Türkiye’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi için yerel seçimlerin yeniden yapılmasına üç gün kala tartışmanın odağında AKP’nin Kürt oylarını alma çabası var.

Pazar günü yapılacak seçim öncesinde AKP Kürt seçmenin desteğini alma umuduyla 31 Mart’taki yerel seçim sürecine kıyasla daha yumuşak bir ton kullanmaya başlamıştı.

Ancak Reuters haber ajansının seçmenler, Kürt siyasetçiler ve anket şirketleriyle konuşarak derlediği habere göre bu çabalar pek etkili olmuyor.

Türkiye’nin en büyük şehri olan ve Türkiye nüfusunun beşte birine ev sahipliği yapan İstanbul uzun süredir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisi olan AKP’nin kontrolündeydi. Ana muhalefet partisi CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanlığı seçimlerini kazandığı 31 Mart seçiminin İstanbul Büyükşehir ayağının tekrarlanması kararının ardından AKP, İstanbul’u kazanma umuduyla gözünü Kürt oylarına çevirmiş durumda.

Reuters haber ajansına göre AKP yetkilileri, geçmişte AKP’ye oy veren ancak 31 Mart’ta sandığa gitmeyen muhafazakar Kürt seçmenin desteğini almak dahil olmak üzere, uygulanan stratejinin olumlu bir etkisinin olduğu görüşünde.

Kürt seçmen İstanbul’da yaşayan 10.5 milyon kayıtlı seçmenin yaklaşık yüzde 15’ini oluşturuyor. Kürt seçmen genel olarak Halkların Demokratik Partisi (HDP)’ne ya da muhafazakar Kürt oylarını çeken merkez sağdaki AKP’ye destek veriyor.

ÖCALAN’IN AVUKATLARI AÇIKLAMA YAPTI

Öte yandan AA ve İHA,  Abdullah Öcalan’ın HDP’ye 23 Haziran’da ‘tarafsızlık’ çağrısı yaptığını servis etti.

Tartışmalara neden olan haberin ardından Asrın Hukuk Bürosu, PKK Lideri Abdullah Öcalan’la yapılan dördüncü görüşmenin detaylarını açıkladı. Öcalan, avukatlarına, “HDP’nin kendi yolunu koruması gerektiğini ve kararlarının kendilerinin vereceğini” söyledi.

Asrın Hukuk Bürosu, İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 18 Haziran’da yapılan görüşmenin detaylarını açıkladı. Açıklamada, “Sayın Öcalan HDP’de vücut bulan demokratik ittifak anlayışının güncel seçim tartışmalarına taraf ve payanda yapılmaması gerektiğini ifade ederken toplumsal uzlaşıyı kast ettiğini, kutuplaştırmaya, ikili duruma tuz biber olunmaması gerektiğini söylemiştir. Kutuplaşma siyasetinin hakaret söylemleri ve demagoji ile bir çatışma ve savaş siyaseti olduğunu, HDP’nin kendi yolunu koruması gerektiğini düşünmektedir. Bu hususların HDP ile görüşülmesini ve tartışılmasını söylemiş, bununla birlikte siyasi bir parti olarak HDP’nin çalışmalarını HDP’nin kendisinin yaptığını ve kararlarını da HDP’nin vereceğini belirtmiştir” denildi.

HDP’DEN  ÖCALAN’IN MESAJINA İLİŞKİN AÇIKLAMA

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli Öcalan'ın mektubu hakkında şu açıklamayı yaptılar:

Dün itibariyle sürdürülen bir tartışmaya ilişkin HDP’nin görüş ve saptamalarını kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz:

1. HDP, demokratik siyasetin ve demokratik müzakerenin sembolü olan bir partidir. Türkiye’de yeni bir tarz-ı siyasetin temsilcisi olan HDP hakkında Sayın Öcalan’ın yaptığı açıklamalar,  iktidar partisinin güncel siyasi hesaplarının ve seçim polemiklerinin çok üstünde tarihsel bir anlam ve derinliğe sahiptir.

2. HDP, bir bütün olarak demokratik uzlaşma kültürü üzerinden toplumun demokratik dönüşümünü hedefler. Demokratik ittifakın gerçekleşmesi, demokrasi ve barış mücadelesinin başarıya ulaşması için çabalar. Bu nedenlerle de Sayın Öcalan’ın aynı bağlamdaki açıklamalarını demokrasi ve barışın kazanılması mücadelesi için çok hayati ve kıymetli görür. İktidar ve muhalefeti ile tüm toplumsal kesimlerin de sorunların çözümü konusunda bu demokratik yaklaşıma sahip olmaları beklentisi içindeyiz.

3. İmralı ada hapishanesinde kendi görüş ve düşüncelerini çok sınırlı koşullarda açıklama imkanı olan ve halen tecrit ortamında tutulan Sayın Öcalan’ı ve tarihsel bir bağlam içinde söylediklerini taraflı-tarafsız, niyetli-niyetsiz güncel siyasal hesapların ve seçim polemiklerinin aracı haline getiren söylemler, başta Kürt sorununun demokratik çözümü olmak üzere toplumsal sorunlarımızın demokratik siyaset zeminindeki çözümünün imkanlarını zayıflatır, demokrasi ve barış mücadelesine zarar verir.

4. Sayın Öcalan’ın demokrasi ve barış mücadelesinde önemli bir politik konuma sahip olan HDP’nin de kurucu fikriyatının mimarlarından olduğu unutulmamalıdır. Kürt sorununun demokratik çözümünün ve toplumsal barışın en önemli muhataplarından birisi olan Sayın Öcalan’a yönelik güncel faydacı ve ahlaki olmayan tutum Türkiye’nin barış, adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesini de akamete uğratır. Eşit yurttaşlık temelinde birarada yaşamın toplumsal sözleşmesini hedefleyecek demokratik bir anayasa ittifakının ve demokratik uzlaşı kültürünün kök salması için, tarafı ne olursa olsun hukuk, adalet, evrensel değerler ve özgür siyaset temelinde herkesin tavrını belirlemesi gereklidir.

5. İktidarın bir ajansı olarak çalışan AA’nın, sorumsuz tutumu basın ahlakının siyasal çıkarlar için nasıl ayaklar altına alındığını göstermek açısından ibretliktir. AA’nın tutumu İmralı’daki hukuk güvensizliğinin ve ihlalinin bir ispatıdır. Savcılığın ve idarenin sorumluluğundaki bir metin muhataplarına henüz ulaşmışken, AA’ya sızdırılmış olması 20 yıllık hukuk ve ahlak dışılığın da ispatıdır. Demokratik kamuoyu asıl bu keyfiliğe odaklanmalıdır. AKP Genel Başkanı ve  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AA’ya etik dışı bir şekilde sızdırılan bu metin üzerinden partimizi ve Sayın Öcalan’ı karşı karşıya getirmeye çalışması, siyasette ne kadar pragmatist davrandığını ve çaresiz kaldığını da göstermektedir.

6. Sayın Öcalan’ın ürettiği Üçüncü Yol Stratejisinde ve çağrısında da belirtildiği gibi HDP, Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasındaki kutuplaşma siyasetinde taraf değildir. Çatışmacı ve kutuplaştırıcı bir dille her şeyi ‘siyah-beyaz’ olarak tarif eden, karşıtlıklar üzerine inşa edilen, belli bir gerilim stratejisi eşliğinde sürdürülen, dikte edici bir siyaset tarzının Kürt sorunu dahil, bütün sorunları kronikleştirdiği ve demokratik çözüm imkanlarını tükettiği, giderek birlikte yaşama imkanlarını yok etmeye başladığı görmezden gelinemez. Seçim öncesi sürece damgasını vuran kibirli ve üstenci dil yerine, çatışmacı ve kutuplaştırıcı bir siyaset tarzı yerine, ikna edici bir dili ve demokratik siyaset tarzını egemen kılmak, sorunları demokratik müzakere yöntemleriyle çözmek, demokratik bir uzlaşma kültürünü geliştirmeye çalışmak yeni bir siyasi iklimin de başlangıç adımı olacaktır.

7. Sayın Öcalan’ın yaptığı açıklamanın geniş siyasal perspektifi son derece nettir ve “üçüncü yol sizsiniz” demiştir. HDP’nin ‘üçüncü yol’ diye ifade ettiği demokrasi yoludur, barış yoludur. Bütün toplumsal kesimlerin demokrasi ortak paydasında buluşması yoludur.

8. HDP nereden gelirse gelsin zulmün, haksızlığın ve zorbalığın karşısındadır. Bugüne kadar HDP olarak izlediğimiz politik strateji ve taktiklerle, güç kazandıkça oligarşik bir karaktere bürünen AKP iktidarını zayıflatarak demokratik değerlere dönmesine sağlamaya çalışmaktadır. Stratejimiz aynı zamanda toplumsal muhalif tüm güçleri de başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin tüm sorunlarına karşı demokratik duyarlılığa çekmeyi amaçlamaktadır. Bu bakımdan Sayın Öcalan’ın açıklaması ile HDP’nin şimdiye kadar yürüttüğü siyaset birbiri ile örtüşmektedir. Sayın Öcalan da, HDP de demokratik siyaset tarzında ısrarcıdır ve Türkiye’nin siyasi ve toplumsal sorunlarının çözümünü güncel bir gelişme olan sadece İstanbul seçimlerine indirgenmeyecek tarzda ele alınmasını önermektedir.

9. İki tarihsel blok arasında taraf olmamaya ve Üçüncü Yol stratejisini kararlı ve ısrarlı bir şekilde sürdürmeye dayalı olarak HDP’nin İstanbul seçimlerine yönelik seçim stratejisinde ve taktik adımlarında bir değişiklik söz konusu değildir.

ERDOĞAN: DEMİRTAŞ VE ÖCALAN ARASINDA LİDERLİK MÜCADELESİ VAR

Konu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medya ve televizyon kanallarının ortak yayınında gündeme geldi. Erdoğan, Öcalan’ın yazdığı öne sürülen mektup konusunda “Demirtaş ve Öcalan arasında bir liderlik mücadelesi var. Bu liderlik mücadelesinde Öcalan Demirtaş’a ve dağa mesaj veriyor” ifadelerini kullandı.

Erdoğan “Burada aslında bir iktidar mücadelesi var. HDP - PKK kanadında yaşanan bu savaş, Öcalan ve Demirtaş noktasında da bir iktidar mücadelesine doğru bir kayma gösteriyor. Süreç içerisinde Öcalan kendi iktidarını bunların hiçbirine kaçırmak istemiyor” şeklinde sözlerini sürdürdü.

‘KÜRTLERİN BU SEÇİM SONUCU ÜZERİNDE BÜYÜK BİR ETKİSİ OLACAK’

Anketlere göre, 31 Mart’taki seçimlerde HDP destekçileri çoğunlukla merkez solda yer alan ana muhalefet partisi CHP’ye destek verdi, çok sayıda muhafazakar Kürt seçmense sandığa gitmedi. 31 Mart’ta CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Ekrem İmamoğlu AKP’nin adayı Binali Yıldırım’dan 13 bin daha fazla oy almıştı.

Erdoğan’ın Mart ayında yürüttüğü kutuplaştırıcı seçim kampanyasının ters teptiği ve Kürt seçmeni soyutladığının değerlendirilmesinin ardından, AKP’nin 31 Mart seçiminde İstanbul’u kaybetmesi AKP’nin  yerel seçim stratejisini gözden geçirmesine yol açtı.

Reuters haber ajansına konuşan AKP yetkililerine göre, parti şu anda 31 Mart seçimlerinde sandığa gitmeyen özellikle muhafazakar Kürt seçmenin desteğini almayı amaçlıyor. AKP’ye yakın bir kaynak, “Kürtlerin bu seçim sonucu üzerinde büyük bir etkisi olacak. Eğer Kürtlerin desteğini alabilirsek, bu çok ciddi bir olumlu katkı sağlayacak” diyor.

31 Mart seçimlerinden önceki mitinglerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’ye “Kürdistan’da yaşamak istiyorsan, Kuzey Irak’ta Kürdistan var. Tüm terör sevicilerini al yanına beraber oraya gidin” sözleriyle seslenmişti.

Ancak iki ay sonra İstanbul seçimlerinin yenilenmesi öncesinde artık bu söylem gözlenmiyor. AK Parti’ye yakın bir kaynağa göre parti bu süreçte Kürtlere yönelik olarak daha yumuşak bir ton benimsemiş durumda.

Partinin benimsediği bu yaklaşım, AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Binali Yıldırım’ın Diyarbakır ziyaretiyle kendisini daha somut bir şekilde gösterdi. Yıldırım orada yaptığı konuşmada kalabalığı Kürtçe selamlamış ve ‘Kürdistan’ ifadesini kullanmıştı. Binali Yıldırım’ın Diyarbakır ziyareti PKK’nın cezaevindeki lideri Öcalan’ın 2011 yılından bu yana ilk kez avukatlarıyla görüşmesine izin verilmesi ve destekçilerinin açlık grevini sonlandırdığı döneme denk geldi. Öcalan’ın 8 yıl aradan sonra avukatlarıyla görüştürülmesi AK Parti’nin Kürtlere yönelik bir açılımı olarak değerlendirildi.

REUTERS: ANKETLERE GÖRE AKP’NİN TAKTİK DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİSİ SINIRLI

Reuters haber ajansının aktardığı habere göre anketler AKP’nin bu taktik değişikliğinin etkisinin sınırlı olduğunu gösteriyor. Geçtiğimiz hafta sonu Türkiye’deki anket şirketlerinden Konda’nın yaptığı bir ankete göre ana muhalefet partisinin adayı Ekrem İmamoğlu yüzde 54 ile Binali Yıldırım’ın yaklaşık 9 puan önünde görünüyor. Bir başka anket şirketi tarafından yapılan ankete göre de İmamoğlu rakibinin 3 puan önünde.

İki adayın Pazar günü canlı yayında gerçekleştirdiği münazaranın ardından bir başka anket şirketi Mak Danışmanlık’ın sahibi Mehmet Ali Kulat İmamoğlu’nun 30 bin kişiyle yapılan ankete göre rakibinin az farkla önünde olduğunu belirtiyor.

Sonar anket ve araştırma şirketinin başındaki Hakan Bayrakçı da bir önceki seçimde sandığa gitmeyen HDP seçmeninin 23 Haziran seçiminde CHP’ye destek vermesini beklediğini belirtiyor.

HDP ise ana muhalefetin adayı Ekrem İmamoğlu’na güçlü bir şekilde destek vererek rakibinin Diyarbakır ziyaretinde kalabalığa Kürtçe seslenmesini “ucuz bir seçim oyunu” olarak niteledi. HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan Cumartesi günü İstanbul’un Esenyurt semtinde düzenlediği mitingde “Kürt halkının dil, kültür ve kimliğini inkar edeceksin ama seçimler yaklaşınca Kürdistan deyip Kürtçe konuşacaksın. Kürtler AKP’ye oy değil günahını bile vermeyecek” sözleriyle tepki gösterdi.

2016’dan bu yana terör bağlantılı suç işlediği gerekesiyle cezaevinde olan HDP’nin eski lideri Selahattin Demirtaş da Salı günü paylaştığı bir dizi Twitter mesajında İmamoğlu’nun seçim kampanyasında kullandığı “Her şey güzel olacak” sloganına atıfta bulunarak “, Sn İmamoğlu’nun söyleminin desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü biz birlikte güzeliz. HDP olmadan, HDP’yi dışlayarak hiçbir şey yeterince güzel olmaz” diye yazmıştı.

Kaynak: Amerika'nın Sesi