Dün Taraf gazetesinde çıkan söyleşimde kısıtlı bilgimle bazı yanlış çıkarımlarda bulunmuşum. Şimdi daha çok sınav kağıdına ulaşılabildiğinden, ÖSYM’nin son açıklamalarını da dikkate alarak bu çıkarımlarımı düzeltmek zorunluluğunu hissediyorum.

BAŞKA SUÇA GEREK YOK

YGS’de 40 matematik sorusundan 23’üne doğru yanıt veren bir şablon vardır ve en iyimser bakış açısıyla, ÖSYM, sınavı elini yüzüne bulaştırmıştır. Bu rezaletin sorumlularının, başka suça gerek yok, sadece had safhada beceriksizlik dolayısıyla istifa etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Konu adliyeye yansıdığından, kişiliğime de uygun olmadığından, kimseyi suçlayıcı ithamlarda bulunmak istemiyorum, ancak kamuoyu tarafından anlaşılması gereken iki konu var: 1) ÖSYM’nin aslında ne yapmak istediği, 2) ama ne yaptığı.

İkinci sorunun yanıtını, yani ÖSYM’nin ne yaptığını üç aşağı beş yukarı anladık. Özetle şöyle:

a) Her sorunun şıklarını bir biçimde sıraya dizmişler ve bu sıralamayı mümkün olduğunca küçükten büyüğe doğru, ya da alfabetik olarak, ya da kısadan uzuna doğru yapmışlar. Burada bir sorun yok.

b) Sonra, doğru şıkkı sabit bırakarak tüm yanlış şıkları karmışlar.

c) Ancak yukarıdaki işlemi tüm soru kitapçıklarında ayrı ayrı yapacaklarına, söylenene göre bir yanlışlık sonucu tek bir karma yapmışlar. Bu da sanırım basına ve kamuoyuna sunulan kitapçıktaki karma. Bu kitapçığa master kitapçık diyelim. Fiyaskoyu ortaya çıkaran da dağıtılan bu master kitapçık zaten.

d) Öğrencilere sınavda dağıtılan kitapçıklarda, master kitapçıktaki şıklar rastgele ve ayrı ayrı döngüsel olarak kaydırılmış. Örneğin birinde sıralama ABCDE iken bir diğerinde sıralama BCDEA olmuş, bir başkasında CDEAB vs. Böylece tüm kitapçıklarda, tüm soruların şıklarının döngüsel sıralaması aynı çıkmış.

e) Son olarak da soruların bizzat kendileri, rastgele değil, belli kurallara uyularak karılmış. Burada da bir sorun yok, böyle olması gerekir. Hatta sorularda hiç karma yapılmaması belki daha sağlıklı olurdu. Asıl sorun, b ve c’de belirttiğim işlemde.

İzlenen bu yöntemin şu sakıncası var: Rastlantıyla ya da kasten beliren ve soruların tümünü ya da çoğunluğunu yanıtlamaya yarayan bir şablonun, istisnasız tüm kitapçıklarda belirme ihtimali vardır. Nitekim Radikal gazetesinden Betül Kotan’ın ortaya koyduğu “büyük sayının sağındaki doğru yanıttır” yöntemi 40 matematik sorusunun 36’sına uygulanabiliyor ve istisnasız her kitapçıkta 23 doğru yanıt veriyor. Zamanla başka şablonlar da ortaya çıkarılabilir, çıkarılıyor da, örneğin, http://www.scribd.com/doç/52469632/YGS-sınavı-çözme-algorıtması

Eğer öğrenciler bu şablonu önceden görmemişlerse bir sorun yok, çünkü sınav sırasında böyle bir şablonu farketmek imkânsız; farkeden de en azından benim nezdimde en iyi üniversitenin en iyi bölümüne girmeye hak kazanmış demektir!

Ama her türlü şablonun dışarıya kolaylıkla sızdırılma olasılığı olduğundan, ÖSYM’nin bu kusuru bağışlanır gibi değil. Üstelik sistemdeki bu hata da öyle kolay kolay farkedilmeyecek bir hata değildir. Buna acemilik değil, en iyimser bakış açısıyla had safhada beceriksizlik denir.

Ayrıca şu sorular da akla geliyor: Eğer b’de sözünü ettiğim “doğru yanıtı sabit bırakıp yanlış şıkları karma” işlemi rastgele yapılmışsa,

a) Nasıl oluyor da tam 8 soruda hiç karma yapılmamış ve bu 8 soruda yanıt hep en küçük oluyor?

b) Nasıl oluyor da 36 sorunun 23’unde doğru yanıt hep en büyük yanıtın sağında yer alıyor?

Bunlar yanıtlanması gereken canalıcı sorular.

Birinci sorunun, yani “ÖSYM aslında ne yapmak istedi?” sorusunun yanıtını tahmin bile edemiyorum. Daha doğrusu tahmin ediyorum ama bir anlam veremiyorum, çünkü yanlış şıkları rastgele karıp sonra şıkları rastgele döngüsel olarak kaydırmakla, doğru yanlış demeden tüm şıkları bir defada rastgele karmak arasında hiçbir fark yoktur ve ikinci yöntem akla ilk gelendir, çok daha sadedir, kolaydır ve dolayısıyla hatalara karşı çok daha dayanıklıdır. Bu sorunun da yanıtını ÖSYM başkanı hepimize açıklamakla yükümlüdür.

YAZIKTIR, GÜNAHTIR, ZULÜMDÜR

Son olarak eğitim sistemimiz hakkında bir iki söz söylemek istiyorum. Hiçbir ülke gençlerine böylesine zulüm edemez. Çocukların ne haftasonları var ne geceleri ne de yaz tatilleri. Biz büyükler bu kadar çalışmak zorunda bırakılsak, isyan bayraklarını açıp haykıra haykıra Ankara’ya yürürüz! Çocuklarımızın sesi soluğu çıkmıyor, başlarına gelene çaresiz katlanıyorlar. Buna hakkımız yoktur. Yazıktır, günahtır, zulümdür ve başka da adı yoktur. Bu soruna acilen bir çözüm bulunmalı. Bu skandalla birlikte, bu zalim sistemin iflas ettiğini umuyorum ve bütün bu olup bitenlerin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Ali Nesin