Önceki gün "Gülümse" diye nefis bir yazı kaleme almıştı Ahmet Altan.

Ahmet Altan tıpkı babası rahmetli Çetin Altan gibi ümitvar, mücadeleden yılmayan, korkmayan bir duruşa sahip.

Evet topluma umut lazım. Tebessüm lazım ama en başta cesaret ve vicdan lazım. Vicdanın her şeyden önce geldiğini, bir insanın insan olmaktan vicdanını yitirdiği zaman çıktığını Ahmet Altan'dan öğrendik.

Lice'de havan topuyla parçalanmış küçük bir kız çocuğu için iktidara dönüp; sorumlular hesap verene kadar yazmaktan vazgeçmeyeceğim diyen de, Roboski için öfke ve utanç duyan da sevgili Ahmet Altan'dı.

"Kürtlere saygı göstermeyecekseniz, ayrılın.

Ayrılmak istemiyorsanız Kürtlere saygı gösterin.

Onlar yas tutarken İstanbul’un her yanında havai fişekler patlatarak barışı ve huzuru bulamazsınız."

Şimdi her şey bu cümlelere yansıdığı gibi oysa!

Duygudaşlık ve vicdan bu topraklardan göç etti.

Kürtlerin her gün öldüğü gerçeğiyle baş edecek bir "gülümseme" var mıdır?

Caddelerde, sokaklarda Kürt çocukları vuruluyor. Haklıyı haksızı aramıyorum, ben sadece çocukların öldüklerini biliyorum. Paletli tankların kent merkezlerinden gövde gösterisi yaptıklarını görüyorum. O ailelerin çocuklarının cenazelerini gömemediklerini görüyorum. Cesetler kokmasın diye derin dondurucularda sakladıklarını biliyorum.

AKP iktidarı korksun diye mukavim olun, gülümseyin desek, o aileler ne der acaba?

Cemile'nin annesi gülümser mi?

Peki Erzurum'daki asker babası, hani hakkını aradığı için "karaktersiz baba" olan gariban, o gülümser mi?

Böyle gülümseme olmaz. Kürtler her gün ölürken Türkler mütemadiyen sessiz kalıyor.

Maalesef bu ülkede Türkler için ölçüler başka, Kürtler için ölçüler başka.

Türkler hangi vaatle ihya olacağız diye hayal kurarken, Kürtler her anı yeni bir yıkımla kapatıyor.

Türkler mücadele etmek için Kürtlerle el ele tutuşmaktan önce bu halkın acılarını duyumsamalı. Mücadele Kürtlerin yaşam serüveni zaten. Sanırım "ya biat ya da hayat" ikilemiyle baş başa kalmış bir halkın başka çaresi de yok!

Silvan'da, Siirt'te, Yüksekova'da 4 genç öldürülmüş, Türk medyası AKP'nin "kardeşlik ve kucaklaşma" mesajlarını yazıyor!

Şimdi yazıklar olsun demek mi gerekiyor yoksa gülümsemek mi?

Sivil insanlar bunlar, savaşın dışındaki insanlar... Ama sanki öldürülmeleri hakmış gibi herkes suskun!

Ve matahmış gibi dönüp Kürtlerin "ayrılıkçı, bölücü" olduğunu söylüyorlar.

Umut yaratmaya gerçekleri söyleyerek başlamalıyız. Temelleri tekçilik üzerine, yok saymak ve yok etmek üzerine kurulmuş bu devleti dönüştürmekle başlayabiliriz.

"Her kürtaj bir Uludere" olduğu müddetçe Kürtler gülümsemeyecek.

Türkler zor olan o “duygusal devrimi” hiç aşamayacaklar. Bunun ne denli zor olduğunu HDP gerçeğinde gördük.

Kendisine kentli diyen Avrupa’nın tüketim taklitçisi zavallıya bunu kabullendiremezsiniz. Sadece Tayyip Erdoğan düşmanlığı nedeniyle olsa bile ki tek dertleri budur, bu zaruret bile onları rahatsız ediyor. Siyaset bağlamında bir hiçliğin temsilciliğini yapan MHP ile bir arada bulunmayı sorun etmiyorlar ama kerhen bile olsa Kürtlerle yan yana durmaktan rahatsız oluyorlar.

Okulunda başçavuşun tekmiliyle ders başı yapan öğrenci, kışla görünümlü estetikten yoksun mekteplerde "bir Türk'ün dünyaya bedel" olduğunu, gençliğin en dinamik zamanlarında "her Türk'ün asker doğduğunu" öğreniyor.

Askerde attığı dayaktan utanmayan, yediği dayaktan gocunmayan beşeri mahlukata dönüşüyor bu insanlar.

Bu insanların gülümseyerek devlete karşı koymalarını bekliyoruz!

"On bin oyum olsa hepsini HDP'ye veririm" diyen Ahmet Altan, HDP'ye oy vermeyi ihanet olarak gören insanlara; gelin Kürtlerle birlik olun, el ele tutuşun diyor.

Bir çocuk için devlete kafa tutan vicdan, öğüt verdiklerinizde yok Ahmet Bey.

Gülümsemeden önce Silvan'a, Cizre'ye Lice'ye gitsinler, belki paletli tanka karşı koymanın, yüksek çatıları mesken tutan keskin nişancıların hedefinden kurtulmanın yaratıcı yollarını bulurlar.