Türkiye medyasının kıdemli isimlerinden Aydın Engin, bugün (24 Mart 2022 Perşembe) hayatını kaybetti.

Engin, 53 yıldır gazetecilik yapıyordu.

Aydın Engin, safra kesesi sorunu nedeniyle 8 Mart Salı günü ameliyata alındı. Ameliyat sonrasında gözlenen sızma nedeniyle 9 Mart Çarşamba günü ikinci bir operasyon geçiren Aydın Engin, kısa süreli aralar dışında 16 gündür "yoğun bakım" servisinde tedavi görüyordu.

AYDIN ENGİN KİMDİR?

“Ben kıdemli bir basın sanığıyım" demişti Aydın Engin. 1970'li yıllarda farklı zamanlarda 7 kez tutuklandı. Hakkında açılan davalar nedeniyle yaklaşık 12 yıl Almanya'da yaşadı, ülkesine dönemedi, ancak sürgün yıllarında da yazmaktan vazgeçmedi.

Aydın Engin 12 Şubat 1941'de İzmir'in Ödemiş ilçesinde terzi Sadık Engin ile Adalet Engin'in oğlu olarak dünyaya geldi. Ortaöğrenimini 1957'de Ödemiş Lisesi'nde tamamladı. Ardından girdiği ve bir süre öğrenim gördüğü İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bırakarak, aktif siyaset, gazetecilik ve tiyatro dünyasına adım attı.

Öğrencilik yıllarında Adalet Cimcoz, Tahir Alangu gibi bazı yazar ve çevirmenlerinin yazılarını daktiloya çekerek geçimini sağlamaya çalıştı ve yazarlık mesleği ile tanıştı. Üniversite öğrenimi sırasında bir yandan da Gençlik Tiyatrosu'nda amatör tiyatroya başladı. Sonrasında hukuk öğrenimini bırakıp tiyatroculuğu meslek olarak seçti.

Yedek subay öğretmenliği sırasında ilk oyunu olan "Aykırı"yı yazdı. Oyun, Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu'nda sahnelendi. Aydın Engin, bu toplulukta dramaturg ve oyuncu olarak işe başladı. Aynı yıl, Yılmaz Güney'in özel senaristi olarak çalışmaya başladı. Yeşilçam için pek çok senaryo yazdı ancak imzasını koymadı. Aydın Engin o zamanları "Yeşilçam sinemasına çok sayıda senaryo yazdım. Derken Yılmaz Güney’in 'Ghost writter'i oldum. Yani senaryoyu ben yazdım afişte ya takma ad kullandık ya da Yılmaz Güney imzasını" diye anlattı daha sonra.

1967'de Tuncel Kurtiz, Tuncer Necmioğlu, Umur Bugay ve Müjdat Gezen'le birlikte Halk Oyuncuları'nı kurdu. "Devri Süleyman" adlı oyunu yazdı ve yönetti. Yasaklamalara rağmen yüzlerce kez sahnelenen oyun, Türkiye'de tiyatro tarihine girecek ölçüde büyük ilgi gördü.

1969'da tiyatroculuğu bırakarak gazeteciliğe başladı. Haftalık Yeni Ortam dergisinde Yazı İşleri Müdürlüğü yaptı. 12 Mart 1971  darbesi sırasında tutuklandı. Tahliye olduktan sonra artık günlük bir gazeteye dönüşen Yeni Ortam'da Yazı İşleri Müdürü oldu ve aynı gazetede köşe yazıları yazdı.

Yeni Ortam'da gazeteci Uğur Mumcu ile birlikte çalıştı. Yeni Ortam günlerini yıllar sonra şu sözlerle andı:

"Uğur Mumcu ile biz Yeni Ortam Gazetesi'nde beraber çalıştık. O Ankara Büro Şefi'ydi. Büro dediysem, büroda sadece o vardı. Ben ise Yazı İşleri Müdürü'ydüm. Ama hiç memurum yoktu. Şişhane'de kargoya belediye otobüsü ile gidip, kargo alıp haber yapardık. Bu koşullarda haber yapardık. Biz haberciyiz, esas olarak mesleğimizin içinde habercileriz. İyi haberci olmaya gayret ederiz, Mahir Kaynak'ın bir MİT ajanı olduğunu Yeni Ortam Dergisi Ankara Bürosu Şefi muhabir Uğur Mumcu ortaya çıkardı. Yazı İşleri Müdür Aydın Engin bu haberi kapak yaptı. Biz o yıl ödül aldık. Ben halen bununla övünürüm."

12 Mart sonrasında kurulan ilk sosyalist parti olan Türkiye Sosyalist İşçi Partisi'nin kurucuları arasına katıldı. Partinin kurucularından, akademisyen/edebiyatçı ve aktivist Oya Baydar ile evlendi. Bu evlilikten oğlu Ekim dünyaya geldi.

1974 yılında eşi Oya Baydar ve Yusuf Bahadınlı ile İlke dergisini kurdu. 1976'da Politika Gazetesi Genel Yayın Müdürü oldu. Bu gazetede, "Tırmık" adlı sütununda köşe yazıları yayımlamaya başladı; yazılarından dolayı hakkında çok sayıda dava açıldı.

1980'de tutuklu olduğu sırada bir başka davadan ötürü 7,5 yıl hapse mahkûm oldu, ancak bir yanlışlık sonucu tahliye edilince Haziran 1980'de yurt dışına gitti. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 12 yıl boyunca yurda dönemedi; yaşamını siyasi mülteci olarak Almanya'da sürdürdü. Bu arada hakkında gıyaben açılan davalarda ağır hapis cezalarına çarptırıldı.

Almanya'da 1982-1884 yıllar arasında Avrupa'daki Türk göçmenlere seslenen "Türkiye Postası"isimli yayının başında yer alan Aydın Engin sonraki yıllarda bu dönemi şöyle anlatacaktı:

"Türkiye'deki cuntanın yaptığı idamlar işkenceleri protesto eden bir yayın çıkardık. Onun başında ben vardım. Pratik olarak ben vardım daha doğrusu. Çünkü pikaj-montaj- mizanpaj gibi gazetecilikle ilgili işlerden anlayan kimse yoktu. Bu yayınlar 1985'e kada sürdü. Bu arada Komünist Partisi ile benim aramda bir mesafe oluştu. Yalnız benim değil bir grup arkadaşın da. Başından beri ben geçimimi parti üstünden ya da örgütler üstünden sürdürmeyi reddetmiştim. Doğru da yapmışım, sonra bunu daha iyi anladım. Çünkü bu bir bağımlılık doğuruyordu."*

Aydın Engin Frankfurt'ta sonraki altı yıl boyunca geçimini taksi şoförlüğü yaparak sürdürdü.   

1991'de çıkan kısmi aftan yararlanarak Türkiye'ye döndü; kısa süre Sağmalcılar Cezaevi'nde hapis yattı. Sürgündeki Almanya yıllarını "Ben Frankfurt'ta Şoförken" adıyla kitap yaptı. 1992-2002 arasında Cumhuriyet Gazetesi'nde habercilik, köşe yazarlığı ve yazı işleri müdürlüğü yaptı.

2002'de Cumhuriyet'ten ayrıldı. Birgün gazetesinin kuruluşunda yönetici olarak görev aldı ve bir süre Tırmık köşesini yazdı. Daha sonra Agos'ta köşe yazıları yazmaya başladı. 

1 Eylül 2009'da yayına başlayan bağımsız internet gazetesi T24'ün kuruluşuna katıldı. Aydın Engin T24 serüvenine katılışını "T24 yaşlılık günlerime denk geldi. Doğan Akın 'Var mısın abi' dediğinde gençleşip delikanlı oldum" diye yazdı daha sonra.**

2015 Ağustos'unda yeniden Cumhuriyet gazetesine döndü. Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin "FETÖ ve PKK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" iddiasıyla  tutuklandığı soruşturmada gözaltına alındı,  yurt dışına çıkışını yasaklayan "adli kontrol" şartıyla serbest bırakıldı.

"Ben kıdemli bir basın sanığıyım. Hayatımda bu kadar ahlaksız bir dosya görmedim. Saçma demiyorum, ahlaksız diyorum" dediği ve Yargıtay aşamasında bulunan davada 7,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı'nda, gazete yazar ve yöneticilerinin tutuklu yargılandığı davada tartışmalara neden olan aleyhte tanıklık yapan ve Cumhurbaşkanlığı'na şikâyet dilekçesi de yazdığı ortaya çıkan Alev Coşkun'un yönetime gelmesinin ardından Cumhuriyet'ten ayrılarak T24'teki köşesine döndü.

Kaynak: T24