Sur Ana Davası'nda önce tutuklanan ardından TEM polisiyle yaptığı anlaşma soncu serbest bırakılan ve bir süre sonra yeniden tutuklanan Metin Karadoğan, davada "Mudanya 2016" kod adlıyla ifade veren gizli tanığın kendisi olduğunu açıkladı. Mahkemeye başvuran Karadoğan, "her şeyin düzmece olduğunu belirtiyorum" dedi.

Diyarbakır'ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasakları döneminde, "yasaklı bölgeden çıktığında" tutuklananlar arasında bulunan ve o dönemde 17 yaşında olan Metin Karadoğan, Sur Ana Davası'nda, gizli tanık “Mudanya 2016” olduğunu davanın sanığı olunca öğrendi. Tutuklanıp cezaevine gönderildiği dönemde polisin kendisine "serbest bırakılma" karşılığında ifade imzalattığını belirten Karadoğan, 9 ay cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakıldığını, serbest bırakıldıktan 10 ay sonra "bir kamu görevlisini öldürmekten" yeniden tutuklandığını belirterek, dava dosyasının Sur Ana Davası'yla birleştirilince, verdiği ifadelerin gizli tanık ifadesiymiş gibi düzenlendiğini öğrendiğini söyledi.
 
Bulunduğu Tarsus 1 No'lu T Tipi Kapalı Cezaevi'nden Sur Davası'nın görüldüğü 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne savunma gönderen Karadoğan, o süreçte yaşadıklarını teker teker anlattı. 
 
Karadoğan, savunmasında şu ifadelere yer verdi: 
 
"Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazılı ifademdir. Adım Metin, soyadım Karadoğan. 1 Aralık 1999’da Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde doğdum. Ailem oldukça yoksul bir aileydi, bundan dolayı okula gidemedim. Yalnızca 2007/ 2008 yılında iki kardeşim ile birlikte zeka özürlüler okuluna gittik. Bu okula gittiğimizden kaynaklı ailem bizim adımıza maaşlarımızı alıyordu. Daha sonra 10 yaşındayken babamı kaybettim. Babamı kaybettikten sonra hem zeka özürlüler okulundan kaçtım hem de tamamıyla sokaklarda yaşadım. Çok az eve uğruyordum. Uyuşturucuya alıştım. Bu alışkanlık bende sürekli bir bağımlılığa dönüşünce hem ailemle ciddi sorunlar yaşamama hem de hırsızlık ve benzeri alışkanlıkları beraberinde getirdi.
 
EVDO'YU GÖRMEK İÇİN SUR’A GİTTİM
 
Olayların yaşadığı dönemde hiçbir şeyden habersiz, daha önce tanımış olduğum ve aynı zamanda torbacı olan, zaman zaman uğrayıp esrar aldığım, 'Evdo' isimli şahsı görmek için Sur'a gittim. Gittiğim dönemde insanların evlerini boşalttığını, bölgeyi terk ettiğini gördüm. Ben de hem o şahsı görmek hem de boşalmalardan faydalanmak için Sur'da kalmayı uzattım. O esnada ablukanın olacağından bihaberdim. Ne zamanki sokaklarda kimseler kalmayınca ve tenhalaşınca sadece elleri silahlı ve yüzleri maskeli savaşçılarla yüz yüze kalınca durumun farkına vardım. Çıkmak istedim, her iki taraftan sokaklar ablukaya alındığı için kaldım. Bir süre kaçan bir ailenin evinde saklandım. Daha sonra hayati ihtiyaçlarımı karşılamak için sokağa çıkmak zorunda kaldım. 
 
TESLİM OLDUM, İŞKENCEYLE BİZİ BİR EVE GÖTÜRDÜLER 
 
Tam o sırada da maskeli ve silahlı gençler tarafından tutuklanıp bir bodruma götürüldüm. Orada yaklaşık 4-5 gün sorgulandım. Genelde orada neden bulunduğumu ve onları görünce neden saklanma refleksini gösterdiğimi soruyorlardı. Ben de kendi durumumu ve Sur'da niçin bulunduğumu tekrar tekrar dile getirdim. Sonrasında bana 'Bize yemek getir-götür işinde çalışır mısın' diye sordular. Ben de kabul ettim. 20-25 gün boyunca yemek getir-götür işinde çalıştım. Bu 20-25 günden sonra bana 'Nöbet tutabilir misin?' diye sordular. Ben de korktuğum için 'Nöbet tutabilirim' dedim. Ve bir binanın içinde nöbet tutmaya başladım. Görevim sadece bir şey olduğunda onlara haber vermekti. Korktuğum için de çalışmalardan uzak duruyordum. Uzun bir süre nöbet tuttum. Nöbet tutuğum yerler çatışma mevzilerine uzak olduğu için herhangi bir olağanüstü durumla karşılaşmadım. Çıkmama 3-4 gün kala yakındaki nöbet yerlerinin birinde iki siville tanıştım. Bana teslim olacaklarını söylediler. Ben de çok korktuğum için eğer teslim olacaksanız 'Ben de sizinle teslim olacağım' dedim. Sonrasında isimlerini bilmediğim fakat şu anda, burada olan iki arkadaşla teslim olduk. Teslim olacağımız sırada biraz ilerledikten sonra bir askerle karşılaştık. Bizi fark eden asker bize silahını doğrulttu. Biz de sivil olduğumuzu söyledik. Tabii bizden elbiselerimizi çıkarmamızı istediler. Sonrasında kaba bir işkenceyle bizi yakınlarda olan bir eve götürdüler. Bir gece bizi evin içerisinde tutular.
 
İŞKENCEYLE KİMİ ŞEYLER İMZALATTILAR, TUTUKLANDIM
 
Sonrasında bizi TEM Şube'ye götürdüler. Ve orada işkence zoruyla kimi şeyler imzalattılar. Beni daha sonra Çocuk Şube'ye oradan da mahkemeye, mahkeme tarafından da tutuklanıp, Elazığ E Tipi Cezaevi çocuk bölümüne götürüldüm.
 
BU ÇOCUĞUN İÇERDE İŞİNİ BİTİRİN
 
Aslında benim hikayem bundan sonra başlamıştır. Ben Elazığ E Tipi Cezaevi'nde kalırken, adli çocuk koğuşuna koymuşlardı. Bir süre geçtikten sonra sürekli şekilde koğuş içerinde bulunan adli çocuklar tarafından 'vatan haini' diye işkence görüyordum. Bana, 'Devletimize yardım edeceksin, yoksa seni burada yaşatmayacağız' diyorlardı. Gardiyanlar bana zorla namaz kıldırıyorlardı. Bir gün koğuş içinde bulunan 10-15 adli çocuk beni linç ederek öldürmek istediler. Gardiyanlar beni zor ellerinden aldı. Kafamdan ve kulağımdan kanlar aktığı için beni revire götürdüler. Darp edildiğime dönük cezaevi arşivlerine bakılırsa raporlarımın olduğu görülecektir. Revir sonrası beni tekrar aynı koğuşa getirdiler. Tam o sıra da tahliyesi yakın olan bir çocuk, yanıma gelerek bana Şerif adında olan başgardiyanın diğer çocuklara söylediklerini aktardı. Bu Şerif diye tabir edilen başgardiyan aynı koğuşta olduğum çocuklara 'Bu çocuğun içerde işini bitirin size dışarıda biz bakarız' demişti. Zaten ben bu çocukların bana neden böyle davrandığını ben o zaman anlamıştım. Bu olaydan birkaç gün sonra gardiyan gelip bana birilerinin gelip benimle görüşmek istediğini söyledi. Beni görüş kabinine götürdü. 
 
DOSYAYI İMZALARSAM İŞKENCEDEN KURTULACAĞIMI SÖYLEDİLER
 
O esnada TEM Şube'de bana bazı dosyaları işkence yoluyla imzalatan polisleri gördüm. Bana gülerek, ‘geçmiş olsun’ dediler. Sonrasında önüme bir dosya koyarak, bu dosyayı imzaladığım takdirde serbest kalacağımı ve cezaevinde gördüğüm işkenceden kurtulacağımı söylediler. Bende korkmuş olduğum için ve yaşadığım onca hadiseden biran önce kurtulmak adına dosyayı imzalayacağımı kabul ettim. Her iki polis dosyayı bana okudu. Kimi şahıslar adına düzenlenen ifadeler ve fotoğraflar vardı. Polisler dosyayı okuduktan sonra imzaladım. Sonra da bana en yakın zamanda çıkacağımı söyleyip gittiler. 9 ay tutuklu kaldım ve mahkemeye gittiğimde hakim bana pişman olup olmadığımı sordu. Ben de hem avukatım olmadığı için hem de pişmanlığın ne anlama geldiğini bilmediğim için sanki bir şey yapmışım gibi kabul ettim. Oysaki ben pişman olacak bir şey yapmamıştım. Zaten sonrasında bırakıldım. 10 ay serbest kaldım. Bu sürede kimse beni rahatsız etmedi. 
 
İFADELER MUDANYA 2016 OLARAK DÜZENLENMİŞ
 
Fakat sonrasında Urfa'ya çalışmak için giderken, Viranşehir yol güzergahında yol kontrol noktasında aranmamın olduğunu öğrendim ve başka bir dosyadan yeniden tutuklanarak Hilvan Cezaevi'ne götürüldüm. Hilvan'dan Hatay'a oradan da Tarsus Cezaevi'ne sevk edildim. Tarsus Cezaevi'nde kaldığım süreçte bir iki defa, SEGBİS'e çıktım ve bana bir güvenlik görevlisinin öldürüldüğünü ve benim yapıp yapmadığımı sordular. Bende bu konuyla ilgili bir şey bilmediğimi söyledim ve koğuşuma dönerek, şu ana kadar yargılandığım dosyaların iddianamelerini ve mahkeme tutanaklarını istedim. Sonrasında anladım ki benim bu zamana kadar okumadan anlamadan ve kendimi kurtarma adına imzaladığım ifadelerin birçoğu, birçok insanın tutuklanmasına ve mağdur olmasına neden olmuştur. En önemlisi bu dosyalar ve ifadeler benim iradem dışında Mudanya 2016 ismiyle benim adıma düzenlenmiştir. Yani bu zamana kadar verdiğim ifadeler, Mudanya 2016 gizli tanık adı altında ifade vermişim gibi gösterilmiştir. 
 
MUDANYA 2016 GİZLİ TANIK DÜZMECE
 
Sonuç olarak kendimi kurtarmak adına imzaladığım ifadelerin hiçbirini kabul etmiyor ve Mudanya 2016 gizli tanık adına düzenlenen her şeyin düzmece olduğunu belirtiyorum. Vicdan azabı çektiğimi ve burada bulunan bulunmayan insanların tümünden benim yüzümden mağdur oldukları için özür diliyorum. Ayrıca pişman olacak bir şey yapmadığımı, tamamen yanlış yerde ve yanlış zamanda bu durumların başıma geldiğini belirtiyorum. 
 
SEGBİS'E ÇIKARILIP ANLATACAK OLANAK SUNULMADI
 
Ek olarak hiçbir hukuki yardım almadım. Durumu yukarıda izah ettiğim gibi tamamıyla bilgimin dışında devreye konulan bir uygulamadır. Özellikle okuldan kaçıp uyuşturucu bataklığında çırpınan birinin durumunu en iyi sizler bilirsiniz. Ama buna rağmen defalarca SEGBİS'e çıkarılıp, derdimi anlatacak bir olanak sunulmadığı gibi Anayasamızın metinlerinde yer alan kişiye avukat hakkının tanınmasından yararlanamadım. Dilerim bu uzun süredir yaşadığım mağduriyetimin göz önünde bulundurulup tahliyemle birlikte beraatımla mağduriyetimi gidermiş olursunuz. Aksi bir durum olursa dahi adli kontrol şartıyla tahliyemi talep ediyorum."
 
Aynı savunmayı Sur Ana Davası avukatlarından Muharrem Erbey'e de gönderen Karadoğan, savunmasının mahkemeye ulaşılmaması ya da SEGBİS üzerinden duruşmaya alınmaması durumunda, Erbey'den savunmasını mahkemeye elden teslim etmesini istedi. Erbey, kendisine gönderilen savunmayı, gizli tanık Mudanya 2016'nın kendi müvekkili hakkında beyanları olması nedeniyle mahkeme dosyasına sundu.