Af Örgütü’nün raporunda Türkiye’de işine “keyfi olarak” son verilen 130 bin kamu çalışanının hala adalet beklediği belirtildi.

 Örgütün Almanya şubesi, hükümeti “OHAL sırasında yetkilerini kötüye kullanmakla” suçladı.

Uluslararası Af Örgütü tarafından yayınlanan raporda Türkiye'de 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişiminden bu yana kamudan ihraç edilenlerin adalet arayışına dikkat çekildi.

İstanbul’da açıklanan “Dönüşü olmayan ihraçlar: Türkiye'de kamuda ihraç edilenler için çözüm yok” başlıklı raporda, kamudan “keyfi olarak ihraç edilen yaklaşık 130 bin kamu çalışanının iki yıldır adalet beklediği” belirtildi.

Raporda, kanun hükmünde kararnamelerle verilen ihraç kararlarını değerlendirmesi için kurulan "Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu"nun 5 Ekim 2018 itibarıyla yapılan 128 bin başvurudan yalnızca 36 bini hakkında karar verdiğine ve bozulan ihraç kararlarının 2 bin 300'de kaldığı kaydedildi.

Af Örgütü Türkiye Şubesi Strateji ve Araştırma Yöneticisi Andrew Gardner, rapora ilişkin yaptığı açıklamada “Söz konusu ihraçların keyfi niteliği ortada olmasına rağmen ihraç kararlarını değerlendirmekle sorumlu olan Komisyon, uluslararası standartlara uygun davranamadı ve başlangıçtaki kusurlu ihraç kararlarını otomatik olarak onaylayan bir mekanizmaya dönüştü. Sürecin bütünü, adalete yapılan bir hakarettir“ ifadelerini kullandı.

Örgütün incelediği kararlarda başvuru sahiplerinin ihraç edildikten sonra en iyi ihtimalle yedi ay beklemek zorunda kaldığı belirtilerek, iki yılı aşkın süredir hala yanıt alamayanların da bulunduğu kaydedildi.

‘NE İLE SUÇLANDIKLARINI DAHİ BİLMİYORLAR’

Af Örgütü Almanya şubesinden Avrupa uzmanı Janine Uhlmannsiek, ihraç edilen polislerin, öğretmenlerin ve doktorların "hangi nedenle işlerini kaybettiklerini dahi tam olarak bilmediklerini” ifade etti.

Uhlmannsiek, "Yani (kamudan ihraç edilenler) buna karşı çıkmak istediklerinde bilmedikleri suçlamalara karşı kendilerini savunmak durunda kalıyorlar” diye konuştu.

Türk hükümetini olağanüstü hal dönemindeki geniş yetkilerini kamu sektöründe istenmeyen kişileri ihraç etmek için kullanmakla suçlayan Uhlmannsiek, bunun genellikle "tasarlanmış suçlamalar ve tuhaf kanıtlar” yoluyla yapıldığını savundu.

Uhlmannsiek “yanlış okulda okunmuş olmasının” ya da "yanlış bankada para bulundurmanın” dahi genellikle bu suçlamaları temellendirmek için yeterli görüldüğünü ifade etti.

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe