Savcılığın sınır dışı edilmesi yönünde görüş bildirmesinin ardından İstanbul Valiliği'nin kararını beklemeden Türkiye'den İngiltere'ye gitmek zorunda bırakılan akademisyen Chris Stephenson, "Bizler, akıntıya karşı kürek çekmek zorundayız. İnsanları ikna etmeliyiz. Barış hareketine katmak zorundayız" dedi.

Çantasında HDP'nin Newroz davetiyesi bulundurduğu için 15 Mart'ta İstanbul Adliyesi'nde gözaltına alınan ve 16 Mart'ta Kumkapı Geri Gönderme Merkezi'ne götürüldükten sonra Türkiye'den ayrılan İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim üyesi Chris Stephenson, önceki gün Türkiye'ye döndü.

DİHA’dan Evrem Kepenek’in haberine göre; gözaltına alınan akademisyenlere destek olmak için 15 Mart'ta İstanbul Adliyesi'ne giderken gözaltına alınacağının hiç aklına gelmediğini belirten Stephenson, İngiltere'de benzer bir "Newroz bildirisi"nin sadece kağıt parçası olarak nitelendirebileceğini ve İngiltere'de akademisyenlere yönelik bu tür baskıların olmadığını söyledi.

'TUTUKLANACAĞIMI DÜŞÜNDÜM'

Gözaltına alındığı gece, destek olmaya gittiği 3 akademisyen Esra Mungan, Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy'un tutuklandığını öğrendiğini ve kendisinin de ertesi gün mahkemece tutuklanacağını düşündüğünü söyleyen Stephenson, tutuklan arkadaşları için çok üzüldüğünü söyledi.

'TUTUKLANAN AKADEMİSYENLERE ADİL DAVRANILMADI'

Stephenson, "Bir kere barış istemek suç değil. Onlar katil değil, kaçacak insan değil, delil karartacak insanlar değiller. Tutuksuz da yargılanabilirlerdi, en kötü ihtimalle. Ancak, barış isteyen akademisyenleri tutuklamak adil bir davranış değil" dedi. 

'PES ETMEDİĞİNİZ SÜRECE HER ZAMAN UMUT VAR'

Savcılığın sınır dışı talebinin ardından Kumkapı Geri Gönderme Merkezi'nin yetkilisinin önerisi üzerine kendisi İngiltere'ye giderek, hukuki süreci oradan takip etme yönünde karar aldıktan sonra Türkiye'den ayrılan Stephenson, İngiltere'ye gitme sürecini de yine polisler eşliğinde yaptığını söyledi. "Her koşulda dönmeye çalışacağım" diyerek gittiğini söyleyen Stephenson, bu kadar kısa zamanda geri döndüğüne şaşırdığını da ifade etti. Stephenson, uçaktaki duygusunu, "Pes etmediğiniz sürece her zaman umut var. Ben de döneceğimi biliyordum" diye anlattı. 

'BENİM TEK DİLEĞİM BARIŞ'

Türkiye'de yeniden başlayan sürece de değinen Stephenson, "Bu ülkede endişeli olmamak mümkün değil. Ne güzel bir barış sürecimiz vardı. Barış süreci askıya alındı. Benim istediğim şey tekrar bu sürece dönülmesi. Benim tek mesajım barış. Barışta ısrarcı olacağım" diye konuştu. Barış İçin Akademisyenler Grubu'nun barış bildirisine 2 bine yakın imza atıldığını hatırlatan Stephenson, umutlu bakılması görüşünde. Hangi ülkede olursa olsun egemen fikirlerin olduğunu belirten Stephenson, "Barış, eşitlik ve kardeşlik isteyenlerin sayısının az olması haksız oldukları, başarısız oldukları anlamına gelmiyor. Bizler, akıntıya karşı kürek çekmek zorundayız. İnsanları ikna etmeliyiz. Barış hareketine katmak zorundayız" dedi.

'UMUTSUZLUK İÇİN BİR İŞARET YOK'

Demokrasi mücadelesinin tutarlı davranışlarla verilmesi gerektiğini belirten Stephenson, geçmiş dönemde üniversitedeki başörtülü öğrenci mücadelesinde de yanında olduğunu öğrencileri tarafından hatırlatıldığını söyledi. Stephenson, son olarak şunları söyledi: "Demokrasi ve insan hakları mücadelesi şu ya da bu kesim için değil, tüm kesimler içindir. Umut için bir işaret yok ancak umutsuzluk için de bir işaret yok."