Son KHK ile Yıldız Teknik Üniversitesi'nden ihraç edilen akademisyenlerden Gökhan Demir, Süreyya Algül ve Ali Yalçın Göymen, yapılan ihraçları üniversitelere yönelik bir temizleme operasyonu olarak değerlendirdi. Akademisyenler üniversiteler için, “Bizden sonra da akademi bambaşka bir merkeze dönüştürülmek isteniyor” dedi.

dihaberde'de yer alan habere göre, OHAL sürecinde çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname'ler (KHK) ile binlerce kamu görevlisi çalıştıkları kurumdan ihraç edildi. "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisine imza attıkları için son çıkarılan KHK ile ihraç edilen Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Gökhan Demir ve daha önceki KHK'ler ile ihraç edilen Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Süreyya Algül ve Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü araştırma görevlisi Ali Yalçın Göymen yaşadıklarını anlattı. 

‘İHRACI BEKLİYORDUM’

Son KHK’de ihraç edilenler listesinde adının bulunduğuna neredeyse emin olduğunu ileri süren Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Gökhan Demir, “Ben aslında bölümümdeki arkadaşlarım ile eş zamanda ihraç edilmiş olmam lazımdı; ama orada belli ki bir hata bir karışıklık oldu. Devlet oradaki hatasını 3 aylık bir gecikme ile telafi etti.

Dolayısıyla benim beklediğim bir şeydi” dedi. Üniversitelerin ihraçlar ile niteliksizleştirilmeye çalışıldığını aktaran Demir, sadece üniversiteler ya da sokaklar değil, toplumun her alanının mücadele alanı olduğunu söyledi. “Bu işi devam ettirecek alternatif alanlar üretebiliriz” diyen Demir, “Ama ilk önce bu OHAL’in ortadan kalkması lazım. Biz ihraç edilen tüm arkadaşlarımız da, döneceğimizden zerre şüphemiz yok. Ama bunun belli bir zamana yayılarak gerçekleşeceğini düşünüyoruz. İktidarın da bu koşulları mümkün olduğu kadar yayma niyetinde olduğunu düşünüyorum. Bu zamanı daraltacak olan ise birleşik bir toplumsal mücadele olacaktır.”

‘BİZLERİ İŞE ALMAYA ÇEKİNİYORLAR'

17 yıllık mesleğinden, "Barış İmzacısı" olarak atılmasından gurur duyduğunu belirten Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Süreyya Algül, “Biz sadece bölümden atılmadık, meslekten de atıldık. Bizlerin vatandaşlık düzeyimiz düşürüldü. Bir iş aradığımızda bile bu KHK’lardan ihraç olduğumuz görünür bir biçimde ardımızdan geliyor. İş başvurusu yaptığımız insanlar ne kadar bizlerin ihracını desteklemeseler bile, bizleri işe almaya çekiniyorlar. Böyle bir süreç yaşıyoruz. Ben 44 yaşındayım ve 17 yıldır da hayatımı bu işe adamış biriyim. Akademide kendimi var ettim. Birden bire barış imzacısı olduğum için, kendimi adadığım işimden ihraç edilmek çok ağır” şeklinde konuştu.

'BİR ARADA KALMAYI BAŞARMALIYIZ'

“Memleketin nereye gittiği belli” diyerek, son derece otoriter ve faşizan bir noktaya gidildiğini belirten Algül, Kürt meselesi burada da çok belirleyici olduğunu söyledi. Algül, “Bu konuda da en ufak bir adım atılmadığı gibi, bambaşka bir yere savruluyor ülke, bu koşullarda barışı dillendirmek başlı başına bir suç haline geldi. Kriminal bir hale getiriliyor bunun kendisi. Çok değil, 5 yıl önce barış güvercini gibi ortada gezinenler, şimdi bu kelimeyi yasak hale getiriyorlar. Biz onlardan olmadığımız için her fırsatta barışı dillendirdiğimiz için, bunlar başımıza geldi” dedi.

Sadece "Barış" dedikleri için bunların başlarına gelmediğini de ifade eden Algül, “Toplumun en muhalif, solda yer alan, demokrasiden yana kişiler ihraç edilmiş oldu. Bizim ayrılmamızla boşalan alanlara, kendi toplum normlarını oluşturabilecek kişileri getirecekler. Piyasalaşmanın da daha fazla önünü açan bir süreç bu aslında. Bunun etkilerini daha sonra daha fazla yaşayacağız. Bu durum sadece bizleri etkilemeyecek. Bizden sonra da akademi bambaşka bir merkeze dönüştürülmek isteniyor. En kötü koşullarda bile bir arada kalmayı becermek zorundayız” diye konuştu.

‘BİZDEN KURTULMAK İSTİYORLAR’

Attıkları imzanın ihraçları için bahane edildiğini savunan Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Araştırma Görevlisi Ali Yalçın Göymen ise, “Bizlerden zaten kurtulmak istiyorlardı. Bizim üzerimizden siyasi bir manevra yaparak, ülkede yaşanan hak ihlallerinin gündem içinde kaybolmasını sağlamak istediler. Bizim üzerimizden oluşturulan gündemler ile bunların görünürlüğünün azaltılması amaçlandı. Bu ihraçlar tamamlandığında üniversiteleri yapmak istedikleri merkezler haline gelmesi için operasyon tamamlanmış olacak” dedi.

Öğrencileri için de öneride bulunan Göymen, “Bizim arkamızda bırakmış olduğumuz öğrenci arkadaşlarımız var. Edinmiş olduğumuz mirası aktaramamış olduğumuz insanlar var. Onlara da biraz daha üniversite dışındaki, olanakları kullanmak, en çok da kendilerine güvenmek ve bunun üzerinden dünyayı anlama ve değiştirme çabalarına devam etmeleri gerek” şeklinde konuştu.