28 aralık 2011 yılında sabaha karşı Şırnak'a bağlı Uludere ilçesinde devlet 34 vatandaşını f-16 savaş uçakları ile bombalayıp katletmişti. bu topraklarda devletin yaptığı ilk katliam değildi ve son olmayacağının ip uçlarını o dönem de yönetimde olan AKP yöneticilerinin sözlerinde açıkça görünüyordu. dönemin iç işleri bakanı ölenleri figüran diye tanımlayıp kalanların kaçakçılıktan yargılanması gerektiğinin altını çizerken, büyük ağabeyi bir adım daha öne giderek ' varsa yoksa Uludere' diyerek, bu katliamı protesto edenleri tehdit etmişti. roboski'nin acılı annelerini ziyaret edip bir anneye 'yazma' vermek isteyen emine erdoğan'ın yazması elinde kalmıştı. bu haber sitelerde yer almış ancak kimse sosyolojisini irdeleme gereği görmemişti. Kürt kültüründe değişmez olgular vardır. bu olgulardan en güçlüsü 'düşmanın bile evine gelirse kapıyı açarsın, misafir edersin.' o an burukça devam etmişti, taki evladını öldürülen anneye 'yazma' verilene kadar. bu aleni hakaretti, acıyla dalga geçmekti. 'Tazminat verelim' cümlesini kuran akılda bu kültürü bilmiyordu. işte o gün kardeşlik edebiyatının altının ne kadar da boş olduğu kürtlerin zihninde yer edinmeye başlamıştı. Evet binyıllarca birlikte yaşamışlardı. kız alıp vermişlerdi ama şairin dediği gibi pasaporta ısınmamıştılar birbirlerine. çünkü egemen türk kültürü kürdü asimile etme üzerine şekillenmişti ve hiç bir şekilde kürtle sömürgecilik ilişki dışına çıkmamıştı. onun dünyasında kölelerin efendilerini sorgulama hakları yoktu. lakin kürtler kölelik düzenine çoktan başkaldırmışlardı. yıllar sonra o dönem başbakan şimdi de cumhurbaşkanı olan zatın elinde ki kuran'ı sallayarak kitleye 'kürt kardeşlerim sizi anlamıyorum' diye veryansında bulunmasının temelinde yatan gerçeklik sömürge ilişkisinin fotoğrafıydı.

uludere katliamının üstünden çok su aktı. hepimiz hayatlarımıza döndük ama kürtler roboski'yi unutmadılar. tıpkı 2004 de qamışlo da başlayan gösteriler sonucu esad'ın yaptığı katliamdan ders alıp örgütlendikleri gibi bakurda da acılarını ve öfkelerini örgütlülüğe dönüştürdüler. godot'u beklemek yerine teneke trampetleri ile bulundukları her alanda generallerin düzenlerini bozmaya çalıştılar.

 ***

20 mayıs 2013 te gezi parkı eylemleri başladığında kürtlerin direkt dahil olmamaları, biraz da bocalamalarının nedeni yıllardır yaşadıkları vahşete karşı yalnız bırakılmalarıydı, türkiye'nin batısına olan inançsızlıklarıydı. bir kaç günlük bocalamadan sonra isyan sürecine oldular, devletle görülecek hesabı olanlar; kafalarındaki bütün çelişkilere rağmen barikata, sokakta direnenleri yalnız bırakmadılar, son gününe kadar. özgürlük hareketinin gezi' de gördüğü çoğulculuk, eşitlik, özerklik tamda öcalanın formülüze ettiği 'demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü toplum'un kendisiydi.

o günlerde özgürlük hareketi devam eden! barış sürecine dair inançsızlığını defalarca belirtmekle birlikte ' en kötü barış, savaştan iyidir' fikri ile hareket etti ama godot'u beklerken teneke trampetlerini çoğaltmayı unutmadılar çünkü godot'un hiç gelmeyecek olma ihtimali yüksekti. hdp tam da o günlerde siyaset sahnesine çıkacaktı. öcalan'ın 'pkk'nin partileşme kararı kadar önemlidir' dediği partinin kuruluş aşamasıydı. kürtler, ermeniler, aleviler, emekçiler, sosyalistler, lgbti bireyleri, vicdani redçiler, ötekileştirilen, yok edilmeye çalışılan bütün kimliklerle birlikte mücadeleyi birarada büyütmeye çalışıyorlardı. herkesin kendi kimliği, rengi, paradigması ile kendisini içinde var edeceği ve mücadele birlikteliğini sağlayacağı bir parti kurulmuştu hdp.

hdp kurulduktan sonra girdiği ilk seçimde- 7 haziran 2015- bütün dengeleri alt üst edip akp' nin 13 yıllık saltanatına son vermişti. yıllardır ezilen, ötekileştirilen herkesin gözünde sevinç yaşları dökülüyordu. ülke de birşeylerin değişeceğine olan umut- inanç artmıştı. ancak yıllardır devletin faşizan politikaları ile mücadele edenler aslında yeni başladıklarının farkındaydılar. haklı oldukları da çok kısa bir süre sonra ortaya çıktı. 400 vekil alamadığı için tekrar seçim diyen sarayın karşısında diğer sistem partileri farklı bir alternatif geliştiremediler, geliştiremezlerdi de. mhp' nin faşizmde akp ile, chp türkçülük te mhp ile yarıştığı bir ortamda seçim kararı alınmıştı.7 haziran öncesinde 1400 yerde saldırıya uğrayan, büroları yakılan erzurum, bitlis, izmirde ve bir çok ilde çalışanları linç ve infaza tabi tutulan, adana ve mersinde bürolarına bomba konulan hdp 'nin ' seni başkan yaptırmadık, yine yaptırmayacağız' demekten başka çaresi yoktu. seçimlere gidilecekti.

seçimlere gidilirken devletin resmi ve gayrı resmi bütün maddi- manevi gücünü kullanan akp kendi yaptığı anketlerde bile düşüşte olması birilerinin sinirden başını döndürdü. artık en kanlı yöntemlere başvuracaklardı. ayaklarının altında kayan iktidarı, bedeli ne olursa olsun almaya kararlıydılar.

 ***

kürt özgürlük hareketi ve sosyalistlerin başarısı ülkede iktidar hesaplarını, rojava da 'büyük osmanlı hayallerini ' yerle bir etmişti. süriyede ki savaşta üçüncü yolu tercih eden rojavalı kürtler ypj/g öncülüğünde silahlanmış topraklarını işid ve el nusra gibi radikal dinci çetelere karşı korumuşlardı. 2004 altı qamışlo serhıldanından ders alan rojavalı kürtler örgütlenmişlerdi. dünya da bir çok devletin- türkiye, sudi arabistan vs- destek verdiği işid canavarlarına karşı kobanê de destansı bir mücadele vermişlerdi. kantonlar kurulup öz yönetime geçilmişti. zatı muhteremenin düştü düşecek dediği yer kobanêydi. 21 yy. stalingradı.

ülkede zoraki seçim çalışmaları devam ederken kobanê ye; oyuncak götüren, park ve hastane yapacak olan sosyalist gençler suruçta vahşice katledildiler. teneke trampetleri çalmak zorundalıktı. uludere den sonra kürtlerin en büyük acısıydı. onlara yardım etmeye giden gençler vurulmuştu, film kopmuştu. her koşulda barış diyen halk 'intikam sloganları atarken, gençlerin siyasete ve çözüme- beklenen godot'a dair umutları kalmamıştı-.

10 ağustosta varto da devlet güçleri ile girdiği çatışmada hayatını kaybeden gerilla ekin van'ın cenazesine yapılan işkence, kürtlere yaşatılan vahşetin özetiydi. 90. lı yıllarda evleri yakılan, köyleri boşaltılıp göçe zorlanan, taciz-tecavüz ve işkencelerle büyüyen gençlerin barışa dair az da olsa kalan inançlarını bitirdi.

silvan, silopi, bulanık, lice, gever, ipekyolu, lice, nusaybin, sur, derik, dargeçit te özyönetimler ilan edidi. hendekler kazıldı, polisin-askerin mahallere girmesine izin verilmedi. çatışmalar başladı. ydg-h li gençlerinde, halkın da tavrı netti; biz anadilimizle, kimliğimizle, kültürümüzle kendi kendimizi yöneteceğiz. bizi öldüren, yok sayan devleti buraya sokmayacağız. 4 ekimde şırnakta infaz edilip bir akrebin arkasına bağlanan hacı lokman birlik'in görüntülerini çekip paylaşanlar, sur da camileri, tarihi evleri yakıp yıkmaya, halkı baskı ile dize getirmeye, halk ise direnmeye yeminli.

tüm bu süreçte sarayın savaşına karşı halkların barışı sloganları ile ankaraya eylem çağrısı yapıldı. disk, kesk, tmob, ttb’nin düzenleyeceği miting başlamadan ülke tarihinin en ağır katliamı yaşandı. canlı bomba saldırısında 102 kişi hayatını kaybetti,500 kişi yaralandı. ambulanslar olay yerine varmadan polis ölenlerin, yaralananların üstüne gaz sıkıyordu tıpkı suruçtaki gibi. artık godot 'un gelmeyeceğinden herkes hemfikirdi. basın açıklamasında gülen bakanlar, dalga geçer gibi kokteyl terör örgütü oluşturmalar vs.

bu iklimde yapılan seçimlerde kimsenin hala nasıl olduğunu anlamadığı! bir şekilde akp iktidar oldu. iktidar oldu olmasına ama savaş politikalarının bizi getirdiği nokta tahir elçilerin öldürülmesi kadar acı ve buzdolabında bekletilen cemilenin bedeni kadar soğuk. uçurumun kıyısında değiliz, hepimiz başka bir seçenek olmadığı için atladık o uçurumdan. teneke trampetli, hendekli demokratik özek devrimin hikayesi böyle başladı.