MİT TIR’ları haberlerinden dolayı cezaevinde bulunan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile gazetenin Ankara temsilcisi Erdem Gül ve tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için Silivri’de başlatılan ‘umut’ nöbetini yazar Ahmet Ümit ve gazeteci Zarife Selçuk devam etti.

Gazetecilerin düşüncelerinden dolayı içeri atılmasının kabul edilecek bir durum olmadığını söyleyen Ümit, “Sabahları mutsuz uyanıyoruz. Üretimimizi yaparken mutsuzuz. Toplumdaki büyük bir kesiminde olduğu gibi büyük bir korku var herkesin üzerinde. Ben de büyük bir cesaret içerisinde değil, ben de korkuyorum. Ama diğer yandan tutuklu olan insanlar ile dayanışma içerisinde olmam gerektiğini biliyorum.” dedi.

Umut nöbeti için Silivri’ye geldiğinde 12 Eylül dönemini hatırladığını vurgulayan Ümit, “12 Eylül’de benim ağabeyim Davutpaşa kışlasında yatmıştı. Bir an öyle bir duyguya kapıldım. Türkiye’nin bu çağda bu süreci yaşaması insanın içini acıtıyor. Ülkenin geldiği düzey bunu hak etmiyor. Gazetecilerin düşüncelerinden dolayı içeri atılması, özgürlüklerinin çiğnenmesi kabul edilecek bir şey değil. Bu sadece gazetecilere yönelik yapılan bir zulüm değil bütün ülkeye yönelik bir zulümdür.” şeklinde konuştu.
‘ÜRETİMİMİZİ YAPARKEN MUTSUZUZ’

Ülkedeki durumun sanatçıları ve üretimlerini olumsuz etkilediğini anlatan Ümit şöyle devam etti: “İnsanların morali bozuluyor, herkes mutsuz uyanıyor. Ülkede ekonomi ve iç barış zarar görüyor, demokrasi zarar görüyor. Ben bu akıl dışı bir şey. Artık bir an önce demokrasiye dönmek lazım. İçeride ne kadar tutuklu gazeteci varsa, fikir suçlusu varsa hepsinin derhal bırakılması lazım. Çünkü bu tutukluluk hali sadece özgürlükleri alınan o insanlara değil bütün ülkeye, topluma zarar veriyor. Ben diliyorum ki mahkeme bir an önce bu insanlara tahliye kararı versin. Bu insanlar bir an önce özgürlüklerine kavuşsun. Bu durum biz sanatçıları çok olumsuz etkiliyor. Sabahları mutsuz uyanıyoruz. Üretimimizi yaparken mutsuzuz. Toplumdaki büyük bir kesiminde olduğu gibi büyük bir korku var herkesin üzerinde. Bende büyük bir cesaret içerisinde değil, bende korkuyorum. Ama diğer yandan tutuklu olan insanlar ile dayanışma içerisinde olmam gerektiğini biliyorum.”

Baskı dönemlerinin geçici olduğunu belirten Ümit, “Elbette özgürlüğü savunmam gerektiğini biliyorum. Ülkem için, ülkemin ve çocuklarımızın geleceği için elbette özgürlüğü savunacağım. Çünkü bu baskı dönemleri geçici dönemlerdir bunlar ilelebet kalmaz. Bu dönem geçtiği zaman faturalar çıkarılır. 12 Eylül döneminde kimse sesini çıkaramıyordu. 12 Eylül geçti Kenan Evren tek başına öldü. Hapse atılmadı ama kamuoyu vicdanında tümüyle mahkum bir kişi olarak öldü. Baskının, zulmün ve demokrasiden uzaklaşmanın hiç kimseye faydası yoktur. Bunu uygulayanlar dahil herkese zarar verir. Derhal yürütme, yasama ve yargının basın üzerindeki baskının derhal kaldırılması gerekiyor.”
ifadelerini kullandı.


‘KENDİNE GÜVENMEYEN YÖNETİMLER FARKLI SESLERE TAHAMMÜL ETMEZ’

Ayrım yapılmadan bütün gazetecilerin serbest bırakılması gerektiğini savunan Ümit,Türkiye’nin demokratikleşme sürecine girmesi germesi gerektiğini kaydetti. Ümit şunları dile getirdi: “Eskiden de Türkiye’de demokrasi yoktu ama bir demokratikleşme süreci vardı. Şuan her açıdan kötüye gidiyoruz. Ekonomiye bakın tek parti olsun düzelecek denildi bakın ekonomi kötüye gidiyor. Komşularımızla neredeyse savaş durumuna geldik. Güneydoğu’da ilan edilmemiş bir iç savaş sürdürülüyor. Her gün ölüm haberleri alıyoruz. Şehirler kuşatılmış durumda. İnsanlar özgürce yaşayamıyor. Olağanüstü bir savaş durumu var. İtibarımız maalesef zedelenmiş durumda. Bundan kurtuluşun bir tek yolu daha çok baskı değil, daha çok özgürlük. Bize gereken özgürce tartışmaktır. Çünkü tartıştıkça sorunları çözebiliriz. Önerilen şey tek seslilik bize zarardan, kötülükten başka bir çözüm getirmez. Ayrımsız bütün gazetecilerin serbest bırakılması gerekir. Bir ülkenin kendine güveni bununla ilgilidir. Ancak kendine güven duymayan ülkelerde yönetimler farklı seslere tahammül etmezler.” (Taraf)