Alkışların tokada, tokatların da alkışlara dönüştüğünü çokça gözlemlediğimiz bizim bu benzersiz toplumumuzda ciddiyet neredeyse "sıfır" düzeylerindedir. Yani aşağı yukarı “sıfır”. Pazartesi günleri dışarı çıkıyorsanız rahatlıkla fark etmişsinizdir. Halkımız Cumartesi-Pazar içeriye tıkılmanın acısını fazlasıyla çıkarıyor. Salı-Çarşamba hafiften izolasyon dönemine girerken, Perşembe yeniden bir alışveriş telaşesi başlıyor. Marketler, bakkallar dolup taşıyor. Sosyal mesafe Cuma günü yeniden "sıfıra" geri dönüyor. Bir de Ramazan ayının maneviyatını evlerinde yaşamalarını temin etmek üzere 25 bin vatandaşımızın büyük bir "operasyon" ile yurtdışından getirilmeleri fantezisi var. Sakın ha bu 25 bin kişinin dünya ülkelerine eşit dağıldığını falan düşünmeyin. Bu insancıkların çoğu hijyenin ve izolasyon tedbirlerinin neredeyse hiç olmadığı, Irak, Suriye gibi Orta Doğu ülkelerinden getirilecek. Zaten hâlihazırda uzmanlar 2021 Ocak ve Mayıs aylarında ikinci ve üçüncü dalganın geleceğine işaret ediyorlar. Bizim yöntemimiz ise adeta "amaan, ne olacaksa hemen olsun, başımızın çaresine bakalım, biz bize yeteriz gülüm" gibisinden... Sokağı çıkma yasağı öncesindeki gün ve günlerde sokaklarda, caddelerde, bakkal ve marketlerde, trafikte ve toplu ulaşımda herhangi bir "sosyal mesafe" görememekteyiz. Özellikle de bazı günler aynen corona öncesi herhangi bir gün gibi yaşanıyor. Allah sonumuzu hayretsin... Niye daha uzun süreli sokağa çıkma yasağı veya kısıtlaması ilan edilemiyor. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’a göre, “Uzun soluklu karantinanın ekonomiye maliyeti çok daha ağır olurdu”. Hey gidi hey… Vüs'at O. Bener’in Bay Muannit Sahtegi'nin Notları adlı eserinde şu sözler geçer; “Halk bilinçleniyor, aydınlık günler eli kulağında falan fıstık, cart cemberek. Halk ekmek kavgasında anam, babam, kardeşçiğim...”

Leopoldo Lugones’in; “Politika! Ulusal felaket budur. Bu ülkede gerileme, yoksulluk, haksızlık adına ne varsa, ya ondan kaynaklanır ya da onun tarafından istismar edilir.” sözüne daha bir dikkatlice kulak vermek gerekir. Süleyman Demirel’in şu sözlerini anarak da devam edebiliriz; “Kendi yalanına inanmayan bir siyasetçi, siyasetçi olamaz.”

“Cumhurbaşkanlığını, Sağlık Bakanlığını, İçişleri Bakanlığını, diğer bakanlıkları, valiliği, kaymakamlıkları hiçe sayarak kendi başlarına yardım toplamaya, ekmek dağıtmaya, hastane kurmaya, benzeri işler yapmaya kalkıyorlar” diyerek akıl durduran Sayın ve Sevgili Cumhurbaşkanımız Erdoğan, gelinen noktada salgının yatay seyre geçmeye başladığının görüldüğünü belirterek, “Ramazan ayı boyunca da tedbirlere en üst düzeyde riayeti sağlayarak, bayram sonrası ülkemizin normal hayata geçişini hedefliyoruz” demişti. Demek ki bu iş böyle hedef belirlemekle oluyor, öyle mi? Virüs salgını parti programınızda geçen bir madde mi sanki beyler, bayanlar? Peki ya aynı Sayın Cumhurbaşkanı bir zamanlar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken, belki de gayet haklı bir biçimde, şu sözleri sarf etmemiş miydi; “Bu belediye kimin belediyesi, bu halkın belediyesi değil mi? Efendim, germeyin... E geren kim ortada işte, ülkeyi geren sizsiniz, sizsiniz ülkeyi geren. Bu merkezi yönetimdeki anlayış, çetelerle müşterek çalışan kafa, mafyalarla müşterek çalışan kafa. Bu ülkeyi geren bunlardır...”

Pandemi gündemine geri dönecek olursak, Allianz Baş Ekonomi Danışmanı Muhammed El-Erian, “ABD ekonomisinde pandemi nedeniyle sert daralma beklediğini ve 2020'de %10 ila 14 arasında daralma olabileceğini” belirtti. Öte yandan, yeni tip coronavirüsün çıkış yeri olan Çin'in Vuhan kentindeki laboratuvardan yayıldığı iddiaları her ne kadar ABD medyasında geniş yer bulsa ve Nobel Tıp Ödüllü Fransız Doktor Luc Montagnier tarafından da desteklense ve hatta ABD Başkanı Donald Trump'ın araştırmalarına layık görülse de, DSÖ Sözcüsü Fadela Chaib, “eldeki bütün kanıtların Covid-19'un geçen yılın sonlarında Çin'deki yarasalardan bulaştığına ve laboratuvarda üretilmediği ya da manipüle edilmediğine işaret ettiği” yorumunda bulundu. Üstelik DSÖ temsilcilerinden Doktor David Nabarr; “Aşıya güvenmeyin, garantisi yok, Yeni normalimiz bu olacak” dedi. Corona virüsü vaka sayısı 2,8 milyonu geçerken Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Komisyonundan korkutan bir açıklama geldi... Kuruluş, "Covid-19 salgını en az 300 bin insanı öldürebilir" açıklamasını yaptı. Hazırlanan raporda en kötü senaryoya göre ise 3,3 milyon insanın sadece Afrika'da öleceği belirtildi. Çin ekonomisi, yeni tip coronavirüs (Covid-19) salgınının etkisiyle ilk çeyrekte %6,8 daraldı bile. Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi Direktörü Dr. Hans Henri Kluge'den ise bir başka çarpıcı açıklama geldi... DSÖ tarafından yapılan açıklamada, "Almanya, İspanya, İtalya ve İsviçre'den pozitif veriler geliyor" denirken "Fakat bazı ülkelerde azalma yok ya da artış var. Bu ülkeler arasında İngiltere, Türkiye, Belarus, Ukrayna ve Rusya yer alıyor" ifadesi kullanıldı. 14'üncü yüzyılda 200 milyon kişinin ölümüne sebep olan Kara Veba da Çin’de başlamış ama Britanya’ya gidişi 10 yılı almıştı, bugün ise Çin’de 55 yaşındaki biri vahşi hayvan pazarından alışveriş yaptı ve tüm dünya onun yemek tercihinden günler içinde etkilendi. Kelebek etkisi denilen kavram büyük bir şov yapıyor gibi…

Noam Chomsky, “Coronavirüsün iyi yanı, belki de insanları nasıl bir dünya istediğimiz konusunda düşünmeye itmesi olacak” diye yorumluyor bu günleri.