TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu dünkü toplantısında “ağır hastalıklı tutuklu ve hükümlülerin tedavilerinin cezaevi dışında yapılmamasını” işkence ve zalimane muamele olarak değerlendirdi.

TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda, cezaevindeki mahkumların inançlarını yaşamaları ve kendi dillerini konuşmalarının devlet güvencesine alınması kararlaştırıldı. Yapılan düzenlemeye göre cezaevi yönetimleri inancını istediği gibi yaşamak isteyen mahkuma, ister Musevi, ister Hıristiyan ister Alevi olsun ibadet yeri göstermek zorunda olacak.

KADINA AYRIMCILIK

Uzlaşma Komisyonu’nun dünkü toplantısında “haberleşme hürriyeti”, “Düşünce ve ifade hürriyeti” ile “suç ve cezalara dair esaslar” başlıklı maddeler yeniden ele alındı. Düşünce ve İfade Hürriyeti maddesinde herhangi bir uzlaşma sağlanamazken, “Suç ve Cezalara Dair Esaslar” başlıklı maddede önemli düzenlemeler öngörüldü. Maddedeki hükümlere göre, devlet cezaların infazında kadınlar için pozitif ayrımcılığı sağlayacak idari önlemleri alacak. İdare kişinin hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuracak bir müeyyide uygulayamayacak. Daha önce bu fıkrada “TSK’nın iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisna getirilebilir” ifadesi yer alırken, BDP’nin itirazı doğrultusunda komisyon fıkrada bu hükme yer vermekten vazgeçti. Böylece kısa süre önce çıkartılan kanunla kaldırılan TSK’daki “disko cezası” benzeri “hürriyeti bağlayıcı disiplin cezalarına” karşı anayasal güvence getirildi.

“Tutuklu ve hükümlülere işkence ve zalimane, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamayacağı” hükmünü de söz konusu maddeye uzlaşma ile koyan komisyon, gerekçede çarpıcı ifadelere yer verdi. Komisyon gerekçede, “tedavisi cezaevinde mümkün olmayan ağır hastalıklı tutuklu ve hükümlülerin tedavilerinin cezaevi dışında yapılmamasının” işkence ve zalimane muamele olarak değerlendirileceğini kaleme aldı. Buna göre, Ergenekon gibi davalarda gündeme gelen ağır hastalık yaşayanların cezaevinde tutulması anayasal olarak suç olarak görülebilecek.

İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ OLACAK

Komisyon, ayrıca mahkumları inançlarını özgür şekilde yaşamalarına özel vurgu yaptı. Bir mahkum inancını yaşamak istiyorsa, ister Müslüman, ister Hıristiyan, ister Alevi, ister Musevi olsun inancı neyi gerektiriyorsa ona göre yer tahsis edilecek. Ancak cezaevinde, cemevi, havra gibi yer tahsisi için mahkumlarda belli sayı aranacak. Eğer mahkum sayısı çok az sayıda ise ibadeti için bir oda tahsis edilecek. (Milliyet)