Barış için Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları için tutuklanan üç akademisyen Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya, Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan ile Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ile birlikte hakkında yakalama kararı çıkarılan, Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı bugün Türkiye’ye dönüyor.

Yrd. Dç.Dr Meral Camcı “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için İngilizce Mütercim Tercümanlık bölümünde görev yaptığı İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi’ndeki işinden atılmıştı.

Barış İçin Akademisyenler, Meral Camcı’nı geri dönüşüne dair yazdığı mektubu yayınladı.

Camcı’nın mektubu şöyle:

Merhaba sevgili arkadaşlar,

Yarın dönüyorum evet. Kalmak için değil dönmek için gittiğim bir ziyaretten. Basın açıklamamızdan sonra zaten dört yıldır Paris’te okuyan çocuğumu ziyaret için ve belli bir süreliğine gelmiştim. Gelişimin üçüncü günü evime yakalama ve gözaltı kararıyla gelindi.

Ben de sizler gibi bedenen yanlarında olamasa da zihnen ve kalben burada olarak sevgili arkadaşlarımızın önce gözaltı sonra tutukluluk süreçlerini bütün kalp yüküyle orada yaşadım.

İlk andan itibaren dönmemek buradaki kalışımı uzatmak yönünde bir eğilimim olmadı. Sevgili ve kıymetli avukat arkadaşlarımızın da yönlendirmesiyle tutukluluğa ilk itirazın sonunu beklemeye, bu hukuksuzluğun ortadan kalkmasını ve arkadaşlarımızın hak ettikleri ve olmaları gereken hayatlarına dönmeleri ihtimalini bekledim. Dün itibarıyla bu süreç sonuçlandı ve ben biletimi aldım arkadaşlar: 30 Mart Çarşamba 14:20 saatiyle Yeşilköy havaalanına geleceğim.

Bu açıklamayı birliktelik ve dayanışmamıza verdiğim kıymete ve bunun bana verdiği moral güce istinaden yapıyorum. Dönüşüm elbette yürekten ve iradi karardır. Benim açımdan olmazsa olmaz bir karardır. Tıpkı attığım imza, okuduğum basın açıklaması kadar olmazsa olmaz.

Barış içinde, eşit, farklı ve birlikte yaşanabilecek, amasız ve fakatsız bir demokratik ülkeye olan inancım kadar da nettir. Ben barış mücadelesini bir süreç olarak görüyorum. Şu an bir an’ındayız. Geçmişi vardı ve devamı gelecek.

Her şeye rağmen bu memleketten umudu kesmedim, barış istedik, sözümüzün arkasında ne olursa olsun duracağız, hak ihlallerinin süregeldiği üniversiteleri de teşhir edeceğiz, üniversiteyi de dönüştüreceğiz dedik, bu ülkeyi de…

Bu ülkenin gençleri için, çocukları için, zorla bıraktırıldığım öğrencilerim için bu vefa borcum var. Haklı olmanın iç huzuru ve onuruyla eğer karşılığı budur diyorlarsa buyursunlar. İçinde olarak içinden, başımız dik savunmamızı da yaparız, çıkar yolumuza devam da ederiz.

Kalp yükümüz ortak arkadaşlar…bir arkadaşımızla özel yazışmamızda dediğimiz gibi. Bir duvarın ne tarafında olduğumuzun ehemmiyeti yok zihnimiz özgürleşmedikçe. O duvarları kaldıracağız ve özgürleşeceğiz. İçeriden ve dışarıdan. Ben şimdi orada olmalıyım.

Socrates’in Savunması’nı bilirsiniz hepiniz elbette. “Sürgün bir insana verilecek en büyük cezadır” der ve ben kendi özgür irademle seçmediğim bir hayatı yaşayamam. Bu o zaman ben olmam. Barış sözümün arkasında duracağım, mücadeleye devam edeceğim.

Bu benim için son Haziran’dan bugüne insan olmanın, insan kalmanın da tek yoludur. Bilimsel çalışmaya, araştırmaya ve üretime devam edebilmemin de.

Sevgi ile dayanışmayla”