Medyadaki yandaşlık, yalakalık, ihbarcılık, kara propaganda rüzgarına Gazeteport haber sitesi de katıldı.

Mehmet Altan’ın ANF’ye açıklama yapmasını suç gibi gösterip hedef gösterdiler… Hatırlanacağı gibi 34 gazetecinin tutuklandığı operasyonda siyasi duruşları çok farklı insanlar KCK üyesi olma iddiasıyla tutuklanmış, kendilerine neden ANF'ye haber yaptıkları, neden falanca haberi yaptıkları sorulmuştu. Oysa bilindiği gibi 34 yurttaşımızın Uludere'de katledilemesi ana akım medya tarafından gizlenirken sadece ANF gibi haber kaynakları gerçekleri haber yapmıştı.

Gazeteport, ANF’ye söyleşi veren Mehmet Altan’ı hedef haline getirip açıkça ihbar ettiği haberini şöyle bitirdi: “Mehmet Altan yaptığı bu açıklama ile Başyazarı olduğu gazeteyi terör örgütüne şikayet eden ilk gazeteci olarak Türk Medya tarihine geçmiş oldu.”

(Haberin altında ne Gazeteport imzası var, ne de haberi yapanın ismi.)

Oysa, Mehmet Altan her zaman dile getirdiği görüşlerini ANF’ye de aynı şekilde ifade etmişti. Bu zamana kadar PKK yöneticileri Türk medyasının önde gelenleriyle söyleşiler yaptığı gibi, Türk medyasından ve siyasetinden de önde gelen birçok isim çok farklı medya kanallarına açıklamalarda bulunuyordu.



Basın ahlakı kişilerin kiminle görüştüğüne değil, görüşmede ne söylediğine yoğunlaşmayı gerektirirken, Yiğit Bulut’un Hasan Cemal’i Başbakan’a ihbar ettiği bir dönemde Gazeteport da Star yazarı Mehmet Altan’ı 'kamuoyuna' ihbar edip hedef göstererek, işten atılmasına rağmen Başbakan danışmanı yapılan Yiğit Bulut gibi önünün açılacağını umuyor olsa gerek.

Gazeteport haberinde “Star Gazetesi Başyazarı inanılması zor bir skandala imza atarak, PKK'ya yakınlığı ile bilinen ANF'ye verdiği röportajda, Başyazarı olduğu Star Gazetesini şikayet etti” diyor.



Haber şöyle devam ediyor:

“ANF tarafından Star Gazetesi Başyazarı Mehmet Altan'a yöneltilen ''Star Gazetesinde yazılarınız azaldı. Bunun nedeni eleştirileriniz mi? '' sorusuna Mehmet Altan'ın cevabı : ''Bana ilanlardan dolayı olduğu söylendi. Ama tabi ki nihayetinde fiili olarak azaltıldı. Ben yazıları kendi inisiyatifimle indirmedim. Yazılarımın 5’e indirileceği söylendi'' şeklinde oldu.

Mehmet Altan yaptığı bu açıklama ile Başyazarı olduğu gazeteyi terör örgütüne şikayet eden ilk gazeteci olarak Türk Medya tarihine geçmiş oldu.”


Görüldüğü gibi, Gazeteport’un iddia ettiği gibi Mehmet Altan gazetesini şikayet etmiyor, herkesin bildiği ve konuştuğu, hatta haber olan bu konu hakkındaki soruya gayet makul bir yanıt veriyor. Ancak Gazeteport durumdan fırsat çıkarıp son günlerin rüzgarına yelken açıp yol almak istiyor. Ancak bu yolculuk sonunda gazetecilik ve basın ahlakından ne kadar uzaklaştıklarının farkında değiller.

Bir meslektaşları hakkında “Başyazarı olduğu gazeteyi terör örgütüne şikayet eden ilk gazeteci” diye yazabilecek kadar gözü dönen gazetecilerin ve medya organlarının bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz artık. Üstelik o gazetecinin yıllardır savunduğu fikirlerle PKK ile uzaktan yakından bir ilişkisi olmadığı herkese malumken.

Ancak Gazeteport bunu cahillikten yapmış gibi gelmiyor bana. Tam da AKP’nin yeni geliştirmek istediği konsepte uygun bir çıkış bu. Kürtleri yalnızlaştırma, tecrit etme, Kürt sorununun çözümü konusunda devlet konseptinin dışına çıkanları cezalandırma konsepti bunu gerektiriyor.

Büşra Ersanlı, Ragıp Zarakolu gibi isimlerin tutuklanması da bu konseptin bir parçası. Başbakan’ın medya temsilcileri ve ardından ajanslarla yaptığı toplantılar da.

Banu Güven, Can Dündar, Ruşen Çakır, Ece Temelkuran’ın başına gelenler de bu konseptin bir parçası. Yiğit Bulut’un Hasan Cemal’i ihbarı da. Gazeteport’un Mehmet Altan’ı hedef alması da…

Vermek istedikleri mesaj şu: “Durmak yok, otoriterleşmeye devam! Bizim hegemonyamızın aksine bir duruş içinde olanlar, bunun hayata geçmesi için canla başla çalışmayanlar kim olursa olsun hedefimizdir!”

Ama hiç heveslenmesinler, bu ülkenin demokratları hep beraber bu baskı rejimine direnecek, bu kuşatmayı yaracaktır. Gerçekler baskıyla ortadan kaldırılamayacak kadar güçlü, aydınlar baskılara pabuç bırakmayacak kadar dirençlidir bu ülkede…

Onlar farkında değiller ama bu ülke toprakları Hrant Dinkler, Musa Anterler, İsmail Beşikçiler çıkarmıştır. Daha da binlercesini çıkaracaktır, herkes özgür ve eşit olana kadar...

Mehmet Altan’ın ANF’ye söylediği şu sözler ne kadar da doğru değil mi:

“Türkiye'deki vesayet sona erdi denilemez, çünkü mevzuat olduğu gibi duruyor. Yani konjonktürel, geçici bir mevzi farklılaşması Türkiye’de mevcut vesayetlerin sona geldiği anlamına gelmiyor. Türkiye’de sadece askeri vesayet yok, siyasi vesayet de var. Onun için ben bu meselelere güç dengeleri açısından değil, rejimin dönüşmesi açısından bakıyorum. Rejim dönüşmedi ve dönüşmekten de uzak.”