2002 yapımı Piyanist adlı film Drama türünde çekilmiş olup, Yönetmen koltuğunda Roman Polanski'yi görüyoruz. Senaryo ise Ronald Harwood, Wladyslaw Szpilman'ın hayatını anlattığı kitabın üzerine uyarlama olup Fransa - Almanya - Polonya ülkelerinin ortak yapımıdır. Filmin kendisinin yanı sıra; müziklerinin de ön plana çıktığı ve sadece sinemaseverlerin değil aynı zamanda müzikseverlerinde ilgisini üzerine çekmiş politik drama filmidir. Film müziklerinin pek çoğunun yaratıcısı olan Chopin, özellikle C sharp Minor kullanmış ve filmin soundtrack’larından oluşan ayrı bir hayran kitlesi oluşturmayı başarmıştır. Filmin başrolünde Adrien Brody  (Wladyslaw Szpilman ROLÜNDE) oynamakta bunun yanı sıra oyuncu kadrosunu ise; Thomas Kretschmann... (Yüzbaşı Wilm Hosenfeld rolünde) Frank Finlay (Baba), Maureen Lipman (Anne), Emilia Fox (Dorota), Ed Stoppard (Henryk), Julia Rayner (Regina), Jessica Kate Meye (Halina), Michal Zebrowski (Jurek), Richard Riding (Mr. Lipa) bulunmaktadır.

Filmin konusu ve kısaca özetinden bahsedecek olursak eğer;

Wladyslaw Szpilman döneminin başarılı Piyanistlerinden biridir. Bu esnada Polonya ile Almanya arasında çatışmalar şiddetini giderek artırmakta ve Almanların hızla Polonya’yı işgal etmesi ile hem Szpilman’ın hem de diğer Polonyalı vatandaşların hayatını kabusa çevirmektedir. Çünkü işgalde sivil – asker tanınmaksızın ölümlerin hızla artması ve her ölümün ayrı bir acıya dönüşmesi aynı zamanda başrol oyuncumuz Szpilman’ı da derinden etkilemektedir. Savaş esnasında SS Nazi orduları aynı zamanda Hıristiyan – Yahudi ayrımını artık soykırıma çevirmekte ve Yahudi kanı taşıyan büyük küçük, kadın erkek, çoluk çocuk herkesi belirlenen toplama kamplarına sürgün etmekte ve esir etmektedir. Sağ kurtulan yada kaçmayı başaranlar arasında ise tutsak edilen yada esir alınana bütün Yahudilerin yakılarak yada farklı işkenceleri ile zulme tabi tutulduğu ve öldürüldüğü haberleri hızla yayılmakta ve tabi bu durumda halkın bütününde bir panik ve kargaşaya sebep olmaktadır. Aynı zamanda Alman Nazi askeri tarafından yağmalanan ve yok edilen kentler artık bir nevi harabeye dönüşmekte; ölenler olduğu yerde bırakılmakta, sağ kalanlar esir kamplarına es keza sağ kalıp kaçmayı başaranlar ise ölüm sessizliğine bürünen kentlerde açlık, susuzluk, kıtlık ve zorluklarla baş başa kalıp ölüme terk edilmektedir. Kahramanımız Piyanist Szpilman’da işte bu şans eseri esir kampına gitmekten kurtulan ve sadece ufak yaralarla şehir yağmasından canlı olarak kurtulan bir Yahudi’dir. Katledilen kent Varşova bir çeşit harabeye dönmüştür ve bu harabenin varoş mahalleri arasında hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Ancak ne yazık ki ne yiyebilecek kuru bir ekmek ne de içebilecek temiz bir yudum su bulabilmektedir. Yıkıntılar içinde yarı baygın yaşam mücadelesi vermeye çalışırken Wilm Hosenfeld  isimli bir Alman subayının yardımıyla hayatta kalmayı başarır. Onu barındırır ve yemek verir. Gerçek hikayeye dayanan filmde Szpilman hayatının geri kalanını Varşova’da geçirip 88 yaşında vefat ederken; onun hayatta kalmasını sağlayan Alman Subay, Rus’ların kurduğu kamplara esir düşüp gönderilerek orada ölmüştür.

Trajik bir hayat hikayesinin anlatıldığı filmde izleyici kitlesinin çok da akıcı olmayan film ile ekrana bağlanabilmesi aslında bir başarıdır diyebiliriz. Zaman zaman savaş sahnelerinin de etkisi ile dikkatini toplayan sinema severler durağan ilerleyen filme özellikle giriş aşamasında konsantre olmakta zorlanabilmektedir. Her ne kadar bu gibi eleştirilere maruz kalsa da film 2002 yılının pek çok akademi ve Cannes Festivalinin en iyi film ödülü almaya başarmıştır. En iyi erkek oyuncu, en iyi yönetmen, en iyi uyarlama senaryo, ödüllerinin Oscar töreninde toplayan film anlatıldığı dönemi çok net bir şekilde yansıtmış ve belli başlı siyasi erklere gerekli mesajı iletmeyi başarmıştır.  Savaşların sivil halk içinde ve arasında olmadığını, tamamen siyasi güçlerin kendi aralarında güç farklılığı neticesi ile doğduğunu anlatan film de bir Yahudi’nin hayatını kurtaran Alman subay; özünde insanlığa dair tohumların varlığını gösterir ve ne traji komik ki kendisi esir düşerek öldürülür…

Kaynak: http://www.demokrathaber.org/tanitim-yazisi/the-pianist-piyanist-h22974.html