Türkiye'de tutuklu ve hükümlü sayısı 286 bini geçti. Birçok cezaevinde hijyen, sağlık, kapasite gibi pek çok sorun yaşanırken cezaevlerine konulan tutuklu ve hükümlü sayısı da artmaya devam ediyor. Bu sorunların gölgesinde yapılış ve tecrit biçimi birçok kez tartışma konusu olan cezaevlerine S Tipi Cezaevi de eklendi. Açılan cezaevlerinin yeni sorunları beraberinde getireceğini söyleyen İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Her yeni hapishane, daha çok insan tutuklayacağım demektir” dedi.

3 YENİ S TİPİNİN İNŞAATI BİTTİ, 39 YENİ CEZAEVİ GELİYOR

Hacı Bişkin'in Gazete Duvar'da yer alan haberine göre, Türkiye'de açık ve kapalı olmak üzere 396 cezaevi bulunuyor. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül geçen sene yaptığı açıklamada sadece 5 yılda 94 cezaevinin inşa edildiğini söyledi. Bakanın açıklamalarından 1 yıl sonra artan tutuklu ve hükümlü sayılarıyla birlikte Antalya S Tipi Kapalı Cezaevi, Bodrum S Tipi Kapalı Cezaevi, Iğdır S Tipi Cezaevi adında 3 yeni cezaevi daha kuruldu. Bu 3 cezaevinin koğuşları tek ve 3 kişilik olacak. Öte yandan Samsun'un Çarşamba ilçesinde de 2 adet S Tipi Cezaevi'nin inşaatı devam ediyor. Kurulan bu yeni cezaevleri arasında hükümlü ve tutuklu sevklerinin yapıldığı tek cezaevi ise Iğdır. Adalet Bakanlığı'nın planlarına göre ise sadece bu yıl içerisinde 39 yeni cezaevinin açılacağı öngörülüyor.

S Tipi Cezaevi inşaatının devam ettiği Samsun'un Kavak ilçesindeki Belediye Başkanı İbrahim Sarıcaoğlu, yerel gazetelere 8 Haziran 2019'da yaptığı açıklamada, kurulacak S Tipi Cezaevi'yle ilgili, “Cezaevinin tamamlanmasıyla birlikte ilçemiz büyüyecek ve hareketliliği tetikleyecek” ifadelerini kullanmıştı.

'BİZİM İTİRAZIMIZ VAR...'

Daha önce birçok kez cezaevlerindeki tutuklu ile hükümlü sayısına dikkat çeken ve yeni cezaevi inşaatlarına tepki gösteren İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, yeni cezaevlerinin yeni tutuklamaları beraberinde getireceğini söyledi. Yoleri, kurulacak yeni cezaevleriyle ilgili tepkisini şu sözlerle anlattı: “Ceza hukuku der ki; 'Tutuklama bir istisnadır esas olan tutuksuz yargılamadır. Kişinin özgürlüğü ve güvenliği bakımından elzemdir ama Türkiye'de her daim tutuklamanın esas ilkeymiş gibi kabul edildiği örnekleri gördük. Özellikle OHAL süreci ve devam eden süreçte bunun çok daha yaygın örnekleriyle karşılaştık. Bu durum Türkiye'de her geçen gün hapishanelerdeki aşırı doluluğun ortaya çıkmasına neden oldu. Hapishanelerde kapasitelerinin çok üstünde mahpus barındırdılar. Bugün yine aynı problemle karşı karşıyayız. Çözüm olarak maalesef yeni cezaevi yapma yoluna gidildi.”

 “Biz insan hakları savunucuları olarak sadece S Tipi cezaevlerine karşı değiliz, biz hapishanelerin tamamına karşıyız” diyen Yoleri, bunun gerekçelerini de şöyle anlattı: “Çünkü kapatarak cezalandırmanın içsel cezalandırma yöntemi olduğunu düşünüyoruz. Kapatılarak cezalandırmaya imkan veren her türlü düzenlemenin hele de böyle yaygın düzenlemenin insan haklarına aykırı olduğunu düşünüyoruz. Bu durum hak ve özgürlüklere yönelik tehditlerin devam edeceğini göstermek bakımından endişe verici. Çünkü her yere cezaevi, oralara konulacak yeni insanlar demek. Dolayısıyla ortaya, 'Temel hak ve özgürlüklere yönelik baskıyı devam ettireceğim' anlamı taşıyor. Her yer hapishane. Bu açıdan da iktidarın genel yönelimi yeni hapishaneler yapmak değil bu hapishanelerde tutuklusunu azaltmak olmalı.”

'HER YENİ HAPİSHANE AYNI ZAMANDA OTOSANSÜR DEMEK'

Yeni kurulacak cezaevinin yapılış biçimiyle ilgili de Yoleri son olarak şunları söyledi: “Cezaevlerindeki mekan tecrit ilişkisi Türkiye'nin de gündemine 90'ların ortalarından sonra girmeye başladı. 2000 yılında 19 Aralık operasyonuyla F Tipi hapishanelerine geçiş gerçekleştirildi. 20 yılı aşkın sürede Türkiye hapishanelerinde tecride maruz bırakılan mahpusların yaşadıkları ağır sonuçları da ortada. Mesela intihar vakaları, örneğin psikolojik sorunlar... Her yeni hapishane, 'Daha çok insan tutuklayacağım' demektir. Her yeni hapishane daha çok insanın tutuklanabilirim kaygısı ile kendisini kısıtlayacağı, baskılayacağı dolayısıyla hak ve özgürlük hakkını kullanırken kendisine otosansür uygulayacağı anlamına gelir.”