Serdar Korucu'nun Agos'ta yer alan '1915’te Ermenice kitaplara peynir sarılıyordu' başlıklı yazısı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan IŞİD’in Suriye ve Irak’ta İslam kültürünün mirası kitapların yok edilmesini “soykırım girişimi” ve “kültür katliamı” olarak niteledi.

Erdoğan, 15. yüzyılda İspanya’da da Müslüman mirasının yok edildiğini hatırlattı ancak konuşmasında bu topraklarda yaşanan kültürel soykırımdan bahsetmedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Tophane-i Amire’de "Kelam'dan Kalem'e Büyük Buluşma" klasik sanatlar sergisinin açılışındaki konuşmasının gündeminde “kültürel soykırım” vardı. Erdoğan, “Medeniyetimiz, geçmişten beri yaşadığı tüm bu kültür katliamlarına, soykırım girişimlerine, aldığı yaralara rağmen varlığını sürdürme varlığını sürdürmeyi başardı, inşallah başaracak.” dedi. Cumhurbaşkanı ardındansa sözü IŞİD’in Irak ve Suriye’de İslam kültürünün mirasını da hedef almasına getirdi: “İnşallah Suriye’de, Irak’ta ve medeniyet coğrafyamızın her köşesinde yakılsa da, yıkılsa da, masum bir şekilde tozlu raflarda kendi haline bırakılmış olsa da yine bu kitapların, bu birikimin üzerinde gelişimimizi, inkişafımızı gerçekleştireceğiz”

Erdoğan, yakılan kitaplar üzerinden yaptığı “kültürel katliam” vurgusunda geçmişten örnek olaraksa sadece İspanya’daki Müslüman eserlerinin yok edilişini göstererek, “Gırnata’da 1 milyon kitabı yakan Avrupa, Rönesans’ını o kitapların külleri değil, birikimleri üzerinde inşa etti” dedi. Konuşmasında bu topraklardaki Ermeni kültürel mirasının uğradığı soykırımsa yoktu.

‘Selçuklular 10 bin Ermenice el yazmasını yaktı’

Ermeni kültür mirasının uğradığı büyük yıkımlardan biri 12. yüzyılda yaşandı. Syunik Metropoliti ve Ermeni tarihçi Stepanos Orbelian’a göre Selçuklular 1170 yılında Baghaberd’deki kaleyi ele geçirdi ve Tatev ile çevresindeki manastırlarda yer alan 10 bini aşkın el yazmasını yaktı. Tarihçi Kirakos Gandzaketsy’e göre de bölgedeki savaşçılar 1242’de Karin (bugün Erzurum) kütüphanesini yağmaladı. 1298’deyse yıkım Memlûkler ile devam etti; Kilikya’nın başkenti olan Sis’in (bugün Adana içinde) devlet hazinesi yok edildi.

Ermenice elyazması kitapların imhasında en büyük dalgaysa soykırım yıllarında yükseldi. Batı Ermenistan kültürel merkezlerindeki yıkımda binlerce el yazması kitap imha edildi. Bu süreçte Van’da bulunan Ktuts Manastırı’ndaki 500 el yazmasından sadece 200’ü kurtarılabildi. Soykırımdan sağ kurtulanlar tarafından taşınan kitaplar uzun yıllar dünyanın dört bir yanına dağılsa da, eserlerin büyük bölümü Ermeni alfabesini yaratan Aziz Mesrop Maştots'un ismini taşıyan, Maştots Matenadaran Enstitüsü’nün kurulmasıyla bir araya geldi. 1915 sonrasında Moskova’ya taşınarak kurtarılan 4 bin 60 el yazmasının da yer aldığı müzede bugün 17 bin civarında eser bulunuyor.

‘Orta Çağdan kalan el yazmaları yok edildi’

1915’te yok edilen eserler, soykırımla ilgili tanıklıklarda da yer buldu. 1915’in Arap tanıklarından olan, bir dönem Osmanlı bürokrasisi içinde de yer alan Fayez El Hüseyin soykırımın kültürel boyutunu aktarıyordu: “Ermeni katliamlarından sonra, hükümet özel bir komite kurarak boşalan köylerin satılma işlemlerine başladılar. Ermenilerin kültürel zenginlikleri hiç pahasına satılıyordu. Bir kere kiliseye gittiğimde bu satışların nasıl yapıldığına şahit oldum. Ermenilerin okullarının kapıları kilitli, artık Ermenice ders kitaplarını Türkler pazarda peynir, hurma, çekirdek sarmak için kullanıyorlar.”

Kültürel soykırım Ermeni Soykırım Müzesi’nde de özel bir başlıkta yer alıyor: “Birçok kanıt Jön Türklerin Ermenileri sadece kitlesel ortadan kaldırmanın dışında onların kültürel ve milli değerlerini de yok etmek için planlı faaliyetlerde bulunduklarını göstermektedir. Jön Türkler Ermeni kültüründe kilisenin ve inancın ne denli büyük bir önemi olduğunu çok iyi bilerek, bilinçli olarak Ermeni din adamların öldürmüş, Orta Çağ’dan kalan el yazmalarını yok etmiş ve kilisenin mal varlığını talan etmiştir.”

Hukukçu Rafael Lemkin yaratıcısı olduğu “soykırım” kelimesiyle sadece bir milletin ya da etnisitenin yok edilmesinin değil aynı zamanda onun kültürel ve milli değerlerinin ortadan kaldırılması olarak nitelese de 1948’de BM tarafından kabul edilen soykırım konvansiyonunda “milli-kültürel soykırım” kavramı yer almıyor.