ismi de söyledikleri de bizden gizlendi. Ne zaman verildiği ve kim tarafından verildiği 'meçhul' bir ifadenin uydurma suçlamalarını çürütme zorunluluğuyla karşı karşıya kaldık. Çürüttük de, zira Bitlis'e gelişim ve oradan ayrılışım belgeliydi. Ama buna rağmen sonuç değişmedi. Zira karşımızda iktidarın önünde cüppesini ilikleyen bir yargı pratiği vardı ve belli ki, 'emir büyük yerden' gelmişti.

Bu süreçte yakından gördük ve gözlemledik ki, 1990'larda habis bir ur gibi yayılan 'itiraf' adı altındaki iftiracılık yeniden diriltilmeye çalışılıyor. Zakir Karabulut'un pek çok arkadaşına gözaltında 'pişmanlık, itirafçılık' dayatılmış. Ne yazık ki, Tokat Barosu'ndan atanan kimi avukatlar da ağır baskı altındaki bu gençleri savunmak yerine, TEM polislerinin bu dayatmalarına ortak olmuşlar.

'TİPİM FAZLA TÜRK'İMİŞ'

Gençler okuldan atılmakla, gelecekleri karartılmakla, öğretmen yapılmamakla, cezaevlerinde çürütülmekle tehdit edilmiş. Özellikle benim üzerime yalan beyanda bulunmaya zorlanmışlar. Bulunmayı reddedenlerin pek çoğu tutuklanmış. Anadolu Ajansı'nın yaydığı iftiracının ifadesi de herhalde bu koşullar altında alınmış.

Operasyonda Zakir Karabulut'un manevi şahsiyetiyle mücadele edildiğine de şahit olduk. Tokat HDP İl Saymanı iken barış şehidi olan canımız Zakir'i, ölümünün ardından hala kriminalize etmeye çalışıyorlar. Sağ iken hakkında hiçbir soruşturma olmayan Zakir'i mezarında bile rahat bırakmıyorlar. IŞİD eliyle katledilen bu yiğit gencin sahiplenilmesini, onun cenaze törenini tam bir hazımsızlıkla karşılıyorlar. Barış şehidimiz Zakir Karabulut'u sahiplenmekten asla vazgeçmeyeceğiz.

Beni gözaltına alan polislerden birisinin söylediğine göre; 'Tipim fazla Türk'imiş. Bu tiple ne işim varmış HDP'de?! Sanırım bu zor süreçte Kürt halkı ile omuz omuza durmanın bedelini ödetiyorlar. Türk ve Kürt halklarının ortak demokratik mücadelesini dağıtmak her zamanki gibi özel hedefleri. O polise yanıt olarak söylediğim gibi; 'Türküm, demokratım, HDP'liyim.' Biz sosyalistler, demokratlar, ekolojistler, emekten, kadından yana mücadele verenler; bütün sol renkleriyle Türk halkı, faşizmin karşısında HDP ile birlikte olmaya devam edecek."