Hrant Kasparyan / Demokrat Haber

Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi (ADÖG) ve Türkiyeli bir grup aydın, Fransa’nın başkenti Paris’teki Charlie Hebdo mizah dergisine yapılan saldırıya ilişkin ortak bir bildiri yayımlayarak 12 insanın hayatını kaybettiği katliamı kınadı.

Bildiride, islamofobiden şikâyet edenlerin bu tür katliam ve cinayetlerle yüzleşebilmeleri için, “Gerçek İslam bu değil” söyleminin ötesine geçerek, 21’inci yüzyılın gerektirdiği sekülarizm anlayışına ulaşması ve ikircikli olmayan bir özeleştiri yapabilmesi gerektiği vurgulandı.

Charlie Hebdo’ya yapılan saldırının, eleştiriye tahammülsüzlüğün, kaba vahşetin, özgür düşünceye düşmanlığın son tezahürlerinden biri olduğu belirtilen bildiride, “Sadece bu veçhesi itibariyle bile bu saldırının lânetlenmesi gerekir” denildi. 

“REJİMİN BASİRETSİZLİĞİ KARİKATÜRİSTLERİN HAYATINA MAL OLDU”

“Paris, Charlie Hebdo katliamı: Faşizmin ayak sesleri” başlıklı bildiride şu ifadelere yer verildi: “Bu vahşi katliam, sadece düşünce/ifade özgürlüğünü angaje eden bir şey de değildir. Baskıyı artırmanın, özgürlükleri bastırmanın ve faşizmi tırmandırmanın vesilesi yapılacaktır. 21’inci yüzyılın ilk on yıllarında da kapitalist dünya sistemi, 20’inci yüzyılın ilk yıllarında olduğu gibi “sıkışmış” bulunuyor. Çatışmaları, düşmanlıkları tırmandırmak için her fırsatı değerlendirmek isteyeceklerdir. Dolayısıyla bilinçli-bilinçsiz, planlı-plansız bir gidişatın başlangıcıdır... Fransa, İngiltere, Belçika, vb. bazı Batı Avrupa ülkesi hükümetleri, “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” mantığıyla, hem kendi “teröristlerinden” kurtulmak, hem de Suriye rejimini çökertmek amacıyla önce “politik İslamcı savaşçıların” Suriye’ye gidişini özendirdiler, sonra da sözde “İŞİD’le mücadele” söylemiyle, onları düşman ilan ettiler. Şimdilerde de fanatik “İslamcı” teröristlerle savaşıyormuş gibi yapıp onlara “yararlı düşman” muamelesi yapıyorlar. Oysa, Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, vb. teröristleri desteklemenin karşılığı, maalesef Charlie Hebdo katliamı olarak geri dönmüş gibi görünüyor.

Dolayısıyla, bu katliamda Fransız hükümetinin vebali büyüktür. Rejimin basiretsizliği çok değerli karikatüristlerin hayatına mal olmuştur. Bu saldırı, Avrupa’da İslamofobiyi tetikleyecek, pusuda bekleyen faşist unsurların elini güçlendirecek ve bunun sonucunda da Avrupa’daki göçmen işçilere yönelik ayrımcılığı, düşmanlığı ve şiddeti tırmandıracaktır. Bu durumda faşist yükselişi durdurmak amacıyla yapılması gereken, olup bitenleri teşhir etmek, özgürlükleri, demokratik değerleri savunmak ve korumak amacıyla ayağa kalkmaktır.

GERÇEK İSLAM BU DEĞİL” SÖYLEMİNİN ÖTESİNE GEÇİLMELİ

İslamofobiden şikâyet edenlerin bu tür katliam ve cinayetlerle gerçekten yüzleşebilmeleri, “Gerçek İslam bu değil” söyleminin ötesine geçerek, radikal bir özeleştiri ve 21’inci yüzyılın gerektirdiği sekülarizm anlayışına ulaşmayı, ikircikli olmayan bir özeleştiri yapabilmesi gerekiyor. Aksi halde dinci fanatizm girdabına sürüklenmek kaçınılmazdır. Unutmamalı ki, din de son tahlilde bir ideolojidir. Bu dinci katillerin gerçekten hangi gerici, insanlık düşmanı güç ve iktidar odaklarından beslendiklerini, hangi desteklerle insanlık suçu işlediklerini de gözden uzak tutmamak gerekiyor.

Biz aşağıda imzası bulunanlar, bu katliamı lânetliyoruz. Zira bu, insan varlığına, insan haysiyetine, özgürlüğe, demokrasiye yönelik bir saldırıdır. Herkesi olup bitenlere dair duyarlı olmaya davet ediyoruz.”

Abud Can, Adil Okay, Adnan Genç, Attila Tuygan, Baskın Oran, Betül Tanbay, Bülent Tekin, Celal İnal, Cennet Bilek, Doğan Özgüden, Eflan Topaloğlu, Erkan Metin, Ertuğrul Gümüş, Fikret Başkaya, Haldun Açıksözlü, İbrahim Seven, İnci Tuğsavul, İsmail Beşikçi, Mahmut Konuk, Murad Mıhçı, Mustafa Güneş, Muzaffer Erdoğdu, Nadya Uygun, Nıvart Bakırcıoğlu, Pınar Ömeroğlu, Ramazan Gezgin, Sabahattin Şerif, Sait Çetinoğlu, Sennur Baybuğa, Serdar Koçman, Ufuk Uras, Yalçın Ergündoğan, Zeynep Tanbay.