5 Aralık'ta başlayan grev ve büyük eylemler olanca yoğunluğu ile devam ediyor. Fransa'da sokaklar her zaman hareketli, geçen sene bu zamanlar daha çok sarı yeleklileri tartışıyorduk. Sarı yelekliler eylemi başlarken, daha en başından kafalar karışıktı. Benzine yapılan zamlar ile başlamış ve hızla bütün Fransa'ya yayılmıştı. Bir örgütleyeni yoktu, ne bir sendika, ne bir organizasyon, ne bir liderlik ya da sözcü...

Zaman zaman Fransız ulusal talepler dillendiriliyor, zaman zaman yabancılar ve eşcinsellere dönük şiddet eylemleri de görülüyordu. Bunun için sol, sosyalist parti, sendika ve gruplar uzak duruyordu. Ancak baktılar eylemler devam ediyor bu kez kendileri de bu eylemlerin bir parçası olmaya başladılar. Zaman zaman sağdaki Marie Le Pen'in Ulusal Cephe'si mi, yoksa Jean Luc Mélenchon'un La France Insoumise/Boyun Eğmeyen Fransa hareketi mi bu hareketi kontrolüne alacak tartışmaları da yaşansa, Sarı Yelekliler herhangi bir yapı ve harekete angaje olmadı. Kendi sloganları, marşları ve renkleri ile özgünlüklerini koruyarak bugüne kadar geldiler.

Ancak 5 Aralık'ta bambaşka bir süreç başladı. Aslında ne olacağına dair kimselerde net bir fikir yoktu. Ne zamanki 5 Aralık tarihinde özellikle Paris, Marsilya, Lyon, Toulous, Lille gibi büyük kentlerde yüzbinler alanlara indi o zaman bütün insanlar bir "vay be!" dediler. Zira zadece Paris'te birçok parti, sendika, lise ve üniversite gruplarından 250 bin Parisli meydanlara inmişti.

Macron iktidar olduktan sonra "en doğrusunu ben biliyorum" gibi üstenci bir tavır içinde oldu her zaman. Bu durum bir tepkiye neden olsa da, denebilir ki bu tepkilerin finali 5 Aralık'ta başladı. Grev'i okuduğu sol klasiklerden bilen ben, hayatımda ilk defa bir greve tanık oluyor, onun bir parçası oluyorum. Grev sadece sol klasiklerdeki, ya da zaman zaman sol sendika ve partilerin bildirilerini süsleyen bir şey değil. Ciddi ciddi işçiler, memurlar, çeşitli iş kollarının çalışanları (doktorlar, avukatlar, pilotlar, üniversite ve lise hocaları vs) sokaklardaki yerlerini aldılar. Paris'te yaşadığımdan gördüm ve bir parçası oldum. Grev ile hayat durdu. Ulaşım tamamen durma noktasına geldi, okullar tatil edildi, hastaneler aciller hariç hasta almadı, devlet daireleri gene öyle. Yani öyle böyle değil, grev hayatın tam da içinde.

Bu durum 10-17 Aralık büyük eylemleri ile de devam etti. Macron'un yetkili bakanı Édouard Phillipe kameraların karşısına geçerek neden yeni bir emeklilik yasası düzenlemesi yapmaları gerektiğini uzun uzun anlattı. Macron'un ilk söylediklerinden biraz geri çekilerek "mutlaka bu düzenlemeyi yapmamız lazım" açıklaması tepkileri daha da sertleştirdi. Çeşitli sendika ve örgütler işgal ve blokaj eylemlerine başladılar.

Noel tatil süreci olsa da hem grev, hem eylemler ve hem de karşılıklı açıklamalar devam ediyor. Macron karşıtları 9 Ocak büyük buluşması için "En grève jusqu'au retrait/emekliliğe kadar grevdeyiz" sözü ile çalışmaya başladılar. Milyonlar o gün bir kez daha sokaklarda/meydanlarda olacak. Eylemlerin içindeyim ve kitleyi iyi izlemeye çalışıyorum, her cinsiyet, kimlik ve yönelimden, her iş alanından, her yaştan insan "Macron'a geçit vermeyeceğiz" kararlılığında. Aksi halde daha korkunç neoliberal ekonomik politikalar ile hayatlarının felç edileceğini iyi biliyorlar. Hatta duvar ve bilboardlarda "Bugünü değil, 1789'u istiyoruz" sloganları dikkat çekiyor.

Şimdiden 9 Ocak'a ayarlandı bile hayat!