15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun taslak raporu ortaya çıktı. Taslak rapora göre örgütün 45 yıllık bir geçmişi var.

1970’lerde temelleri atılan örgüt 80 dönemini, “Tedbir”, Özal’lı yılları, “İvme Kazanma ve Siyasete Nüfuz” dönemi olarak geçirdi. Koalisyonların olduğu 1990’lı yıllarda yurtdışına açılıp şirketleşen örgüt, 28 Şubat 1997 post-modern darbesinden sonra ‘silahlı terör örgütü’ne dönüşmeye başladı.

Raporda, “Her ne kadar Fetullah Gülen 1999 yılında ABD’ye kaçmış olmasından dolayı 28 Şubat sürecinin mağduru gibi görünmeye çalışsa ve örgütünce bu şekilde bir algı yaratılmaya çalışılsa da, geriye dönüp bakıldığında ve 28 Şubat sonrası dönem dikkatle incelendiğinde, 28 Şubat sürecinin Türkiye’deki en büyük kazananının Fetullah Gülen ve örgütü olduğu görülmektedir” denildi.

AK PARTİ DÖNEMİNDE BÜYÜDÜ

Rapora göre, örgüt ‘Paralel Devlet Yapısı’nı AK Parti döneminde oluşturdu. Raporda, “Kurulduğundan beri her zaman iktidarın, güçlünün ve kazananın yanında saf tutmaya çalışan FETÖ, bu dönemde de AK Parti’ye yakın bir görüntü vermeye özen göstermiştir” ifadelerine yer verildi.

Nergis Demirkaya'nın gazeteduvar'da yer alan haberine göre örgütün otuz yıllık çalışmaları sonunda bu dönem daha muktedir olduğu değerlendirmesi yapılan raporda şöyle denildi:

“Bu dönem, devlet kadrolarına yerleşme sürecinin tekemmül etmek ve semerelerini vermek üzere olduğu, ordu ve emniyet dışındaki HSYK, Yargıtay, TÜBİTAK gibi kritik ve stratejik yerlerde de son ve büyük kadrolaşma harekâtının hazırlıklarının yapılıp temellerinin atıldığı ve sonuçlarının alındığı dönemdir. Aynı zamanda bu dönem, örgütün ekonomik ve istihbari gücünün, insan kaynaklarının, yurtiçi ve yurtdışı ağının zirveye ulaştığı ve gerek kamu gerekse özel sektörlerde nüfuz ve hatta hakimiyetin sağlandığı dönem olmuştur.”

2004 MGK KARARI YOK

90’lı yıllarda emniyet tarafından hazırlanan Gülen raporuna geniş yer ayrılan raporda, AK Parti döneminde Gülen’le ilgili alınan MGK kararına ise yer verilmedi.

‘Paralel Devlet Yapılanması’nın oluştuğu bu dönemde siyasi sorumlulukla ilgili de değerlendirme yapılmadı. Tersine 2000 yılına dönülerek Ecevit dönemiyle ilgili iddialar dile getirildi.

‘ECEVİT GÜLEN’İ İKİ KEZ KURTARDI’ İDDİASI

2000 yılında DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel’in Gülen hakkında açtığı davanın hatırlatıldığı bölümde, “Laik devlet yapısını değiştirerek, dini kurallara dayalı bir devlet düzeni kurmak amacıyla örgüt kurmak” suçundan açılan bu kamu davasının, Bülent Ecevit Başbakanlığındaki koalisyon hükümetinin çıkardığı 4616 sayılı Kanun kapsamında kaldığı ve bu sayede Gülen’in ceza almadan kurtulduğu vurgulandı.

Raporda Fetullah Gülen’in mahkûm olduğu ikinci bir davanın da yine Başbakan Bülent Ecevit’in çıkardığı af kanunu ile ortadan kaldırıldığı öne sürülerek şöyle denildi:

“Aynı hükümet döneminde ağır cezalar almaktan iki kez Başbakan Ecevit’in erteleme-af düzenlemeleriyle kurtarılmış olması, Fetullah Gülen’in ileriki zamanlarda ‘ahirette ilk olarak Ecevit’e şefaat edeceği’ yönündeki sözlerinin ve ona karşı öteden beri takındığı sıcak ve olumlu tavrının sonraki yıllarda da aynen devam etmesinin sebebini ortaya koymaktadır.”

Dinlerarası diyalog faaliyetleri, Türkçe olimpiyatları ve TUSKON’un kurulması gibi ‘örgüt’ün AK Parti dönemindeki çalışmalarına da yer verilen raporda, bu dönemdeki siyasi desteklere ise vurgu yapılmadı. Rapora göre örgütün gizli amaçları 2010 yılından itibaren çıkmaya başladı. Referandum sonrası HSYK’nin ele geçirilmesi, 7 Şubat MİT krizi, dershane krizi ve 17-25 Aralık süreçleri de darbenin farklı ayakları olarak yorumlandı.