Tîne ve zeytûne…

Portakal/Nablus/Çikolata/Anahtar

Şimdi bakıyorum da bu hayatta sonraya kalmış her bilgi Feride’ye ait… Nerede ve nasıl yaşıyorsa, hürmetle… İyi bir hayat öğretmeniydi.

1

Bahçeli bir evdi. Her ayrıntısını hatırlıyorum. Üç oda ve büyük bir salon… Hele mutfağı şimdiye dek yaşadığım tüm evlerden daha büyüktü. Babam köyden şehre inince, kendi elleri ile yaptı o evi. Uzun zaman sürdü. Ömürlük bir ev inşa etmek istedi. Güneşi, geceyi, yazı kışı, kuşu, kurdu, gölgeyi, komşu hakkını hepsini hesaba katarak inşa etmişti o evi. Ev eşyalarını hatırlıyorum. O çiçekli perdeleri, tahtadan geniş sedirleri, en çokta bakırdan mutfak eşyalarını…

Babam kahveciydi. Eve geç saatlerde gelirdi. Bazı günler abim çalışırdı kahvede, babam evde kalırdı. O zamanlar çok sevinirdim. Babam ile bahçede yemek yemek çok keyifliydi. Neşeli adamdır babam, şarkılar söyler, komiklikler yapardı. Güldürürdü bizi. Sanki bu haliyle dışarıdaki hiçbir acıyı evin içine almak istemezdi. Nablus yokluktu... Çikolata mesela çok ilginç bir şey… Çocukken bir anısı yok bende. Evet evet iyi künefe yaparız. Varsın çikolata olmasın. Yine de çikolata mühim. Hele ki çocukluğunda bir karşılığı yoksa.

1987’de ilk intifada, bizim evin içine de girdi acı. O şenlikli bahçe darmadağın oldu. Şu cümleyi büyük harfle yazar mısın? BENİM BABAM ÖZGÜR ve BAĞIMSIZ FİLİSTİN ÜLKESİNİN BİR ŞEHİDİDİR. BUNU BİR MADALYA OLARAK TAŞIYORUM.

Nablus benim için zeytin, incir ve portakal demektir. Bahçemizdeki bu ağaçlardan birer dal alarak yolunu tuttuk Suriye’nin…

Ben Filistinliyim, köklerim Filistin, rüyam Filistin, hayalim Filistin. Mezarlarımız orada. Biliyorum ki çocukken çıktığım ülkeye bir gün geri döneceğim… Ben dönemezsem bile, benim çocuklarım dönecek. Nihayetinde döneceğiz. Toprak bakidir. İnsanlar gelir, şehirler kurar, başka hayatlar, diller ve kültürler kurulabilirler, lakin sonra her şey aslına döner… Toprağın aslını silemezsin… Her şey aslına döner…

İşte bu bilinçle evimin anahtarını koynumda taşıyorum. Tapu budur işte…

2

Suriye ikinci vatanımdır. Suriye bize bir ev verdi. O ev üstünden hayatımızı kurduk. Bir kötülük görmedim Suriye’den. Bahçeli bir evimiz vardı yine. Filistin’den getirdiğimiz ağaç fidelerini ektik ve büyüktük. Bunlar kutsalımızdı sanki. Hepimiz gözü gibi büyüttü bu ağaçları. Suriye de vatanımdır, Suriye için, en az Filistin kadar hüzünlenirim. Okula gittim, büyüdüm, evlendim, çocuklarım oldu. Gençliğim ve orta yaşım Suriye’dir. Dile kolay ömrümün 27 yılı Suriye’de geçti.

Annemin mezarı Suriye’de. Başka akrabalarımın mezarları…

Üniversiteden sonra öğretmen oldum. Bizim okulda Filistinli bir adama sevdandım. Çok sevdim onu. Evlendik. Çocuklarımız oldu. O hiç kabullenemedi yaşadığı şartları, gözü hep yukarıdaydı. Öğretmenliği bıraktı. Arap ülkelerine zengin olmaya gitti. Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar… Önce yılda bir gelirdi. Sonraları kaç yılda bir. Şu son numara kız var ya, senin Arapça konuşmanla dalga geçen, iyi Türkçe bilen işte bu kız doğduktan sonra boşandık. Yedi yıl gelmeyecek bir adamı bekledim ben. Başka aileler kurmuş, çocukları olmuş bir adamı bekledim. Neden biliyor musun? Filistinli diye.

Suriye önemli bir ülkedir. Bu ülkenin bir ruhu var. Bakma şimdi senin ülkende Suriyelilere dilenci muamelesi yaptıklarına… Bu ülkenin edebiyatı, felsefesi, bilimi, tarihi var. Bu ülkenin okumuş idealist insanları var. Şöyle düşün birileri bir şehre bombalar yağdırıyor ve o şehirde ki tüm halk göç ediyor. O halkın içinde herkes yok mu? İyisi, kötüsü, bilgesi, cahili…

Öyle oldu… Lütfen siyasi sorular sorma. Sonuçlar önemli olan… Biz bir sonucuz. Bu sonucun nedenleri önemli değil. En azından bu yazıda önemli olmasın.

Bildiğin gibi, Suriye’de hayat artık bir zorluktan ibaretti. Biz de herkes gibi Türkiye’ye geldik. Önce Kilis, sonra Mersin…

Mersin Silifke caddesinde bir bodrum eve sığındık, başka bir aile ile…

3

Son numara kızım Türkiye’yi çok sevdi. Bir Türk kadar, Türkçe biliyor. Önceden de Türk dizileri izlerdi, şimdi de. Bu kız kendini Türk hissediyor. Berk Cankat’a aşık. Kim mi o? Google’a bak. İşte bu ergenler dünyası…

Türkiye’de hayat zordu. Terzilik biliyordum. Bir atölyede çalıştım. Başkaca şeyler yaşandı geçti. Türkiye zordu…

Üç yıl… Zorlukla dolu üç yıl geçirdik. Küçük kızım hariç hepimiz mutsuzduk. Türkiye’yi, bize ait hissedemedik. Bir aidiyet bağı kuramadık. Birçok zor yaşanmışlıktan sonra karar verdim, İsveç’e gelmeyi. Bu benim hayatımın son yolculuğu olacaktı. Çocuklarım için de iyi bir hayata ulaşmanın yolculuğu…

Eşyada hafiflemek…

Geceleyin bir botla, sadece sırt çantaları ile terk ettik Türkiye’yi… Yunan’dan İsveç’e şanslı bir yolculuk geçirdik. Milyonlarca Arap göçmenin kaçakçılara öğrettiği yolların rahatlığı ile geldik.

Sonra onlarca insandan dinlediğin prosedürler…

Şimdi işte buradayız, masamızda tin ibes (kuru incir), portakal ve çikolata…

Şu da Filistin’deki evimizin anahtarı…

Yaşanan her şey yazılandan çok fazladır. Ne de kolay bir çırpıda anlattım hayatımı…

Yaşananlar yazılandan çok fazla. Çünkü aslolan hayattır…