Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, Suriyeli mevkidaşı Faysal Mikdad ile görüştüğünü 10 ay sonra açıklaması ve Şam ile muhalefetin anlaşması yönündeki ifadeleri tartışmalara neden oldu.

Türkiye’nin Rusya ile görüşmelerinde bir süredir işaretleri verilen sürece ilişkin Çavuşoğlu’nun açıklamaları, Türkiye’nin Suriye’de desteklediği grupların tepkisine yol açtı.

Şam-Türkiye görüşmelerini ihanet olarak gören İslamcı gruplar, Türkiye’nin kontrol ettiği bölgelerde eylemler yaptı.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç ise olayların ardından yaptığı açıklamada, “Halihazırda, rejimin ayak sürümesi nedeniyle bu süreç ilerlememektedir” dedi.

Ortadoğu’yu yakından takip eden gazeteci Musa Özuğurlu, Evrensel’den Birkan Bulut’un sorularını yanıtladı.

Rusya’nın uzun zamandır Türkiye ve Suriye arasında bir kanal kurulması konusunda ısrarcı olduğunu belirten Özuğurlu, şunları dile getirdi:

“Türkiye’nin öne sürdüğü bazı güvenlik sorunlarının giderilmesinde Türkiye ve Suriye yönetiminin birlikte hareket edebileceklerini öngörüyor, buna zorluyordu. Bu nedenle Türkiye’den açıklamalar gelmeye başladı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun daha önce Suriye’nin terör örgütlerini bertaraf etmesi için siyasi destek vermeye hazır olduğunu söylemesi, daha sonra Tahran ve Soçi görüşmeleri, Erdoğan’ın istihbari düzeyde görüşüldüğü ifadeleri bazı pazarlıkların döndüğünü gösteriyordu. Çavuşoğlu’nun son açıklaması ise bu örgütler arasında ‘Acaba ihanete mi uğruyoruz’ düşüncesini doğurdu. Çünkü bu örgütlerin ezici çoğunluğu Türkiye’nin yönlendirmesiyle hareket eden örgütler. Eğer Suriye ile Türkiye arasında bir anlaşma söz konusu olursa varlıkları sona erecek.”

Bu örgütlerin orada kendi yerel iktidarlarını oluşturmaya, Türkiye’nin desteğini de bir fırsat olarak değerlendirmeye çalıştıklarını ifade eden Özuğurlu, Türkiye ile Suriye arasında anlaşma olursa bu grupların sadece protestoyla yetinmeyerek Türkiye’ye karşı da somut bir tavır içerisine girebileceği uyarısında bulundu.

TÜRKİYE, SURİYE'DEKİ VARLIĞINI SÜRDÜRMEK İSTİYOR

Anlaşmada, Türkiye’nin öncelikle YPG’nin bertaraf edilmesini hedeflediğini vurgulayan Özuğurlu, Türkiye’nin desteklediği birtakım grupları yönetime ortak etmeyi, Suriye’nin imarında da yer almayı, sığınmacıların en azından bir kısmını geri göndermeyi de amaçladığını söyledi.

Ayrıca Türkiye’nin o bölgede bir şekilde kalıcılaşmaya başlayan bir etkisi olduğuna dikkat çeken Özuğurlu, Türkiye’nin oradaki varlığını da sürdürmeyi amaçladığını ifade etti.

ABD’NİN TAVRINI OLASI ANLAŞMA BELİRLER

Rusya-Suriye-Türkiye üçgeninde bunlar yaşanırken, ABD’nin Erdoğan-Esad anlaşması durumunda alacağı pozisyonunun ne olacağı sorusuna Özuğurlu, şöyle yanıt verdi:

“Rusya, Türkiye, Suriye ve İran ABD’yi bölgede istemiyorlar. Her birinin çeşitli nedenleri var. Eğer Suriye Türkiye’nin istediği şekilde YPG’ye karşı harekete geçerse ABD ile karşı karşıya gelmek durumunda kalacak. Diğer yandan Suriye’nin başarılı olması halinde ABD’nin oradaki varlığı sona erecek. Ancak Türkiye’nin de ABD’ye karşı net bir tavır içerisinde olmadığını görüyoruz. İktidarın ABD ile YPG iş birliğine yönelik ağır eleştirileri olduğunu gördük. Fakat pratikte bunu giderebilecek herhangi bir adım atıldığını görmüyoruz. Mesela Türkiye YPG’ye operasyon yaparken ABD’nin rızası olmadan harekete edemiyor. Bu nedenle bütün yük Suriye ordusuna kalacak ama YPG’nin Suriye yönetimine güvensizliği devam ediyor. Çünkü elde ettikleri hakları kaybetme korkusu var. Bu çetrefili durumda hem ABD hem de YPG’nin tavrını sanıyorum Türkiye ile Suriye arasında anlaşma olursa bunun çerçevesi ve şartları belirleyecek.”

Türkiye’nin Suriye’de desteklediği İslamcı örgütlerle arasındaki gerilimin iç politikaya yansımasını sorusuna ise Özuğurlu, Suriye’deki cihatçılar ile Türkiye’deki sığınmacılar arasındaki farkın gözetilmediğini söyledi.

Cihatçıların yapmış olduğu birtakım eylemlerin Türkiye’deki sığınmacılara yönelik tepkilere neden olduğunu belirten Özuğurlu, terör örgütleri ile halk arasında net ayrımın yapılması, insan haklarının devletler bazında garanti altına alınması gerektiğini söyledi.

Suriye’de yaşananların Türkiye’nin politikalarının sonucu olduğunu ifade eden Özuğurlu, “Bunun öngörülmesi gerekiyordu. Bu örgütlerin herhangi bir şekilde dış istihbarat örgülerinin etkilerine açık olduğunun bilinmesi gerekiyordu. ‘Biz o bölgeyi ayırdık, insanlar herhangi bir şekilde varlıklarını devam ettirebilirler ve bunu pazarlık unsuru olarak kullanabiliriz’ düşüncesinin yanlışlığı ortaya çıkıyor. Çünkü bunlar ideolojik bir şekilde hareket eden örgütler değil; paralı askerler olarak değerlendirebileceğimiz örgütlerdir. Bunlar içerisinde yarın herhangi bir ülkenin yaratacağı bir etki bu örgütleri faklı bir yöne çekebilir. Türkiye açısından çok ciddi bir tehlike söz konusu. Suriye zaten bunlarla savaşıyor ve o bölgeye izole etmiş durumda. Dolayısıyla Suriye açısından değişecek bir şey olmayacak ama Türkiye açısından İdlib’deki terör örgütleri eğer elimine edilmezse durum bizim açımızdan hiç parlak değil” dedi.