7 Aralık 2014 Pazar akşamı saat 19:00’da KUT (Kadıköy Uluslararası Kilise) kilisesinin hizmet dairesinin üstünde bulunan 2. katında bir yangın çıktı. Yangını söndüren itfaiye müdürü raporunda yangının kundaklama yoluyla çıkmasının pek mümkün olmadığını, kasıtlı bir eylem sonucu yangın çıkarılsa, içinde 40.000 kitabın bulunan kilisenin bir saat içinde hızla kül olacağını, ama yavaş yavaş içten yanması nedeniyle yangının 3 saat sürdüğünü ifade etti. Yangının, kutu içinde noel ağacı duran yığının bulunduğu bölgedeki elektrik tesisatından kaynaklanabileceği öngörüsünde bulundular. Noel ağacının kolay tutuşur bir madde olduğunu ifade ettiler.

Bu herkes için rahatlatıcı bir sonuç olurdu, Kilise bir saldırıyla karşılaşmadığı için tedirgin olmaz, yetkililer de Hristiyan vatandaşlarını saldırılardan korudukları için kimsenin başı ağrımazdı. İlk başta herkes buna inandı, inanmak istedi. Ama bazıları inanmamızı istiyordu aslında.

Dolayısıyla herkesin kabul edebileceği, kabul etmeye hazır oldukları bu olasılık gerçekmiş gibi davranıldı, kimsenin aklına da başka bir sebep arama arzusu gelmedi. Olay hızla bu şekilde basına yansıdı, Kadıköy Gazetesi’ne belediye çalışanlarının bilgi vermesi üzerine medyada da yer buldu. Oysa durum haberde verilenden başkaydı. Dumandan etkilenerek itfaiyeyi arayan alt ve üstte oturan komşular binayı hemen terk ederken kilisenin kapısının zorla açıldığını fark ettiler.

Kötü bir niyetin olmadığına inanmak istediğimizden düşündüğümüz kaza olasılığı kiliseyi kundaklayan şahsın yakalanmasıyla devreden çıktı. Güvenlik kamera kayıtları da bunu kanıtlıyordu. Büyük olasılıkla bir infial yaratmaması, tedirginlik oluşturmaması düşüncesiyle bu açıklanmadı. Ancak haberin iletilmesinde sorun vardı. Her yıl sonunda Noel Baba’ya gıyabında saldırıların düzenlendiği, -hatta noel babanın maketi özel bir gösteriyle bıçaklanmıştı-, yılbaşı kutlamalarıyla karıştırıldığı, Hıristiyanlara yönelik saldırıların tavan yapabildiği bir dönemde yangının noel ağacının süslerinden çıktığını söylemek, kiliseyi kundaklayan şahıs yakalanmasına rağmen düzeltme yapmamak söz konusuydu.

Kadıköy Belediyesi Başkan Yardımcısı Ebru Peştereli hemen olay yerine intikal edip destek verdi, yardımcı oldu ve sonraki günlerde de ilgisini sürdürdü. Ki kundaklamayı gerçekleştiren şahısın yakalanmasıyla ilgili müjdeyi veren de kendisidir.

Bu olay herkesin kendisinden farklı bir şekilde inanan ve düşünenlere yönelik nefret suçuna karşı en azından Kadıköy bölgesinde bir hassasiyetin oluştuğunu ortaya koymaktadır. Ancak aynı kilisenin son bir yıl içinde camlarının kırılması ve bu kundaklama olayı nedeniyle kimileri tarafından yakından takip edildiğini ve etkinliklerinden rahatsız olunduğunu göstermektedir.

Şüpheli şahsın bir an önce yakalanması cemaat üyelerini rahatlatmıştır. Ancak haberin gerçek kaynağını bulup başka kaynaklardan doğrulatılarak medyaya yansıtılması gerekir. Söz konusu gazetenin ve bu gazete haberini referans alarak kullanan öbür gazetelerin gereken düzeltmelerini yapmalarını bekliyoruz.

Ayrıca ülkede kelaynak kuşları kadar azalmış bir cemaatin Kadıköy gibi İstanbul'un göbeği sayılan bir yerde kundaklanması, içinde bulunan çoğu İncil olan 20.000'den fazla kitabın yakılması karşısında gösterilen sessizlik tedirgin etmektedir.

Gerçekliği bir türlü kanıtlanamamış camide bira içildi söylentisi üzerine memleket ateş yerine döndürülmüştü Gezi sürecinde. Bugün herhangi bir Avrupa ülkesinde bir cami kundaklansa herkesin ayaklanacağı bir ülkede yaşıyoruz. Bizden birine dokunan olursa cehenneme çeviririz, ama gavurun kilisesi yakılmış, n’olacak! O kadar kutsal kitap yanmış, “boş ver zaten misyonerlik yapıyorlar, iyi olmuş, oh olsun” diyenleri duydum. Hatta “Allah'ın sopası yok” diyenleri bile işittim. İşte içinde gerçek bir Allah korkusu olan böyle şeyler söylemez. İçinde insan sevgisi olan sesini yükseltir. Bizden değil diyerek için için sevinmez...