Özgürlükçü Gençlik Meclisleri, 17 Mart Cumartesi günü Cezayir Restaurant Toplantı Salonu’nda “YÖK: Darbeyle Gelen Kabus! Bu kabustan Uyanmak İstiyoruz!” diyerek başlattığı çalışmasını tanıtım amaçlı bir basın toplantısı düzenledi.

 

Toplantıya Boğaziçi Üniversitesi’nden LuBUnya aktivisti Hilmi Kaan, Genç Yeşiller üyesi Durukan Dudu, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Erol Köroğlu, Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Bülent Bilmez, Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi ve ayrıca Sosyal-İş şube temsilcisi Chris Stephenson, Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma Platformu adına Ahmet Saymadi ve 23. Dönem İstanbul Milletvekili Ufuk Uras katıldı.

12 EYLÜL YÖK’ÜYLE VE BÜTÜN KALINTILARIYLA TASFİYE EDİLSİN

Basın açıklamasını ÖGM yürütme kurulu üyesi Cihan Erdal okudu. 4 Nisan’da darbecilerin yargılanmasının önemli bir adım olduğunu ancak darbeyle hesaplaşmak için bunun yeterli olmadığını vurgulayan Erdal, “12 Eylül, Türkiye’yi çürüten bir yaraysa, YÖK bu iltihaplı yaranın yarattığı bir kabus. Artık bu kabustan uyanmak istiyoruz.” dedi.

 

Genç Yeşiller adına konuşan Durukan Dudu, depolitizasyon sürecinin YÖK aracılığıyla başarıya ulaştığını, bu baskı ve tahakkümün YÖK kaldırılmadan bitmeyeceğini, YÖK ve 12 Eylül zihniyetinin, özgürlük, eşitlik, demokrasi ve ekolojik toplum mücadelesinin önündeki en büyük engellerden biri olduğundan ve kampanyaya destek olunması gerektiğinden söz etti.

 

Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Hilmi Kaan Sıtarbaks’ı işgal sürecinin deneyimlerini aktardı. YÖK aracılığıyla üniversitelerin ticarileştirilmesi ve nezihleştirilmesi sürecine karşı mücadelenin büyümesi gerektiğini söyledi. YÖK zihniyetinin belgeleri olan yönetmelikler aracılığıyla LGBT bireylere yönelik baskıların, özellikle trans bireylerin eğitim görmesini engelleyecek uygulamaların gerçekleştiğini, transların “genel ahlak” “kılık kıyafet yönetmeliğine uymamak” gibi gerekçelerle eğitim haklarının gasp edildiğini, üniversitelerde topluluk kurarak örgütlenmelerine izin verilmediğini anlattı.

 

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Erol Köroğlu “üniversiteleri idare edecek bir YÖK lazım” söyleminde 12 Eylül anlayışının çok güçlü biçimde somutlaştığını ve bu söylemin YÖK ürünü olduğunu belirtti. “YÖK üniversitelerin tarihsel varoluşlarını yok etmek üzere kurulan bir kurumdur” diyen Köroğlu üniversitelerin düşünsel olarak özgür, yönetsel olarak özerk olması gerektiğini vurguladı. Köroğlu “12 Eylül’le hesaplaşmaya kalkışıyorsak YÖK bu zihniyetin en temel organıdır” dedi.

“12 EYLÜL EN ÇOK YÖK’E MİSYON YÜKLEDİ”

Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Bülent Bilmez YÖK ile yapılmak istenenin liselerin devamı olan bir üniversite yaratmak olduğunu ve kontrol üzerine kurulu bir düzenin var olduğunu söyledi. YÖK’ün 12 Eylül’ün en çok misyon yüklediği ve bu misyonu başarıyla gerçekleştiren kurumu olduğunu vurguladı. “YÖK’ün kalkması hala pek çok kesim tarafından radikal bir talep olarak görülüyor” diyen Bilmez, neoliberal dönüşümün de aracı olan YÖK’ün hükümetlerin eline geçtikten sonra kaldırılmasına dair vaatlerin yerine getirilmediğini hatırlattı.

 

Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisyatifi üyesi Ahmet Saymadi, İçişleri Bakanlığı ile YÖK’ün ortak çalışması sonucu 500’ün üzerinde öğrencinin tutuklu olduğunu, öğrencilerin kriminal hale getirildiğini söyledi. 28 Şubat’ın solcu öğrencileri YÖK mağduru başörtülü öğrencilerle devlete karşı birleştirdiğinden söz eden Saymadi “Bu Kabustan Uyanmak İstiyoruz” çalışmasının öğrencilerin özgürleşmesi için önemli bir adım olduğunu belirtti.

 

“AKP İKTİDARIN KABINA UYGUN HAREKET ETTİ”

Chris Stephenson, yaşlı bir yabancı olarak YÖK mağduriyetinin 93’te Marmara Üniversitesi’nden atılmasıyla başladığını söyledi. “Bilgi Üniversitesi’nde “kendi itibarımı yıprattığım” gerekçesiyle soruşturma açıldı ve suçlu bulundum.” diyen Stephenson, 12 Eylül’ün otoriterlik ve serbest piyasacılık olmak üzere iki yönü olduğunu vurguladı.

 

23. Dönem milletvekili Ufuk Uras “darbeden sonra tüm kurumların başına asker getirildi, bir tek YÖK’ün başına getirilmedi çünkü bu kurum kendi askerlerini yetiştirecekti.” dedi. 90’larda öğretim üyesi sendikasında asistanların sadece yüzde 10’unu örgütleyebildiklerinden, YÖK’ün depolitizasyonunun başarısından söz etti. AKP iktidarının iktidarın kabına uygun hareket ettiğini söyleyen Uras YÖK’ün kaldırılmamasını eleştirdi ve “İkna odalarındaki hocalar şu an YÖK’ün yönetiminde ve üniversitelerin yönetimlerinde rektör olarak yer alıyorlar. Bizi YÖK’le ilgili bezdirmeyi başardılar, buna karşı bir hegemonya oluşturmak gerekiyor.” dedi.