Fırtına Deresi’nin Ardeşen’den Karadeniz’e döküldüğü dere yatağında şu sıralar hummalı bir çalışma var. Buraya bir rafting ve kano tesisi yapılması planlanıyor. Karadeniz Kalkınma Ajansı’na sunulan bu proje onaylandı ve kredi alındı. Ancak bu inşaatın dere ekosistemine ne kadar zarar vereceği hesaba katılmadı.

 

Halbuki Fırtına Vadisi, yıllar evvel HES felaketini savuşturmuştu. Şimdilerde ise yaylalar arası yapılan transit yollar, yüksek yatak kapasiteli oteller, gelişigüzel açılan taşocakları, beton inşaatlar, dereye acımasızca dökülen çöpler derken Fırtına Vadisi’nin 10 yıl sonra nasıl bir yer olacağına dair endişe ediyor insan.

 

Muhtelif yerlere yüksek yatak kapasiteli oteller yaptırmak, altyapısı olmayan vadiye nasıl büyük bir yıkım getirecek henüz farkında değiliz. Bu konuda Ayder Yaylası’nı örnek gösterebiliriz. Plansız yapılaşma ile son 10 yılda Ayder’in eski güzelliğinden eser kalmadı, beton yığınına döndü.

 

Fırtına Vadisi’nin Doğu Karadeniz’in turizminde özel bir yeri var. Her yıl ziyaret eden turist sayısı artıyor. Bu durum elbette “yatırımcı”ların da dikkatinden kaçmadı. Vadiye yüksek yatak kapasiteli oteller yaptırmak koruma amaçlı imar planları hazırlanmadan nasıl karşılık bulur? Fırtına Vadisi, altyapısı hazır olmayan, bakir bir vadi. Mimarisiyle, dokusuyla çok özel olan bir bölgeye yüksek kapasiteli oteller yapmak yerine, “küçük otel” tabir edilen, doğaya uyumlu konaklama tesisleri yapılmasına önayak olmak, bunu teşvik etmek gerekiyor.

 

FIRTINA’NIN EKOLOJİK DEĞERİ

Fırtına Vadisi ormanları, dünyada korumada öncelikli 100 alandan biri. Ayrıca bölge doğal sit alanı yani dokunulmaz, yapılaşma olamaz, inşaat yapılamaz, yol yapılamaz. Bölge öyle bir biyolojik çeşitliliğe sahip ki Kaçkar Dağları ile birlikte 537 odunsu bitki, 136 kuş, 30 memeli, 21 sürüngen ve 116 endemik bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Fırtına, Hemşin ve Çağlayan dereleri, her yıl Karadeniz'den iç kısımlara göç ederek yumurtadan çıktıkları yere kadar yüzüp burada yumurtlayan dünyadaki tek denizalalarının da yuvası. Fırtına ve Palovit vadileri doğal yaşlı ormanlarla, hem bölgenin, hem de ülkenin en bozulmamış birkaç orman ekosistemi arasında değerlendiriliyor. Palovit Vadisi endemik bitki çeşitliliğinin yanı sıra barındırdığı hayvan türleriyle de doğa koruma açısından büyük önem taşıyor. Türkiye'de en yoğun bozayı popülasyonunun bulunduğu bölgelerden biri olan alanda, yabandomuzu, çengel boynuzlu dağkeçisi, yabankeçisi, kurt, tilki, çakal, yabankedisi, vaşak, karaca ve porsuklar yaşıyor.

 

Aslında tüm bölge birçok kanunla korunuyor. Bern sözleşmesine taraf olan Türkiye, bölgeyi koruma altına alacağını çok önceden taahhüt etti. Türkiye imzaladığı "Avrupa'nın yaban hayatı ve doğal yaşama ortamlarının korunması" sözleşmesi ile endemik ve doğal yaşamı korumakla yükümlü. Bölge birinci derece doğal sit alanı. Ancak tüm bunlara rağmen Fırtına Vadisi'nin başı dertten kurtulmuyor. Şimdi değiştirilen sit kanunu ile vadide yeni HES ve barajların yapılması planlanıyor. Yüksek kapasiteli oteller, gelişigüzel açılan yayla yolları ve HES’lerle Fırtına Vadisi’nin sonu hazırlanır ancak! Çünkü Fırtına Vadisi, sadece Türkiye’nin değil dünyanın da korunması gereken önemli bir rezerv alanı. Burada yaşayan insanlara yönelik gerçek manada ekolojik turizmin teşvik edilmesi gerekirken, bu yatırım mantıklı ama özünde yıkım çabaları vadiyi öldürecek.

 

ATLAS 2012 MAYIS SAYI / 230

Yazı: UĞUR BİRYOL