Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Barış Ünlü'nün, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın "Kürdistan Devriminin Yolu Manifestosu" ile son kitabı "Ortadoğu'da Yerel Sistem İnşası Olarak Demokratik Modernite" başlıklı eserlerini sınav sorusu olarak sorması tartışmalara neden oldu. Hedef gösterilen Ünlü, soruyu sorma nedenlerini ve meseleye bakışını Dicle Haber Ajansı'na (DİHA) anlattı.

Kürt Meselesi'ni Türkiye Tarihi'nde incelerken Abdullah Öcalan'ın fikirleri çok önemli olduğuna vurgu yapan Ünlü, "Tayyip Erdoğan'ın metinlerini okutacak halim yok herhalde, tabii ki Öcalan'ın metinlerini okutacağım. Dolayısıyla böyle bir derste, böyle bir soru sordum. Öğrenciler de cevapladı, güzel de cevapladılar, birçoğu da geçti," dedi.

Ünlü'nün DİHA'ya yaptığı açıklamalar şöyle:

'BÖYLE BİR DERSTE ERDOĞAN'IN METİNLERİNİ OKUTACAK HALİM YOK'

Ünlü, birinci dönem "Türkiye'de Siyasal Hayat ve Kurumlar" dersini kendisinin verdiğini ve seçmeli bir ders olduğunu belirterek şöyle konuştu:

"Bu soruları ben yıllarca Kürt ve Ermeni Meseleleri'nin Modern Türkiye Tarihi'ni kurumlarıyla ideolojisiyle, sosyal bilimleriyle, sınıfsal yapısıyla, siyasetiyle, yargı sistemiyle ve her şeyiyle Türkiye'yi nasıl etkilediğini anlatıyorum. Osmanlı Tanzimat Dönemi'nden bugüne kadar getiriyoruz. Arada geçen bütün dönemler, Ermeni Meselesi, Soykırım, Kürt İsyanları, Kürt İsyanları'na karşı devletin geliştirdiği politikalar, imha ve asimilasyon politikaları; ben bunları inceliyorum ve her hafta derste başka okumalar da yapıyoruz. 60'lı, 70'li yıllara gelindiğinde de konu, Türkiye Sosyalist Hareketi ve bunun içinden çıkan Kürt soluna bakıyoruz. Kürt Solu'nda farklı örgütler var ve örgütlerin o dönemde ortaya attığı sömürge tezi çok önemli. Çünkü bu sömürge tezi üzerine zaten PKK, Türkiye Devleti'ne karşı gerilla savaşını başlatıyor. PKK'nin kuruluş metni olan 'Kürdistan Devrimi'nin Yolu'nu da okuyoruz. Genelde vize sonrası da 1980'ler sonrasında Kürt Hareketi nasıl dönüştü, Kürt toplumu nasıl dönüştü, kadın hareketi, zorunlu göç, büyük kentlerde Kürtler'in yaşadığı sorunlar, ırkçılık, artan linç olayları... Vize sonrasında bu tip şeyleri inceliyoruz. Ve tabi biraz Barış Süreci'ne geliyoruz. Bu 2000'li yıllardaki süreçte doğrudan Öcalan'ın değişen görüşleriyle çok alakalı; Demokratik Modernite, Özerklik vs. Dolayısıyla 2012'de Demokratik Modernite üzerine yazdığı metinde, 78'den 2012'ye görüşlerinin nasıl değiştiği ve bu görüşlerin neden değiştiği; arkasında küresel ve yerel, bölgesel dinamikler nelerdir vs... Kürt Meselesi'ni Türkiye Tarihi'nde incelerken tabii ki Abdullah Öcalan'ın fikirleri çok önemli. Kurucu metinler bunlar ve sonuçta bu düşüncenin gelişimi üzerinden bir sürü şey oldu Türkiye'de, bir savaş sürdü, insanlar öldü, hala da ölüyor. Böyle bir derste bunların bilinmesi, okutulması kadar normal bir şey yok. Tayyip Erdoğan'ın metinlerini okutacak halim yok herhalde, tabiki Öcalan'ın metinlerini okutacağım. Dolayısıyla böyle bir derste, böyle bir soru sordum. Öğrenciler de cevapladı, güzel de cevapladılar, birçoğu da geçti."

'HEDEF GÖZETEN MEDYANIN GAZETECİLİK FAALİYETİ İLE İLGİSİ YOK'

Ünlü, sosyal medyada yürütülen linç kampanyalarına ilişkin de kendisine bazı kişiler tarafından "Arkanı kolla" gibisinden tehditlerin yapıldığına dikkat çekti. Bu tip bir bakış açısıyla böyle bir soruya, "terörizm propagandası ve PKK'lilik" olarak bakan milyonlarca insanın olduğunu söyleyen Ünlü, Türkiye toplumunun çok sağcı ve aşırı milliyetçi bir toplum olduğunu dile getirdi.

Ünlü, sınavda sorduğu soru nedeniyle Vahded gazetesinin manşetine taşınması ve ana akın medyanın hedefi haline getirilmesine ilişkin yapılan haberlere dair değerlendirmelerde bulunarak, "Bu yayın organlarının biraz istihbarat faaliyeti olarak çalıştığını düşünüyorum. Vahdet, Akit, Haber Vaktim gibi medya organlarının bağımsız gazetecilik yaptıklarını zannetmiyorum. Mutlaka bunlar devletle, devletin içindeki belirli kurumlarla, hükümetle ilişki içindeler. Ve çeşitli fonksiyonlar görüyorlar. Eskiden de, şimdide böyledir. Mesela Hürriyet belli bir kesime hitap ederdi, Milliyet bir kesime, Radikal bir kesime... Hepsi ayrı bir kesime hitap ediyor ve mesaj veriyorlar. Bu Vahdet falan da işte galiba Türk-İslamcı bir çizgide. Biraz cemaatin boşalttığı, cemaatin de biraz seslenebileceği kesimlere galiba sesleniyorlar: Vahdet anladığım kadarıyla çözüm sürecine karşı ama hükümeti destekliyor. AKP'yi destekleyen bir organın çözüm sürecine karşı olması, böyle bir hükümet böyle bir iktidar zamanında olamaz. Demekki hükümet böyle bir kesime de yani daha milliyetçi bir kesime de hoş gözükecek ama aynı zamanda hükümete destek vermelerini sağlayacak bir yayın organı istiyor. İşte bunları öne sürdüler. Bunların gazetecilik faaliyetiyle falan ilgisi yok, bunlar tamamen bütün gün hedef gösteriyorlar" diye konuştu.

'DEVLET ÖCALAN İLE GÖRÜŞMEZ İSE BAŞININ BELAYA GİRECEĞİNİ BİLİYOR'

Yürütülen çözüm sürecine değinen Ünlü, devlet'in Öcalan ile görüşmek zorunda kaldığını, "Görüşebileceği başka biri olmadığından kaynaklı mecbur kaldı" sözleriyle dile getirdi. Ünlü, "Devlet Öcalan ile görüşmezse başının belaya gireceğini veya işlerin çok kötü gideceğini biliyor. Ama görüşmekten memnun değil, memnunmuş gibi gözükmek de istemiyor" ifadesinde bulundu.

'İKTİDAR MEYDA'YI KULLANIYOR'

İktidar ve medya arasındaki ilişkilere işaret eden Ünlü, Diyarbakır'da hükümet nasıl farklı konuşuyor ise Yozgat'ta farklı konuşuyorsa ana akın medyanın da kendi kitlesine bu şekilde haberler yaptığını kaydetti. Ünlü, "Tayyip Erdoğan barış süreci yürütüyor diye, hepsi barış sürecini alkışlayacak ya da Öcalan'ı övecek diye bir şey yok. Öcalan'ı öven insanlar da çıkabiliyor, hükümetten bile çıkıyor artık son zamanlarda veya işte Radikal'de Hükümetin en büyük destekçilerinden Oral Çalışlar bile son zamanlarda köşe yazılarında Öcalan'ı sürekli öven, onu ön plana çıkarmak isteyen yazılar yazıyor. Fakat böyle hükümeti öven, hükümeti ön plana çıkaran ama Öcalan'ı yeren, Öcalan'ı terörist olarak gösteren yayın organları da var. Bunların hepsinin ayrı bir işlevi vardır, hepsi ayrı bir fonksiyon gösterir. İktidar-medya ilişkisi böyle bir şey. İktidar medyayı böyle kullanıyor. Bu da yeni bir taktik değil, bütün dünyada böyledir" değerlendirmesinde bulundu.

'HEDEF GÖSTERMELER TEHDİTLER AKADEMİYİ KONTROL ETME AMAÇLI'

Sınavda verdiği sorudan dolayı öğrencilerinden olumlu tepki aldığını dile getiren Ünlü, kendisine yapılan tehditlerin, hedef göstermelerin hiçbir etkide bulunamayacağını söyleyerek çalışmalarına devam edeceğini belirtti. Yapılan bu tehdit ve haberlerle akademisyenlerin bu tür çalışmalardan uzak tutulmasının hedeflendiğini belirten Ünlü, Türkiye'nin en köklü sosyal bilim fakültesi olan Siyasal'da bile böyle haberlerin yapılmasının sadece kendisi ile alakalı olmadığını, akademiyi kontrol etme ve onu dizginleştirmeye çalışan bir durum olduğunu söyledi.

'TÜRKİYE'NİN EN TEMEL KONULARI KÜRT VE ERMENİ MESELESİ'

"Kürt ve Ermeni meseleleri Türkiye'nin enen temel konularıdır" diyen Ünlü, Kürt ve Ermeni mesesinin sadece etnik konular olmadığını, aynı zamanda sınıfsal olduğunu dile getirdi. Ermeni meselesinin Türkiye'de burjuvazinin ortaya çıkışı ile alakalı olduğunu söyleyen Ünlü, gayr-i Müslimler'in hepsinin ülkeden kovulmasıyla, Türkiye'de burjuvazinin oluşumu ve burjuvazinin bu kadar milliyetçi ve devlete bağımlı olmasıyla alakalı olduğunu dile getirdi. Ünlü, konuya önem vermesinin nedeninin de konunun bilinmemesinden kaynaklı olduğunu belirterek, "Belki normal bir ülkede olsam bu kadar vurgulamazdım ama bunlar çok fazla derslerde anlatılan şeyler değil özellikle lisans düzeyinde anlatılan şeyler değil. Bunun önemi bence yeterince kavranmıyor" dedi.

'TÜRK ÜSTÜNLÜĞÜ HER YERDE VAR'

Ülkede, Türklerin neden üstün sayıldığını bir örnekle anlatan Ünlü, "ABD'de neden beyaz üstünlüğünü diye bir şey var sorduğunuzda, Türkiye'deki birçok sosyal bilimci meseleyi köleliğe götürür. Afrika'dan Amerika'ya binlerce insanın köle olarak getirilmesiyle başlatır. Türkiye'de peki Türkler neden üstün sorusuna genelde böyle bir tarihsel açıklama getirilmiyor. 1915'te özellikle başlayan bir durum olduğunu, insanlar bunu görmüyor. Türk üstünlüğü her yerde, ekonomide düşünün, yargıda düşünün, akademide düşünün her yerde Türk üstünlüğü vardır ve bu üstünlük de Türklere belli bir haklılık duygusu, belli bir üstünlük duygusu kazandırmıştır. Çoğu zaman insanlar bunları fark etmeden yaşar. En solcu insanda bile bunları bazen görebilirsiniz. Dolayısıyla bir sürü şeyi belirliyor, o yüzden ben bu dersi veriyorum" diye konuştu.