Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSGP) okullar açılırken eğitimin sorunlarına değinen ve çözüm önerilerinin yer aldığı bir rapor yayımladı. Raporda, “Tüm özel öğretim kurumları ve dershaneler sahiplerinden satın alınarak kamulaştırılmalı, çalışanları kamu güvencesine kavuşturulmalı, kadrolu çalışma esasına göre istihdam edilmelidir” denildi.

Raporda, “Kamulaştırılan bu kurumlar; rehberlik ve psikolojik danışmanlık merkezlerine, halk eğitim merkezlerine, bilgi evlerine, halk kütüphanelerine dönüştürülmelidir. Söz konusu kurumlarda verilen hizmet ücretsiz olmalıdır” denildi.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, yeni eğitim-öğretim yılı başlarken, eğitim sistemine dair sorunlar ve çözüm önerilerini içeren “Okul Yolu Sorun Dolu” adlı raporunu bugün düzenledikleri basın toplantısı ile kamuoyuna sundu.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü Sevil Turan, MYK üyesi Alaaddin Dinçer, İstanbul İl Eş Sözcüsü İnci İşbulur, Eğitim Çalışma Grubu üyesi ve Eğitim-Sen 2. Nolu Şube Başkanı Cem Yalçın'ın katıldığı basın toplantısında, mevcut eğitim sistemiyle, 12 Eylül darbesinin kurumsallaştırdığı tek kimlik, tek inanç anlayışı ve bunun uzantısı baskıcı ve ezberci bir yapının topluma dayatıldığı belirtildi.

YSGP Eş Sözcüsü Turan, “AKP döneminde bir yap-boz sistemi ile sürekli değiştirilen eğitim sistemi toplumda kalıcı hasarlara, sosyal adaletsizliklere neden oldu. Eğitim harcamalarının GSYİH'ya oranı en az %6, yüksek öğretimde ise %3 olması gerekirken, eğitim sektörü, kamu harcamaları üzerinden bir yük olarak algılanarak özelleştirmeye gidilmekte, dershaneler ile fırsat eşitsizliği derinleştirmekte, eğitim sektörü çalışanları sömürülmesi devam etmektedir.” dedi.

Önümüzdeki haftadan itibaren karşılaşılacak bir sorunun seçmeli dersler olacağını belirten Cem Yalçın, “21 seçmeli ders planlanmasına rağmen altyapısı oluşturulmadığı için okul yönetimlerinin mevcut öğretmen kontenjanı ile açacağı seçmeli dersler zorunlu olacak. Kürtçe seçmeli ders konusu ise yeni bir mağduriyet yaratıyor. Enstitülerden mezun olan Kürtçe öğretmenleri için kadro açılmadığı için öğretmenlere ücretli çalıştırma koşulları dayatılacak. Burada asıl sorun ise devletin anadili öğretmek mantığı ile hareket etmesidir. Olması gereken, anadilinde eğitim ve resmi dilin öğretilmesidir, anadilinde eğitimi sağlayacak politik, yasal sosyal ve ekonomik altyapının oluşturulmasıdır.” dedi.

Alaaddin Dinçer, yeni dönemde haftalık 36 saatlik dersin, öğrenciler üzerinde ağır bir yük oluşturacağını, günde 7 saatlik eğitimde öğrencileri hayata hazırlayacak sosyal eğitimin yer almayacağı ve sınav odaklı eğitim sisteminin devam edeceğini belirtti. Dinçer, “yeni sistemde her dersin bir sınavı merkezi olarak yapılacak ve bu sınavın oranı %70 olacak. Bu uygulama, tüm öğrencilerin ve velilerin, öğretim yılında sadece bu derslere odaklanmasına neden olacaktır. Bu durum, öğrencileri yine herhangi bir sosyal alan yaratmadan etüt merkezlerine dönüşecek dershane sistemine mahkum edecektir.” dedi.

Öğrenciler için Anadolu Lisesi, İmam Hatip Lisesi ve Meslek Lisesi arasında bir seçim yapma dayatmasının yasal olmadığını belirten Dinçer, her ilde genel lise uygulamasının zorunlu olduğunu ancak bu gerçeğin bilinçli olarak örtbas edildiğini ve tartışmaya açılmadığını söyledi. Dinçer sözlerine, öğrencilerin bu politika ile mecburi olarak imam hatip liselerine yönlendirildiğini, vatandaşların inançları doğrultusunda yaptığı seçimlere kesinlikle müdahale edilemeyeceği ancak hükümetin kendi ideolojisi doğrultusunda tek tip bir eğitim sisteminden bir ucube yarattığını söyleyerek devam etti.

Dinçer, 2013 yılına kadar olan tüm sınav sistemlerine 5 milyon öğrencinin dahil olduğunu ancak başarı oranının tüm derslerde %50'nin altında olmasının, eğitim sisteminin nasıl bir çöküntü içinde olduğunu gösterdiğini belirtti.