Dünyada her 88 çocuktan, Türkiye’de ise 64 çocuktan biri otizmli. Oranın bu kadar yüksek olmasının sebeplerinden en önemlisi ‘otizm yelpazesinin’ çok geniş olması. 

Defalarca ismiyle hitap ettiğiniz bir çocuk… Fakat bir kere bile dönüp size bakmıyor. Sanki sizi hiç duymamış gibi. Akranlarıyla da fazla oyun oynamıyor. Aynı zamanda kafasını duvara vurmak ya da sabit bir şeyin etrafında dönmek gibi tekrarlayıcı davranışları var... Otizmin tipik belirtilerinin tamamını gösteren bu çocuğa teşhis koymak psikiyatristler için çok zor değil. 
Göz teması kurmayan bir başka çocuk daha… Böyle olduğu halde tekrarlayıcı davranışları yok ya da konuşma becerisi var fakat tekrarlayıcı davranışlar sergiliyor. Bu durumda tanı koyacak mercinin işi zorlaşmaya başlıyor. Çünkü çocuk otistik gibi ama değil de. Burada karşımıza başka bir kavram çıkıyor: Atipik otizm. Simya Psikoloji’den Semra Keskin ‘çok bilinmeyenli’ bir denklem olarak tanımladığı atipik otizmi şöyle anlatıyor: “Bunu anlamak için önce otizm hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor. Otizm, temelde çocuğun gelişimini üç alanda etkiliyor; sosyal etkileşimde güçlük, iletişimde zorluklar, sınırlı ilgi alanı ve yineleyici davranış örüntüleri. Otizm, oldukça geniş bir yelpaze aslında. Belirtiler hafif, orta veya ağır şekilde ortaya çıkabiliyor. Özellikle belirtilerin hafif olduğu, çocuğun otizmde etkilenen alanlardan birinde veya ikisinde sorunlar yaşadığı, çocuğun otizm tanı kriterlerini tam karşılamadığı durumlar atipik otizm olarak adlandırılıyor.”
Peki bir ebeveyn bu farklılıkları çocuklarda nasıl gözlemleyebilir? Cevabı Semra Keskin’de: “İletişimden kaçınma, konuşmada belirgin bir gecikme sorunu, yoğun olmasa da el çırpma, zıplama, ellerini çeşitli şekillere sokarak gözlerle takip, gözleri yana devirerek hat takip etme, eşyaları sıraya dizme gibi yineleyici davranışlar, yemek ve beslenme düzeninde aşırı seçicilik ve katılık, belirli kıyafetleri giymeye karşı tepkisel yaklaşma, kreş döneminde grup etkinliklerine katılmama, yalnız oynamayı tercih etme, oyun becerilerinde yoksunluk, tuvalet eğitiminin gecikmesi veya hiç gelişmemiş olması gibi özellikler atipik otizmin en belirgin özellikleri diyebiliriz.”  
İyi bir eğitim ve tedavi süreciyle otistik belirtilerin kaybolma ihtimali var
Aslında bilimsel literatürde şu an otizm ve atipik otizm ayrımı yapılmıyor. Özel Eğitim Uzmanı Mehmet Küçükgöz ise 2013 yılında yayımlanan DSM-5 kriterlerine (psikiyatrik tanı kriterleri) göre otizmin, kriter ve tanı ölçütlerinin farklılaştırıldığını belirtiyor. Ancak atipik otizm hâlâ otizm ya da asperger sendromunun bazı özelliklerinin görünüp bazılarının görünmemesi durumunda diğer bir deyişle kuşkulu durumlarda konulan tanı. ‘Başka türlü adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluk’, ‘atipik yaygın gelişim bozukluğu’ olarak da adlandırılıyor. Hâlâ kesinlik kazanmasa da asperger sendromunun, atipik otizmin hafif bir çeşidi olduğunu belirtenler de var. Küçükgöz’e göre, özellikle ilerleyen yaşlarda iyi bir eğitimle atipik otizm ile aspergerli bireyleri birbirinden ayırmak güçleşiyor.
Erken çocukluk döneminde konuşma gecikmesi, sosyal etkileşim sorunları, farklı davranış örüntüleri gösteren pek çok çocuğun kimi zaman doğru, kimi zaman yanlış tipik otizm tanısını alabildiğini söyleyen Keskin, “Erken yaşlarda atipik otizm, bazen dikkat eksikliğine veya özgül öğrenme güçlüğüne bağlı konuşma ve iletişim güçlükleri yaşayan çocuklara da konulabilen bir tanı oluyor, belki de patlama yaşaması bu sebeplerden de kaynaklanıyordur.” diyor. 
Şu anda atipik otizmin otizm spektrum bozukluğu yelpazesi içerisinde nerede durduğu, psikiyatristlerin tümünün hemfikir olduğu bir konu değil. Ancak bu, çocukların otizm seviyesi ne olursa olsun dünya ile etkileşiminin daha işlevsel olması için yoğunlaştırılmış eğitimin önemi büyük. Eğitimin yoğunluğu ve kalitesi, ilerleyen yaşlarda tanının değişip ve durumun kişilik özelliğine dönüşebilme ihtimalini bile gündeme getirebiliyor. Hatta iyi bir eğitim ve tedavi süreciyle otistik belirtilerin kaybolacağını düşünenler var.
Bu noktada çocuklarla birebir çalışma fırsatı yakalayan pedagoglardan Semra Keskin’e kulak vermekte fayda var: “Tanıyı yapacak olanlar psikiyatrist fakat biz pedagoglar için aslında tanının çok önemi yok. Önemli olan çocuğun hangi gelişim alanlarında sıkıntı yaşadığının tespiti ve erken müdahale programına yoğun bir şekilde başlanması. Atipik otizm hakkında ise bilinen ve bilimsel olarak ispatlanan tek gerçek ise bu çocukların erken teşhis ve yoğun şekilde uygulanan özel eğitim seansları ile işlevselliklerinin normal seviyelere gelebildiği ve kaynaştırma eğitiminden büyük faydalar gördüğü. Özellikle de çocuğun zekâ seviyesi normal veya normal üstü ise bu çocuklar, yoğun ve doğru bir müdahale programıyla akademik performans olarak yaşıtlarının önüne dahi geçebiliyor.”
Mehmet Küçükgöz’e göre de eski deyişle atipik otistik olarak adlandırılan bu çocukların iyi bir eğitimle otizm semptomlarının aşılma ihtimali yüksek. Hatta atipik otizmde bazı hafif belirtiler dışında diğer bütün semptomlar zamanla kaybolabilir ve atipik otizm tanısı yerini gelişim geriliği ve/veya kişilik bozukluğuna bırakabilir.
Keskin, eğitimin sonuçlarının etkili olmasındaki önemli faktörleri şöyle sıralıyor: “Çocuğun zekâ kapasitesi ve yaşının küçük olması, eğitimin çok yönlü ve yoğun olması, ailenin eğitim hususunda üzerine düşen görevleri yerine getirmesi.”
Yakın geçmişte ilgilenmiş olduğum ve atipik otizmi neredeyse yüzde 90 oranında yenen bir çocuk vardı. Çocuğumuzla ilk karşılaştığımızda 3 buçuk yaşındaydı. Konuşma gecikmesi vardı. Mental kapasitesi oldukça iyi, duysal anlamda sıkıntıları yoğun olmayan, tek bir tip stereotipik (yineleyici) davranışı olan bir çocuktu. Bu çocuğumuzla psikoeğitsel tedaviye ortak dikkati ve oyunu geliştirmeye yönelik çalışmalarla başladık. Bir süre sonra dil ve konuşma, muhakeme, sosyal becerileri geliştirmeye yönelik özel eğitim çalışmalarına ağırlık verdik ve aileye de ödevler vererek kurumda öğrendiklerini aile ve sosyal hayatta da pekiştirmesi için uğraştık. Çocuğumuz haftada 15 saat özel eğitim ve iki saat de sportif beceri, koordinasyon eğitimi alarak yaklaşık bir yıl psikoeğitsel tedaviye devam etti. Ailenin desteği de çok büyüktü ve tüm söylediklerime harfiyen uydular. Bu arada yarım gün olarak kreşe de devam etti. 4 buçuk yaşında normal gelişim gösteren akranlarıyla beraber özel bir kolejde anaokulunda eğitim görmeye başladı. Şu an oldukça sosyal, iletişimi kuvvetli ve çok başarılı bir öğrencilik hayatı var. Tabii bu vaka atipik otizm yelpazesinin hafif formunda olan bir çocuktu ve yoğun bir çalışmayla çok yol kat etti. Her çocukta aynı oranda başarı yakalanamayabilir ama yine de önemli yol kat edilir.