İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından eski özel timci İbrahim Şahin, hastanede tedavi gördüğü sırada bile aşiretlerin kendisine bilgi aktardıklarını, bu bilgileri “Asena” olarak hitap ettiği sanık Fatma Cengiz aracılığıyla paşalara ve MİT'e bildirdiğini öne sürdü.

Çapraz sorgusunda Susurluk kazasının suikast olduğunu da iddia eden Şahin, Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in “Devlet sırrı değilse göreviniz neydi?” sorusuna ise, “Abdullah Öcalan'ı öldürmek” yanıtını verdi.

İSTANBUL - İkinci “Ergenekon” davasının 112. duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, gazeteciler Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay'ın da aralarında bulunduğu tutuklu 18 sanık katıldı.

Tutuklu sanıklardan eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, emekli tuğgeneral Levent Ersöz, Ersin Gönenci, Levent Göktaş, Hasan Ataman Yıldırım ve Mustafa Dönmez ise duruşmaya gelmedi. Duruşmada, bu davada tutuksuz yargılanan ancak Odatv'ye yönelik yapılan aramaların ardından “Ergenekon” soruşturması kapsamında tutuklanan Yalçın Küçük ile “Balyoz Planı” davasının tutuklu sanıkları Mustafa Koç ve Cengiz Köylü de hazır bulundu.

Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, salondaki kürsüye alınarak, daha önce alınan savcılık ifadesinin okunmasına devam edildi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün, ifadesinde geçen Matit Sansaryan'ı sorduğu Şahin, bu kadının Erzincan-Tunceli bölgesinde PKK elemanlarıyla irtibatı olduğunu duyunca bu bilgiyi MİT'e ilettiğini söyledi.

"BUNDAN SONRA VALLAHİ DE BİLLAHİ DE BİLDİRMEM"

“Asena” olarak hitap ettiği tutuklu sanıklardan Fatma Cengiz'in aracılığıyla bu bilgiyi Bekir Kalyoncu paşaya da bildirdiğini ifade eden Şahin, 10 yıldır aşiret liderlerinin kendisiyle ilişkisini kesmediğini, hastanedeyken bile aşiretlerin kendisini arayarak bilgi verdiklerini, bir binbaşının vurulacağı bilgisi üzerine de bunu MİT'e ilettiğini kaydetti.

Kendisine gelen birçok bilgiyi MİT'e ve askeriyeye bildirdiğini anlatması üzerine Başkan Şengün'ün, “Paşaları sana bağlayan Fatma Cengiz mi?” sorusunu “Evet” diye yanıtlayan Şahin, Şengün'ün “Paşalarla aracısız konuşmuyor musun?” sorusuna da “Bana 'askeriyede moderatörüm' demişti. Onun aracılığıyla bildiriyordum” yanıtını verdi.

Köksal Şengün'ün, “2008 yılında göreviniz neydi, ne iş yapıyordunuz, emekli miydiniz?” soruları üzerine hiçbir yerde çalışmadığını, sadece kitap yazdığını ifade eden  Şahin, Şengün'ün “Çalışmadan, bu kadar telefon görüşmeleri... Bu kadar iş size mi düştü?” demesi üzerine de “Tövbeler tövbesi, bundan sonra hiç kimseye söylemem” dedi.

Şengün'ün “Geçti artık. Atı alan Üsküdar'ı geçti” sözleri üzerine Şahin, “PKK ile ilgili her şeyi devlete bildirmem gerekiyordu. Bana bildirilen her şeyi MİT'e bildirdim. Fatma Cengiz aracılığıyla da askeriyeye bildiriyordum. Demek ki beni kandırmışlar. Bundan sonra vallahi de billahi de bildirmem” diye konuştu.

Duruşma, Şahin'e soruların yöneltilmesiyle devam etti. Bu arada, Şahin'in 107 sayfadan oluşan savcılık ifadesinin okunmasına geçen salı günü başlanmıştı.

"BEN BÖYLE BİRŞEY GÖMMEDİM"

Şahin, Gölbaşı'nda bulunan mühimmat konusunda “Ben böyle bir şey gömmedim” dedi.

Şahin, bazı telefon görüşmelerinde geçen Kıbrıs konusuna açıklık getirdi. Şahin, oğlunun şehirlerin altyapısına ilişkin çalıştığını ve Kıbrıs'taki belediye başkanıyla da ticari ilişkiler nedeniyle görüştüğünü ancak yapılan ihaleyi alamadıklarını anlattı.

“Babasını çok seviyorum da oğluyla tanışmadım. Oğluna çok selam söyle” şeklindeki konuşmada geçen babanın Rauf Denktaş, oğlunun ise Serdar Denktaş olduğunu belirten Şahin, bu kişileri sevdiğini ancak tanışmadığını ileri sürdü.

Kıbrıs ile ilgili ihale konusunun bu dosyada olmasına tepki gösteren Şahin, “Ben çeteci miyim? PKK'cıysam ne işi var oğlumun ticari ilişkilerinin burada? Bu ihaleye giremedik, olmadı. Ben sadece oğlumu yönlendirdim. 'Alabiliyorsan bu ihaleyi al' dedim. Oğlum  belediye başkanıyla görüştü, 'Olmuyor baba, alamıyoruz' dedi. Neden bunlar? Ben vatan haini miyim? Bir kuruş almadık bu ihaleden. Neden biz para kazanamaz mıyız? Ölelim mi?” diye bağırdı.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün de, “Eziyeti kendine yapıyorsun. Bağırarak neyi çözeceksin?” deyince Şahin, “Bunların benimle alakası yok” dedi. Şengün ise “Var ki dosyaya koymuşlar” diye cevap verdi.

Şengün'ün, telefon konuşmaları ve mesajlara ilişkin savcılık ifadesindeki soruları ve verdiği cevapları hatırlattığı Şahin, “Korkut Eken hocam. Böyle ucuz işlere girecek adam değil. Niye gitsin Kayseri'de rüşvet alsın. Anlamadım” diye konuştu.

KAZADAN SONRA RUHSATLARI UNUTULDU

Kadıköy'deki evinde yapılan aramada ele geçirilen silahlarla ilgili de Şahin, kaza geçirdikten sonraki 4-5 yılının kendisi için ölü bir dönem olduğunu, silahların ruhsatlarını yenilemek için Emniyet Genel Müdürlüğüne müracaat ettiğini ancak yenilenmediğini anlattı. Silahların ruhsatlarının 2000 yılından sonra yenilenmeden kaldığını ifade eden Şahin, 7-8 tane silahı olduğunu söyledi.

Başkan Şengün'ün “2'si ruhsatsız, 6'sı ruhsatlı 8 silahın var” sözleri üzerine Şahin, ruhsatların sonradan verildiğini, bir silahın ise 20 yıldan beri kendisinde olduğunu, hangi aşiret reisinin verdiğini hatırlamadığını, bu silahını unuttuğunu bildirdi. Hayatını dağlarda geçiren biri olduğu için kendisinde bıçak olmasının doğal olduğunu ifade eden Şahin, Ankara'daki evinde bulunan Glock marka silahın da ruhsatsız olduğunu söyledi.

İfadesinde sorulan “Gölbaşı'ndaki mühimmatı kimin gömdüğünü açıklayınız” sorusuna “Silahları kabul etmiyorum” diyen Şahin, “Ben böyle bir şey gömmedim. Böyle bir suikast (Alevi ve Ermeni cemaati liderlerine yönelik) belgesi yok. Zaten parmak izlerim de yok” şeklinde konuştu.

“BEN MAFYA BABASI MIYIM?”

Veli Küçük ile telefonda görüşmediğini, Küçük ile cezaevinde tanıştığını ileri süren Şahin, Muzaffer Tekin ile de Danıştay saldırısından sonra bir kere, intihar girişiminden sonra görüştüğünü, daha sonra da ilişki kurmadığını savundu.

Şengün'ün, Şubat 2009 tarihinde beylik tabancasıyla arabasında intihar eden Özel Harekat Dairesi Başkanı Behçet Oktay ile telefon görüşmelerini sorduğu Şahin, “Benim adımı kullanarak tahsilat yapmışlar. Ben de adımın kullanılmasına engel olması için rahmetliyi aradım. Beni 10 yıl karaladılar. Mafya dediler. Ben mafya babası mıyım? Bir insan çıkıp söylemiş mi, bu adam bir kuruşumu aldı diye? Susurluk mahkemesi yüzünden özel tim polislerini bu hale getirdiler. Herkes ahkam kesti, Susurluk kralı oldu” şeklinde konuştu.

SUSURLUK İTİRAFI

İkinci “Ergenekon” davasının tutuklu sanığı eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, çapraz sorgusunda Susurluk kazasının suikast olduğunu iddia etti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada nöbetçi mahkeme tarafından alınan ifadesinin okunması işleminin tamamlanmasının ardından Şahin'in çapraz sorgusuna geçildi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Şahin'e, “Çok şey biliyorsun, anlatmak istemiyorsun burada. Başka anlatmak istediğin bir şey var mı?” diye sordu.

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in de “bazı şeyleri hatırladığını, bazılarını da unuttuğunu söylediğini” belirtmesi üzerine Şahin, “Ben sadece Susurluk konusunda konuşurum. Onlarla yatar, onlarla kalkarım. Bu konuyla ilgili mahkeme aşamasında verdiğim ifadeleri inceliyorum. Hatırladıklarım bunlardır” dedi.

Pekgüzel, Şahin'in “Herkes konuştu ama hep yalan söylediler” dediğini anımsatarak, Susurluk konusunda bir bilgiye sahip olup olmadığını sordu.

Şahin'in “Susurluk'un kesinlikle bir kaza değil, suikast olduğunu” belirtmesi üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, bunu ispatlayacak bilgisi olup olmadığını sordu. Şahin, cezaevinde bulunduğu için bunu ispatlayacak durumda olmadığını söyledi.

Şengün'ün “Nereden biliyorsun kaza olmadığını?” sorusuna ise Şahin, “notlarda yazılanlara göre kaza olmadığı yönünde bilgisinin oluştuğu” yanıtını verdi.

Bu notları hatırlamadığını, notlarının dışarıda olduğunu ifade eden Şahin'e Pekgüzel, “Arkadan gelen araç mı vardı, kamyonu ayarlamışlar mıydı?” sorularını yöneltti.

Şahin, polislerden dinlediklerini anlattığını belirtti, Şengün'ün “Senden doğru olarak bildiklerini anlatmanı istiyoruz” sözlerine “Ben bilmiyorum. Elimde kesin bilgi yok” karşılığını verdi.

Pekgüzel'in 1980 öncesi Abdullah Çatlı ile görüşüp görüşmediğini sorduğu Şahin, Özel Harekat Dairesi Başkanvekilliğini yaparken Çatlı ile “Mehmet Özbay” kimliğiyle ve sivil bir kişi olarak tanıştırıldığını söyledi. Tanıştıran kişinin bir devlet görevlisi olduğunu ve bu olayın 1994 veya 1995 yılında meydana geldiğini anlatan Şahin, 1996'da ise Çatlı'yı hiç görmediğini söyledi.

Çatlı ile Susurluk davasında yargılanan polis memuru Ziya Bandırmalıoğlu'nun oğlunun sünnet düğününden sonra hiç görüşmediğini bildiren Şahin, “Birinin öldürülmesiyle ilgili yargılanmışlar. Ben o yargılamada var mıyım? Gonca Us ile ilgili yargılanmadım. Dilek Örnek'i tanımıyorum. Ben yargılanmadım. Maalesef Susurluk kazasından sonraki davada gerekçe olarak önüme konuldu” diye konuştu.

Savcı Pekgüzel'in “Levent Göktaş'ı tanıyor musunuz? Birlikte İsrail yolculuğunuz olmuş” sözlerine Şahin, Göktaş ile dava nedeniyle duruşmada tanıştığını, 2-3 defa görevli olarak İsrail'e gittiğini ancak Göktaş ile gitmediğini söyledi.

“ÖCALAN'I ÖLDÜRMEK İÇİN İSRAİL'E GİTTİM”

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in “Devlet sırrı değilse göreviniz neydi?” sorusuna İbrahim Şahin, “Abdullah Öcalan'ı öldürmek” yanıtını verdi.

Özel Harekat Daire Başkanvekilliği görevindeyken 1 günlüğüne İsrail'e gittiğini ifade eden Şahin, “Abdullah Öcalan ile ilgili bilgi istendi. Mehmet Ağar çok iyi biliyordur. Öcalan'ın kaldığı yerlerle ilgili bilgi iletildi. Mehmet Ağar ve Emniyet Genel Müdür Yardımcısı görüştü. Korkut Eken ve beni toplantıya almadılar” dedi.

Pekgüzel'in “Ne konuşuldu? Silah mı alındı?” sorusuna Şahin, “Bilmiyorum. Ağar bunlarla ilgili yargılanıyor zaten” yanıtını verdi.

“Silahlar nerede? Özel harekat timlerine mi dağıtıldı?” sorusunu ise Şahin, “Bilemiyorum. Uzi, tüfek, mermiler var. Bizim dışımızda olan şeyler. Onlar Emniyet Genel Müdürlüğüne teslim ediliyor. Onlar da bize teslim ediyor” diye yanıtladı.

Pekgüzel'in, Tarık Ümit'in öldürülmesinden sonra Mehmet Eymür'ün kendisiyle görüştüğü iddialarını hatırlatması üzerine de Şahin, “Bunların benimle alakası yok. Tarık Ümit benimle devamlı görüşürdü. Kaybolması, öldürülmesinden bilgim yok. Eymür çağırdı beni. Soruldu. O zaman da söyledim bilmediğimi. Ne gariptir hep ben suçlanıyorum” diye konuştu.

“ŞU GEÇEN KONUŞAN GEVEZE...”

Pekgüzel'in “Ayhan Çarkın'ı tanıyor musun?” sorusunu “Şu geçen konuşan geveze” diye yanıtlayan Şahin, 1995 yılında Çarkın'ın 1 yıl kendisiyle çalışıp ayrıldığını belirterek, “Onların iddiaları da yalan. Bir insanı tayin etme gücüm, yetkim yok. Tayinleri Emniyet Genel Müdürlüğü yapıyor. Mehmet Ağar, Mehmet Eymür, Susurluk'ta yargılanan polisler, 10 yıldır hiçbiriyle görüşmem” dedi.

Pekgüzel'in “Ayhan Akça'yı tanıyor musunuz?” sorusuna da Şahin, “Benim polisimdi. Siirt'te yanımdaydı. Tokatlı hemşehrimdir. Daire Başkanlığında şoförümdü. Kızla ilgili yargılanmış, cezasını almış” yanıtını verdi.

Mahkeme Heyeti Başkan Şengün, Şahin'in çapraz sorgusuna ara vererek, duruşmayı yarına erteledi.

GazetePort