Devlet…

Sınırları uluslararası hukuk ve anlaşmalarla belirlenmiş toprak üzerinde yaşayan insanların tamamının ortak hükümranlık haklarını korumakla görevli örgütsel yapıdır.

Olması gereken budur.

Gerçek böyle midir?

***

Millet Vekili…

Adı üzerinde, milletin oy vererek seçtiği, kendisi adına devleti yönetecek ve yönlendirecek, milletin hakkını ve hukukunu koruyacak, geliştirecek ve bu anlamda çalışacak kişidir. Görevlendirilmiştir!

Bu anlamda yaptığı iş karşısında ücretini alan hizmetlidir.

Hizmetini en iyi bir şekilde yapması için, kendisine yardımcılar, araba tahsisi, lojman ve benzeri yardımlar yapılır.

Mecliste bulunan Milletvekilleri, onlar tarafından kurularak yönetim görevini üstlenen Bakanlar kurulu ve Başbakan, onların emrinde ve altında çalışan müsteşarından oda görevlisi ve çaycısına kadar tüm çalışanlar, oy vererek seçimini yapan halkın hizmetkârlarıdır…

Hepsi de görevleri karşısında ücretlerini alır.

Ücretler, kendilerini seçen halk tarafından verilen vergilerle ödenir.

Onların patronu, işvereni, yöneticisi ve hesap soranı Halk’tır

Olması gereken budur.

Gerçek böyle midir?

***

Ücret ve yönetim giderleri dışında kalan bütçe gelirlerinin tamamı, halk adına, halk için harcanması gerekir!

Hastaneler, yollar, köprüler, havaalanları, tüneller, metrolar ve benzeri halkın ihtiyaç duyduğu hizmetler ve yatırımlar bütçe denilen ve halkın ödediği vergilerden oluşan birikimle yapılır.

Silahlık kuvvetler denilen ordu mensupları, güvenlik teşkilatı olan polisler, doktorlar, hukukun uygulayıcıları olan hakim ve savcılar, memurlar ve öğretmenler halka hizmet için vardır ve ücretleri halk tarafından ödenir.

Silahlı kuvvetler halkı olası düşmanlardan korumak, polis huzuru sağlamak, hâkim ve savcılar adaleti sağlamak, doktorlar sağlığımızı korumak, öğretmenler ise gelecek kuşakları yetiştirmek içindir.

Hâkim ve savcı hukuksuz, polis adaletsiz davranamaz!

Çaycı, bayat çay sunamaz!

Öğretmen, gelecek kuşakları yalan yanlış bilgilerle yetiştiremez!

Doktor, yanlışlıkla olsa bile, kendisine sağlık için başvurana en ufak zarar veremez!

Halka hizmet için çalışan Başbakanından çaycısına kadar tüm çalışanlara verilen yetkiler sadece görevlerini yapmak içindir!

Bu yetkileri kendi ve yakınlarının çıkarları için veya halka karşı kullanamaz!

Görevlerini yaparken yapacağı hata, yanlış ve olumsuzluklardan sorumludur ve toplumsal hukuk içerisinde oluşturulan ceza yasası karşısında, diğer suçlulardan farksızdır.

Görevlerini yaparken diplomatik saygıyı elden bırakamazlar. Muhataplarına ve sorumlu olduğu, kendilerini görevlendiren halka karşı nazik ve saygılı olmak zorundadırlar.

Görevleri gereği, halkın verdiği vergilerle oluşan bütçeyi kullanırken çok dikkatli olmak durumundadırlar.  Hesapsız ve dikkatsiz davranamaz. Bol keseden harcama yapamaz. Kendisini görevlendiren halkın yaşam standartlarına uygun çalışma yapmak zorunda ve durumundadır. Lüks ve ihtişam içerisinde yaşayamaz.

Halk için yapılan yatırımlarda, halkın zarar göreceği seçenekleri tercih edemez.

Halkın tamamına ait olan kamusal alanlara, ormanlara, sit alanlarına, korunması gereken sahalara, deniz ve göl kıyılarına, dere, ırmak ve nehirlere, doğal yaşama, iklime, soluduğumuz havaya zarar veremez!

Sınırlar içerisinde yaşayan tüm insanların hak ve hukuklarını korumak, kollamak ve geliştirmek zorundadır.

Yaşam koşullarını her gün daha iyiye götürerek, standartlarını yükseltmek zorundadır.

Ormanlarını geliştirmek, dere, ırmak ve nehirlerini, deniz ve göllerini, havasını ve çevresini temiz tutmak, gıda ihtiyacını doğal ve temiz, enerji ihtiyacını kolay, ulaşılabilir ve ucuz olarak sağlamak zorundadır.

Devletin yasal sınırları içerisinde bulunup, toplumsal mutabakatla oluşturulan hukuka uygun yaşayan, emeğinin belirlenen miktarını, devletin çalışmaları için vergi adı altında ödemeyen, toplumsal yaşama uygun davranan her insan, bu sınırlar içerisinde bulunan tüm ortak değerlerinde sahibi, patronu ve işverenidir.

Halkın yetkilendirdiği vekillerin, tüm bunların aksi davranması halinde, ortak hukuk kuralları içerisinde yargılanmaları, yaptıkları yanlışlara uygun cezalandırılmaları, bunun aksi bir durumu hiç kimsenin kabullenmemesi gerekir.

Gerçekte olması gereken, Vekilin karşısında ceketinin düğmesini ilikleyen vatandaş değil, kendisine görev veren halk’ın karşısında ceketinin düğmesini ilikleyen vekildir.

Olması gereken budur!

Gerçek böyle midir?