Fethullah Gülen Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın oluşturduğu Abant Platformu'nun 30. toplantısı 'Aleviler ve Sünniler: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak' başlığıyla başladı.

Formun açılış konuşmasını yapan Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, Abant platformlarında Türkiye'nin çok derin problemlerinin tartışıldığını belirtti. Yeşil, birçok konunun Abant Platformunda müzakere edildiğini ve ortaya çıkan sonuçların paylaşıldığını anlatarak, "Elbette ki bu sofraların maksadı herkesi tektipleştirmek olamaz. Zaten Abant, tek tipleştirmeye karşı renkliliği ve farklılığı müdafaa etmek üzere bir ihtiyaç olarak karşımıza çıktı" diye konuştu.

Yeşil, Abant Platformu sayesinde birbirlerini tanıyan ve farklılığın zenginliği içerisinde olan çok sayıda dostlarının olduğunu anlatarak, bu coğrafyada hiçbir zaman Alevilik ve Sünniliğin kavga sebebi haline getirilmemesi gerektiğini vurguladı.

Bunu tesis etmeye mecbur olduklarına dikkati çeken Yeşil, "Hiçbir zaman Sünniliğin, Aleviliğin karşıtı algısını körükleyen yaklaşımlara prim veremeyiz. Kendi öz köklerimizden beslenmiş ve bezenmiş ortak noktalarımız çok ama farklılığı içerisinde kabul edilebilecek ayrı bir rengimiz, ayrı bir zenginliğimiz olarak tanınmasını hiç kimse engelleyemez ve bunu farklı zemine taşıyamaz" dedi. Yeşil, bu konu üzerine Türkiye'de çok sayıda çalıştayların yapıldığını ifade ederek, hedefledikleri ortak noktaya gelemediklerini kaydetti.

"ATATÜRK, DİYANET İŞLERİNİ DİĞER DİNLERİ İÇİNE ALAN BİR KURUM OLARAK TASARLAMADI"

Prof.Dr. Ahmet Yaşar Ocak, Aleviliğin basit bir islam anlayışı olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayarak, "Alevilik Hazreti Ali’yi sevme meselesi de değildir. Birçok problemi bünyesinde barındıran bir konudur. Mustafa Kemal Atatürk, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı şiddetle benimsediği laiklik kavramına aykırı olarak genelde islamı ve müslümanları şekillendiren ve dizayn eden bir kurum olarak kurdu. Gerek onun zamanındaki Diyanet İşleri reisleri bizzat onun talimatlarıyla yapılan yayınlarında bunu net biçimde ortaya koyar. Aslında bu durumu çok iyi bilmelerine rağmen Aleviler, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı eleştirirken Atatürk’ü eleştirmezler. Atatürk hiçbir zaman Diyanet İşlerini diğer dinleri de içine alan bir kurum olarak tasarlamamıştır. Bu kurumun kuruluş amacı dikkate alındığı zaman bu tür eleştirilerin yersiz olduğu anlaşılır" dedi.

Ocak, Alevi toplumuna gösterilmesi gereken anlayışı sünni toplumun göstermediğini açıklayarak, şöyle konuştu:

"Gayri resmi de olsa Alevilerin statüsü devam etmektedir. O dönemde de devam ediyordu bu dönemde de devam ediyor. Aleviler ve siyaset konusu çok önemli bir konudur. Türkiye’de alevi kimliği 1980 ve 1990’lı yıllarda kendini açığa çıkararak sert bir savunma geliştirmesine neden oldu. Aleviler bu zor süreçte yalnızdır ve asıl üzücü olan da budur. Anlatmaya çalıştığım ve geçmek durumunda kaldığın problemler ve hala yeterince farkına varamadığımız ve kavrayamadığımız ölçüde sünni toplumun da kusurudur ve büyük bir kusurudur. Alevi toplumuna göstermeleri gereken anlayışı sünni toplum göstermemiştir."

BENİM MİRASCIM ŞAH İSMAİL

Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak'ın ardından konuşan Reha Çamuroğlu ise "Hocamın sunumunun geri planında hep bir ima edilen esas var. Bu esas bana sünni gelenek olarak geliyor. Kendi geleneğimiz diye hep Osmanlı'dan bahsederken benim Şah İsmail'in mirasçısı olduğunu göz ardı ediyor. Burada bir miras meselesi var. Eğer etnik bakımdan bakarsa Türklük gibi bir paydam var Şah İsmail'le. Ben geçmişe bakarken kendimi İsmail'in ardılı olarak görüyorum.

BİN YILDIR KARDEŞ DEĞİLİZ!

Gazeteci Necdet Saraç'ın konuşmasında Diyanet İşleri Başkanlığı vardı. Necdet Saraç, "Aleviliğin Sünnilik yerine bir alternatif olduğunu söyleyerek Diyanet İşleri başkanlığı kaldırılmadan eşitlik sağlanmış olmaz" dedi.

ŞAH İSMAİL Mİ DAHA TÜRK YAVUZ MU DAHA TÜRK?

Aleviliğin savunma söyleminden kurtulması lazım. Bin yıllık kardeşlik yaşanmıştır bu topraklarda diyorlar. Böyle bir yaşanmışlık yok. Nerden baktığınızla alakalı bu durum. Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 ülke var, bu ülkelerin içinde uydurma devletler var. Safevi devleti neden yok orada? Şah İsmail mi daha Türk Yavuz mu daha Türk?

ALEVİLER BELİNİ DOĞRULTAMIYORSA YAVUZ YÜZÜNDENDİR

Bu iş bir iktidar mücadelesidir. Bütün kurumsallaşmalarda ilk tasfiye edilen hep Aleviler olmuştur. Balkanlarda ve Anadolu’da 750 bektaşi dergahı kapatılmıştır. İstanbu'un 4-1 i Bektaşilere aittir. Bakış açısı değişmezse olmaz. 16. y.y sünni açıdan, resmi tarih açısında bakınca muhteşem bir yüzyıldır. Bugün aleviler belini doğrultamıyorsa bunun tek gerekçesi 16. yüzyıldır. O baba oğlun yaptıklarındandır. Ben kendimi Yavuza ve Kanuni'ye yakın hissetmiyorum kendimi Şah İsmail'e yakın hissediyorum. Bu açıdan bakarsanız ben hep misafir olarak kalırım.

DİYANET KALKMADAN EŞİTLİK GELMEZ

Osmanlı da Cumhuriyet de tekçilik üzerine kurulmuştur. Bu düzende Alevilere yer yoktur. Bu coğrafyada savaşın olmadığı, kan dökülmediği bir 10 yıl yoktur. Hiçbir zaman eşitlik olmamıştır. Eşitliğin olmadığı bir ortamda vaazlarla bu iş yürümez. Sistematik bir asimilasyon hep olmuştur bu coğrafyalarda.

Cemevi caminin alternatifidir. Alevilik bir alternatiftir. Sünnilik hristiyanlığın alternatifi, Alevilik de sünniliğin alternatifidir. Diyanet işleri başkanlığını kaldırmadan asla eşitliği sağlayamazsanız. Bu olmadan Alevilerle sünniler arasındaki eşitliği sağlamak mümkün değildir.

TOPLANTI 3 GÜN SÜRECEK

160 katılımcının iştirak ettiği toplantı 3 gün sürecek. Toplantı yapılacak 5 oturumun ardından pazar günü sonuç bildirgesi ile toplantı sona erecek. Oturumlarda, 'Tarihsel süreçte Ortadoğu ve Türkiye'de İnanç İlişkileri', 'Kutuplaşmaların Toplumsal Bedeli', 'İnanç ve Vicdan Özgürlüğü, Hak ve Hürriyetlerde Eşitlik', 'Aleviler ve Sünniler: Yeniden Tanışalım' ve 'Çözüm Önerileri' başlıkları altında 150 katılımcı görüşlerini bildirecek. (İnternethaber, Bugün, Vatan)