05.04.2008

Benim ve milyonlarca insanın üzerinde sınırsızca uzanıyor gökyüzü.

Utanmalı mıyım bundan, utanmalı mıyız? Sen, siz orda daracık bir kareye sıkıştırılmış gök parçasına bakarken!

Şimdi karşımda somurtan bu sevimli, kuru, kızıl, akşam güneşinden utanmalı mıyım; sen onun ağır ağır inine çekilişini göremiyorsun diye?

Bir apartmanın altıncı katındaki akraba evinin balkonunda içim senle dolu bunları düşünüyorum ZU! İstersem ince belli bardaktaki kıvamlı akşam çayını zehir edebilirim kendime. İstersem içime dolan taze deniz kokusuna karışmış hanım ellerinin serin kokusunu da zehir edebilirim. Derslerinde başarılı olmuş yeğenimin haylazlıklarını da…

Ama ben bu çayı senin damağınla yudumluyorum ZU! Bu akşam güneşini senin gözlerinle izliyorum, rüzgârın kokularını senin ciğerlerine taşıyorum. Bu haylaz çocuğu senin yüreğinle sevmeye çalışıyorum.

Bunlar sana ulaşıyor mu?

Ardımda yaşanmamış zamanlar bırakarak neden sana yazıyorum ZU?

Senin buna ihtiyacın var mı? Tanımadığın, varlığından bihaber olduğun birinden mektup almaya ihtiyacın var mı?

Biliyorum, yok!

Sen beyninden ve yüreğinden akan güçle orada sapasağlam durabilirsin. Çığlık çığlık umutlarına, özlemlerine sarılabilirsin.

Peki ben?

Ben ne yaparım ZU? Bu katmerli sessizlikte ben ne yapabilirim? Nasıl dayanabilirim sessizliğin, suskunluğun donup kalmış kasvetine?

Duyargalarımı yitirmek istemiyorum.

Sesimi kaybetmek istemiyorum.

Sana değil kendime yazıyorum bunları ZU!

Seni, sizi bir sabah erken, uykuların en güzel yerindeyken alıp götürdüler, kentlerin akıp giden gürültülerinin arasından sessizce. Kimseler duymadı. Görmedi kimseler. Bilmedi.

Kim bilir kaç zaman dönemeyeceksiniz, elleriniz ceplerinizde, dudaklarınızda baygın bir ıslıkla caddelerde gezemeyeceksiniz. Ala, mora, yeşile dokunamayacaksınız. Ve hayat bu balkonlarda akıp gitmeye devam edecek.

Gazeteciydiniz. Aydındınız. Beyindiniz. Yazardınız. Şairdiniz. Yürektiniz. Sevgiliydiniz. Yarendiniz. Yardınız!

Ama kimseler duymadı sizi. Görmedi… Ne şimdi ne de geçmişte aydından, gazeteciden, yazardan, şairden sayılmadınız kimilerince. Onlarca yıllık hapis cezaları aldınız. Sürgünlere yollandınız. Hatta vuruldunuz sokak ortalarında.

Ama yoktunuz! Yoksunuz!

Siz bu ülkenin aydınları, entelektüelleri nazarında su yolunda kırılmış su testileriydiniz yalnızca.

Öyle mi ZU?

Peki, kimleri kahredecek bu susku!