Washington’un Türkiye uzmanlarından Joshua Walker, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriyeli Kürtler'i silahlandırma kararının hemen ertesinde yapılacak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan görüşmesini değerlendirdi.

“ABD'nin Suriyeli Kürtlere silah verme kararı verme kararı Erdoğan için darbeydi” ifadelerini kullanan Walker, ”Erdoğan için öncelik, Amerika'dan Suriyeli Kürtleri silahlandırmayacağı konusundaki taahhüdüydü. Özellikle de YPG, çünkü YPG, PKK ile aynı. Bekleyip görmek lazım, aslında bu karar açıklanmadan önce Trump-Erdoğan görüşmesinin çok olumlu geçeceğini düşünebilirdim. Ancak Erdoğan'ın önünde zorlu bir mücadele var. Bir NATO müttefiki, YPG’yi silahlandırdıktan sonra nasıl bir yol izleyecek. Top şimdi Erdoğan'ın sahasında” dedi.

Washington’un genç kuşak Türkiye uzmanlarından Joshua Walker Türkiye’nin, "Erdoğan’ın Washington ziyaretini", Nisan sonunda açıklamasına karşın, Beyaz Saray'ın konuyla ilgili açıklamayı ziyaretten sadece birkaç gün önce duyurmasının Türkiye’ye özel bir uygulama olmadığını belirtiyor:

“Şu andaki yönetim sıra dışı bir yönetim. Normalde bu tür açıklamalar koordineli yürütülür. Ankara ve Washington aynı zamanda duyurur. Çünkü her iki taraf da kendi iç kitlelerine hitap ediyor. Türkiye tarafı kendi bakış açısıyla ‘Evet önemliyiz, Washington’a gidiyoruz’ diyor ama Trump tarafı için bu o kadar da önemli değil. Ama Beyaz Saray yalnızca Erdoğan’ın bu ziyaretini değil, tüm dünya liderlerinin ziyaretlerini duyurmakta gecikiyor. Yani bu başkanlık koltuğunda Donald Trump’ın oturduğu bir Beyaz Saray için normal bir durum.’’

“Ziyaret Türk Amerikan ilişkilerinin geleceği açısından ne anlam ifade ediyor?” Sorunun cevabı Walker'a göre masada hangi konuların öncelikli olacağına bağlı:

“Neler olacağını bekleyip göreceğiz. Bu (ABD'nin Suriyeli Kürtlere silah verme kararı) bir darbeydi. Erdoğan için öncelik, Amerika'dan Suriyeli Kürtleri silahlandırmayacağı konusundaki taahhüdüydü. Özellikle de YPG, çünkü YPG, PKK ile aynı. Bekleyip görmek lazım, aslında bu karar açıklanmadan önce Trump-Erdoğan görüşmesinin çok olumlu geçeceğini düşünebilirdim. Ancak Erdoğan'ın önünde zorlu bir mücadele var. Bir NATO müttefiki, YPG’yi silahlandırdıktan sonra nasıl bir yol izleyecek. Top şimdi Erdoğan'ın sahasında. Hangisini seçecek? Kabul mü edecek ‘Tamam sorun yok, boşver, sırada ne var mı?” diyecek, yoksa, ‘Ne yapıyoruz?’ mu diyecek? Bence soru; bir sonraki adımda neye odaklanacağı. Madem Kürtler’in silahlandırılması konusunda savaşı kaybetti, o zaman bir sonra yapılacak şey ne? 'Bu alandan daha fazlasını alamaz mı' diyecek? Ortak harekatları mı durduracak? ‘Fethullah Gülen'in iadesini mi isteyecek?”

Bu kritik ziyaret öncesi Washington çok önemli isimleri de ağırladı. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Amerika’ya yaptıkları ziyarette, iki liderin görüşmesi öncesinde Ankara ve Washington arasında bazı konulardaki görüş ayrılıklarını gidermeye çalıştılar.

Walker'ın bu ziyarete ilişkin değerlendirmesi ise şöyle:

“Bu denli üst düzey ziyaretler yapıldığında daha önce gördüğümüzün aksine bu ziyaret sadece Türk basınında yer aldı, Amerika'da kimse bunu bilmedi. Bu seviyede ziyaret için bu, sıra dışı. Ancak tekrar hatırlatayım sıra dışı bir süreçten geçiyoruz. Ama hem Türkiye Amerika ilişkileri -- özellikle de Trump-Erdoğan ilişkileri -- açısından her iki taraf da ziyaretin başarılı geçmesini istiyor. Ziyaretin başarılı olmasını istiyorsanız, sonraki adımları planlamalısınız. İbrahim Kalın, Hulusi Akar ve Hakan Fidan'ın gelmesi Türk tarafının bu ziyaretin olumlu geçme isteğinin ve ilişki için doğru adımı atma isteğinin bir sinyali. Sıra dışı ama Washington'da her şey sıra dışı şu anda.’’

Erdoğan - Trump benzerliğinin bu ziyarete artıları - eksileri neler olur? Bu sorunun cevabı da yine Joshua Walker’dan geliyor:

“Kişilik olarak çok benziyorlar, her ikisi de güçlüler, dışa dönükler, sporla tarif etmek gerekirse; Erdoğan Kasımpaşalı, futbolcu. Trump ise biraz boksör gibi. Erdoğan'ın futbol oynadığı gibi oynamıyor. Futbol uzun devreleri olan bir oyun. Bokstaysa kısa rauntlar vardır, sert yumruklar atarsınız, biri sizin yüzünüze yumruk attığında siz de ona yumrukla karşılık verirsiniz. Her ikisinin de savaşçı yönü var. Ve Erdoğan'ın çok uzun süredir, 14 yıldır devam eden bir gücü var. Trump ise henüz sadece 150 gündür koltukta. Biri tecrübeli, biri tecrübesiz iki siyasetçi var. Dünyanın en önemli ülkelerinden biriyle, dünyanın en güçlü ülkesi bir araya geldiğinde ne olacak? Soru bu. Her iki liderin de farklı siyasi sistemleri var. Türkiye’deki iç siyaset tamamen değişti. Türkiye yakında Cumhuriyet’in 100’üncü yılını kutlayacak. ABD 225 yıldır demokrasiyle yönetiliyor. Trump’ın uğraştığı farklı siyasi meseleler var. Ama her ikisi de savaşçı liderler. Çok yakın birer dost mu olacaklar yoksa çok benzer oldukları için çatışacaklar mı göreceğiz.’’

Türkiye çantasında nelerle geliyor? Joshua Walker’a göre bu çanta ağır. Çünkü Türkiye ile Amerika’nın çıkarlarının çatıştığı birçok konu var. Mesele Erdoğan’ın Ankara’ya bu ziyaretten hoşnut dönüp-dönmeyeceği.

Joshua Walker, şöyle devam ediyor:

 “Erdoğan’ın ne istediğine bağlı. Eğer Erdoğan’ın önceliği Suriyeli Kürtler'se, Gülen’ün durumunun değişeceğini düşünmüyorum. Ama derse ki, ‘Kürtleri unutun Fethullah Gülen’i istiyorum. Fethullah Gülen’i iade etmeden Türk Amerikan ilişkileri düzelmez’ o zaman bazı şeylerin değiştiğini görebiliriz. Burada Türkiye ile ilgili birçok mesele var.

Erdoğan Amerika’nın iç sistemini değiştirecek ne yapabilir? Amerika’nın işleyen bir sistemi var. Mahkemelerimiz var. Tutuklama talebi, iade talebi, bunların hepsi mahkemelerde çözülecek. Dışarıdan müdahale belki Türkiye’de işe yarayabilir belki başka bir ülkede de işe yarayabilir ama Amerika’da asla işe yaramaz. Bekir Bozdağ ile Jeff Sessions arasındaki görüşmede de bu ele alındı. Nasıl beraber çalışabiliriz? Bu mesele çok önemli ama Türk-Amerikan ilişkileri de çok önemli ve tek bir adam yüzünden Trump yönetimi ne pazarlığı yapacak bu önemli.

Trump, Fethullah Gülen’den Rıza Sarraf’tan ya da Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı'ndan kurtulmak isterse bunu yapabilir ama bunun bir bedeli olur. Türkiye de öder bu bedeli, Trump da... Çünkü bir başka liderin talebini yerine getiriyor görünecek. Sanırım Türk tarafının bu konudaki hassasiyetleri anlaması lazım. Erdoğan-Trump buluşmasının öncesinde üst düzey ziyaretler yapılamasının nedeni de bu’’

Cevabı merak edilen bir başka soru da Amerikalı mevkidaşı Jeff Sessions’la yalnızca 45 dakika süren bir görüşme için Washington’a gelen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın bu ziyaretinin Erdoğan-Trump görüşmesinde ne kadar karşılık bulacağı.

Walker, “Burada yüz yüze görüşmeye verilen önemi görüyoruz. Bu hem Erdoğan yönetimi, hem de Trump yönetimi için geçerli. Bazı şeyleri telefonla halledemezsiniz. Elektronik postayla çözemezsiniz. Birbirinizi görmeniz lazım. Bu kadar kısa bir süre için bile gelmeye değer bu. Bu, diyaloğun tek yolu. Trump-Erdoğan görüşmesi ne kadar sürer bilmiyoruz. Çünkü Erdoğan ile bir Amerikan başkanının görüşmesi öncesi ilk kez bu kadar belirsizlik var. Obama döneminde, Bush döneminde neler olacağını tahmin edebilirdiniz. Oysa bu kez tahmin etmek çok zor. Bu kez Erdoğan ne söyleyecek, Trump ne hissedecek? Her şey çok çabuk değişiyor. Göreceğiz ama tabii kamuoyuyla paylaşılanlar kadar açıklanmayan şeyler de olacak,”

İki ülke ilişkilerinin geleceğine dair net şeyler söylemek işte tüm bu gerçekler yüzünden zor görünüyor. Bir önceki başkan Barack Obama döneminde sıcak başlayan ancak kopma noktasına gelen ilişkiler, Trump sonrası nasıl bir yolda ilerleyecek? Bu konuda Erdoğan ve Trump’ın Beyaz Saray’daki buluşmasından önce yorum yapmak şimdilik imkansız. Walker da şunları söylüyor:

“Bir çok insan, ben dahil, Obama, başkan seçildiğinde ‘Bu harika’ dedik. ‘Obama ve Erdoğan çok iyi dost olacaklar’ dedik. Obama, yurtdışı ziyaretlerinde, Türkiye’yi ilk duraklarından biri olarak seçti. Ankara’da, Meclis’te çok güzel bir konuşma yaptı. Ve iki ülke işbirliğinde seviye atlandığı yorumları yapıldı. Ama işler öyle gitmedi. Türkiye ve çevresinde birçok şey yaşandı: Irak, Suriye, FETÖ... Yani iki liderin şahsen birbirini sevmesinin bir önemi yok. Bu, ulusal çıkarların önüne geçemez. Ama şimdi Washington’da başka bir rüzgar esiyor. Türkiye’de insanlar ilişkilerin sıfırlanabileceğini düşünebilir. Zira Obama Başkanlık’tan ayrıldığında İlişkiler durma noktasındaydı. Türkiye’nin ve de Erdoğan’ın çok iyimser olmaması gerektiğine inanıyorum. Sonuçta Türkiye ile Amerika’yı ayrıştıran bazı konular var. Suriye, Ortadoğu gibi. Bu bakış açıları farklı kalmaya devam edecek. Suriye konusunda aynı şekilde düşünmüyoruz. Ortadoğu’ya aynı pencereden bakmıyoruz. İki ülke NATO müteffiki beraber çalışmalı. İki ülke kısa vadeli farklı olsa da uzun vadede aynı öngörülere sahip. İşte Erdoğan ve Trump bu noktada iki ülke halkını, toplumlarını, hükümetlerini birleştirmek için çalışmanın yollarını aramalı.’’

(Kaynak: Amerika’nın Sesi)