Açıklamada, “Gezi’de yaşamını yitirenler bugün milyonlara dönüştü” ifadeleri yer aldı.

'HEPİMİZ ALANLARA ÇIKTIK, İSYANIMIZI DİLE GETİRDİK'

Mezopotamya Ajansı'ndan Doğan Kaynak'ın haberine göre, Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, Gezi'nin toplumsal bir direniş olduğunun altını çizerek, “Bıçak kemiğe dayanmıştı” dedi.

İktidar medyasının “3-5 ağaç” söylemlerinin gerçeği yansıtmadığını ifade eden Elvan, “İnsanlar ülkesini ve memleketini korudular. Yıktırmadılar. Hepimiz alanlara çıktık, isyanımızı dile getirdik. ‘Bu parkı yıkamazsınız’ dedik” ifadelerini kullandı.

AVM’nin yapılacağı alanın, insanlar için bir kaynaşma ve dayanışma anlamı taşımasından dolayı ciddi bir tepkinin açığa çıktığını ifade eden Elvan, iktidarın Gezi'yi başından bu yana “terörize” ettiğini söyledi. Elvan, o dönem Taksim’deki atmosferi, “Oruç tutan insanlara sofralar kuruldu. İftar açan insanlara saygı gösterildi ve onlar için el ele tutuşarak zincirler kurdular. Çok güzel bir paylaşım vardı, kardeşlik vardı. Bir birlik vardı” sözleriyle anlattı.

'ARTIK BİLİYORDUK Kİ, 'VUR' EMRİNİ VERMİŞLER'

Gezi protestolarında Ankara'da polis tarafından öldürülen Ethem Sarısülük’e dair oğlunun “Anne herkes ölüyor” sözünü hatırlatan Elvan, “O yaştaki vicdanıyla böyle dedi.

Şöyle bir örnek vereyim; Deniz Gezmiş’i asarlarken Mahir Çayan’lar onlar için gitti. Mahir Çayan’lar giderken, İbrahim Kaypakkaya da onlar için gitti. Zincirleme gibi bir şey oldu. Burada da aynen öyle oldu. Oğlumun vuruluşu ve Ethem Sarısülük’ün vuruluşunu hiç unutmuyorum” diye kaydetti. Oğlunun direniş döneminde mikrofonla konuşan birinin elinden mikrofonu alarak, “Onlar güneşe gömüldüler” şiirini okuduğunu aktaran Elvan, “Berkin, orada o şekilde tepki gösterdi. Ama maalesef Ethem’den iki üç gün sonra yavrum da vuruldu. Daha sonra Ali İsmail Korkmaz’ın vurulduğunu duyduk. Gitgide öfkemiz çoğaldı. Artık biliyorduk ki vur emrini vermişler” ifadelerini kullandı.

'ETHEM SARİSÜLÜK'ÜN ANNESİYLE BİRBİRİMİZDEN HİÇ KOPMADIK'

Oğlunun vurulduktan sonra insanların kendisini yalnız bırakmadığını söyleyen Elvan, “Hastane’de 269 gün boyunca benim yanımdaydılar. Halen de yanımdalar. Ethem Sarısülük’ün annesi ile birbirimizden hiç kopmadık. Bir aile olduk. Oğlumu hiç unutmadım. Onun ölümünü halen kabullenemiyorum. Benim için sanki hala yaşıyor. Bir gün çıkıp gelecekmiş gibi gözlüyorum yolunu. İşe gittiğimde farkında olmadan sanki Berkin yanımdaymış gibi kendi kendime konuşuyorum. Hani derler ya ‘Yara bir süreden sonra kabuk bağlar.' Benim yaram hiçbir zaman kabuk bağlamadı ve bağlamayacak. Zaman sanki benim için durmuş hiç ilerlemiyor gibi. Eğer oğlum yaşamış olsaydı demiyorum, yaşatılmış olsaydı şimdi 23 yaşındaydı” diye kaydetti.

‘KATİLLERİ DIŞARIDA’

Gezi Davası'ndan tutuklanan ve hapis cezasına çarptırılan kişilerin iktidar tarafından cezalandırıldığını ifade eden Elvan, “Mücella ablaya, Can Atalay’a, Tayfun’a, Çiğdem’e, Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış cezalar verdiler. Bizim çocuklarımızın katilleri elini kolunu sallayarak geziyor ve görevlerini yapıyorlar. Bu insanlar içeride” dedi. Ülkede düşünce ve ifade özgürlüğünün kalmadığını ve kendisine de “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten dava açıldığını kaydeden Elvan, kendisine verilen cezaların birçok insana da verildiğine işaret etti. Elvan, iktidar cezalarla insanları korkutup geri adım attırmaya çalıştığını söyledi. Gezi’nin ülkede ve dünyada bir “özgürlük direnişi” olarak tarihe geçtiğini vurgulayan Elvan, “Geziyi unutmayacağız, unutturmayacağız. Gezi’nin yıl dönümünde Taksim’de olacağız” diye belirtti.

'DEVLET TERÖRÜNE KARŞI BİR BAŞKALDIRI'

Mehmet Ayvalıtaş’ın babası Ali Ayvalıtaş ise, “O eylemde süratle gelen bir emekli polis, oğluma çarpıyor. Onun peşinden Mehmet Görkem Demirbaş adında biri cip arabasıyla hızlı bir şekilde gelip o da oğluma çarpıyor. Aynı zamanda yeğenim Seyit de ağır yaralanıyor. O zaman kız kardeşim gelip, ‘Seyit ağır yaralanmış, bizi Göztepe Hastanesine yetiştir’ demişti. Biz hastaneye gittik, bize ‘Mehmet’in durumu çok kötü Bostan’cıdan Memorial Hastanesine götürülmüş’ dediler. Göztepe’yle Bostancı arası sanki Diyarbakır’a gitmişim gibi geldi. Çok uzak geldi” sözleriyle oğlunun vurulduğu dönemi anlattı.

Gezi'nin "devlet terörüne karşı bir başkaldırı" olduğunu söyleyen baba Ayvalıtaş, “Devlet nasıl terör yapıyordu? Hamile kadınlar ‘kapıya çıkamaz’ diyordu. Devlet, ‘iki genç bir yere oturup çay içemez’ diyordu. İki kent hariç 79 kentte ayaklanmalar oldu. Milyonlarca insan ayaklandı. Her mitinge gittiğimde Gezi’de hayatlarını kaybedenlerin resimlerini görüyorum. Bu resimler, onların milyonlarca insana dönüştüğünün bir göstergesidir. Ben Mehmet’in babası olduğum için kendimi şanslı görüyorum. İçim yanıyor. Allah kimseye evlat acısı vermesin. Ama Gezi, haksızlığa, zulme karşı bir başkaldırıştı. Gezi bir devrimdi. Gezi bir halkın isyanıydı” ifadelerini kullandı.

'VAKFIMIZ İÇİN DESTEK BEKLİYORUZ'

Oğlu ve yaşamını yitiren eşi için MAFAV adıyla vakıf kurduğunu ve bu vakıfla yardıma muhtaç olan insanlara yardım ettiğini aktaran Ayvalıtaş, vakıfla hem oğlunun hem de eşinin isimlerinin yaşayacağını ifade etti.

Ayvalıtaş, "Bu vakıfı zor şartlarda kurduk. Baya uğraştırdılar bizi. Yaşadığımız Mustafa Kemal mahallesinde her kesimden insanlar var. Hepsi de fakir insanlar. Bazı insanlarımız var eşinden boşanmış maddi olarak sıkıntıları var. Bazılarının çocukları okuyor. Onlara yardım edeceğiz. Bazı insanların ekmek paraları bile yok. Bizim amacımız topluma bazı aileleri kazandırmak. Vakıfımızı çalışır bir vaziyete getirmek için 2 Haziran’da bir araya geleceğiz. Vakıfımız için destek bekliyoruz” çağrısında bulundu.