Fatih Davutpaşa Anadolu Lisesi’nde 16 Haziran-27 Haziran tarihleri arasında öğretmenlere yönelik olarak düzenlenen sene sonu seminerinin dünkü (25 Haziran 2014) oturumunun konuğu Klinik Psikolog Murat Dinçer’di. Bilindiği gibi artık liselerde, kaldırılan ortalama yükseltme sınavlarının yerine, seminer uygulaması geldi. Senede iki sefer yapılan bu seminerlerde öğretmenler çeşitli konularda bilgilendiriliyor.

Çatışma çözme konusunda akademik çalışmaları da bulunan Dinçer, alt başlıkları; çatışma yaklaşımı, çatışmayı haritalama, etkili iletişim, duyguları yönetebilme, arabuluculuk/pazarlık olan “çatışma yönetimi” konusunda öğretmenleri bilgilendirdi.

Seminere, “Aranızda çatışma yaşamayan var mı?” sorusuyla başlayan Dinçer, çatışmadan kaçılamayacağını, önemli olanın çatışmayı iyi yönetmek olduğunu, söyledi.

“İnsan çatışmadan kaçamaz. Her gün eşitimizle, altımızla, üstümüzle çatışma halindeyiz. Önemli olan çatışmayı iyi yönetmek. Çatışmanın temelinde ben kavramı yatar.”

Çatışma nedenleri arasında; düşünce ayrımlarını/değer çatışmalarını, ihtiyaçların engellenmesini, bölge tanımlamalarını/güç savaşlarını sıralayan Dinçer, son maddenin diğer iki maddeyi de içerdiğinin altını çizdi.

“Hayvan belgeselleri seyredenler bilir: Aslan işeyerek bölgesinin sınırlarını çizer. Sonra alanına giren olursa ona saldırır. Aynı durum insanda da mevcuttur. Alt ve orta beynimiz hayvanlarınkiyle aynı. Farklı olan üst beyin dediğimiz korteks. Bölgemize bir saldırı olduğunda hemen amigdala (orta beyin) devreye girer, çatışmayı başlatır. Çatışma durumunda kendini güçlü hisseden saldırır, zayıf hisseden kaçar.”

Çatışmayı çözmeyi, korteksi (üst beyin-ön lop) devreye sokup coşmuş amigdalayı sakinleştirmek olarak tanımlayan Dinçer, çatışmadan kaçınmak için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

“ ‘Ben’i ve ‘benim’i aşmak, beynini çalışma sistemini bilmek, karşı tarafın oyununa gelmemek, karşıdakiyle doğru iletişim kurmak ve onu etkin dinlemek.”

Çatışma denilen şeyin birden oluşmadığını da söyleyen Dinçer, çatışmanın sıkınıtı-olay-yanlış anlama-gerilim-kriz aşamalarından geçtiğini söyledi.

“Önemli olan çatışmayı sıkıntı aşamasında halledebilmek. Çatışmayı çözmek için meseleyi önce betimlemek, sonra anlamak ve en son müdahale etmek gerekir. Benimkisi doğru seninkisi yanlış dediğimiz anda çatışma çıkar. Doğru/yanlış tanımlamaları kişiden kişiye, bölgeden bölgeye değişir. Örneğin İngilizlerde toplum içinde gaz çıkarmak ayıp değildir.”

Dinçer, öğretmenlere ayrıca şunları da önerdi:

Günlük hayatta onaylama cümlelerini daha sık kullanın. “Yazdığın okunmuyor” demek yerine, “Bu kâğıdı okumakta zorlanıyorum” deyin.

Öğrencilerle “Haklısınız, sizi anlıyorum” gibi destekleyici cümlelerle konuşun.

Emir cümlelerini sebebini de belirterek kullanın. “Kes sesini” demek yerine “Osman sen konuşunca dikkatim dağılıyor” deyin.

Karşınızdakiyle ben diliyle konuşun. Örneğin eve geç gelen eşinize, “Nerde kaldın?” demek yerine, “Sen gecikince panik oluyorum, özlüyorum seni” deyin.

Karşıdakine kapalı uçlu sorular sormak yerine açık uçlu ve çözüm odaklı sorular sorun. “Günün kötü geçti mi?” diye sormak yerine, “Günün nasıl geçti?” diye sorun.

İletişim engeline yol açacak cümlelerden kaçının. “Yerine otur” demek yerine, “Kıpırdanıp durma” derseniz, iletişim engeline yol açarsınız.

Doğru kelimeleri seçmek önemlidir. Birine şişman demek yerine balıketli demek gelecek tepkiyi azaltır.

Dikkat çekmek isteyen çocuğu, yanlış davranışında değil, doğru davranışlarında fark etmek/görmek daha doğrudur.

Osman Akyol / Demokrat Haber