IŞİD işgalindeki bölgelerden kaçarak Türkiye’ye gelen Ezidilere Silopi’de halk sahip çıktı. Ankara’nın görmezden geldiği Ezidi mültecilerin sayısı 700’e ulaşırken, Silopi Belediyesi, BM’den yardım talebinde bulundu.

Sınır bölgesinde kurulan çadırlarda yemek, içme suyu, jenaratör ve ilaçlar bölge halkı tarafından temin edildi. Açıkta kalan aileler ise evlerde misafir ediliyor

Taraf'ta yer alan habere göre IŞİD’in kıyımdan geçirdiği Şengal’deki Ezidilerin sığınacakları tek yer, Kürdistan Irak Bölgesel Yönetimi’ne sınır olan Şırnak’ın Silopi ilçesi. Yaşanan acılardan örneklemeler yapmadan önce, vahşetin ve korkunun hangi boyutlara ulaştığını şöyle anlatmakta fayda var: “Ağabey, sakalların aynı onlar gibi. Sen IŞİD misin.” Bu sözler, korkulu gözlerle bana bakan mültecilere ait. Yaşanan vahşet o kadar korkunç ki, bir kıl parçası bile onları tedirgin etmeyi başarıyor.

Silopi merkezinin dışında kalan kırsalda kurulan Ezidi mülteci kampında, ne devlet var, ne de BM. Silopi halkı, sınırı geçmeyi başaran Ezidilere, evlerindeki suyu, yiyeceği ve giysiyi veriyor. Hatta boyacılık yapan çocukların harçlıklarını getirdiklerini anlatanlar bile var.

TÜRKİYE GÖRMEZDEN GELİYOR

Peşmerge’nin koruyamadığı, Türkiye hükümetininse görmezden gelmeyi bırakın, Habur sınır kapısından geçişlerine izin vermediği Ezidilere, Silopi halkı sahip çıkıyor. Gece gündüz onlarca Silopilinin başında nöbet tuttuğu, ihtiyaçlarına cevap verdiği 700 kişilik kampta, bir de İsveçli bir Ezidi var.

Sosyal medya ve basından Şengal’de katliam olduğunu duyan Ezidi asıllı İsveçli doktor Stefan Bakr Hassan, uçağa atladığı gibi Şırnak’ın yolunu tutmuş. Gönüllü olarak buraya sığınan mültecilerin sağlık sorunlarıyla uğraşıyor. Üstelik bu kararına, çalıştığı klinik de destek olmuş: Onun, Şırnak’ta geçirdiği zaman sürecinde maaşını ödemeyi teklif ederek.

DAHA FAZLASI GEREKİYOR

“Yıllar önce eğitimim için İsveç’e gittim. Çektikleri acıyı medya aracılığıyla duyunca onlara yardım etmeye karar verdim. Ancak burada öğrendiklerim, medyadan duyduklarımın yanında hiçbir şeymiş” sözleriye anlatmaya başlıyor Stefan yaşadıklarını. Gelmeden önce BM ve Batı’nın, ya da en azından Türkiye’nin insanî yardım yaptığını düşündüğünü söyleyen Stefan, kampta, derme çatma bir tedavi çadırı ve halkın kendi imkânlarıyla getirdiği birkaç ilaçtan başka hiçbir şey olmadığını söylüyor. Ezidilerin Şengal’de yaşadığı vahşetse, elbette çok daha fazlasını gerektiriyor.

AĞIR HASTALAR VAR

Şengal’in dağlarında günlerce aç ve susuz kalan insanlardan bahseden Stefan, “Mesela bir hastam var. Günlerce susuz kaldığı için böbrekleri iflas etmiş. O, artık kronik böbrek hastası. Acil olarak organ nakline, ya da en azından düzenli bir diyaliz tedavisine ihtiyacı var. Fakat elimden gelen tek şey; onu az da olsa rahatlatacak bir serum vermek. Birkaç gün içerisinde bu hastayı kaybedeceğiz” diyor.

Acımasız vahşetlere tanık olan bu insanların, bir an önce psikolojik destek görmesi gerektiğine dikkat çeken doktor, “Geldiğimden beri defalarca BM’ye ulaşmaya çalıştım. Ancak telefonlarıma cevap veren olmadı” ifadelerini kullanıyor.

Türkiye ve Barzani yönetiminin, sınırın diğer tarafındaki on binlerce Ezidi’ye, pasaportu olmasına rağmen izin vermediğini vurgulayan İsveçli doktor, “Bu insanlar bir an önce Türkiye’ye gelmez, tedavi edilmez ve bakılmazsa, sonları dağda hayatını kaybedenlerden farksız olacak” diyor. Tutup kolumuzdan yeni gelmiş bir ailenin yanına götürüyor bizi. “Bakın bu aile, Şengal dağlarında hamile kızlarını kaybetmiş” diye tanıttığı 39 yaşındaki Şakir Raşo Salih ile tanıştırıyor bizi.

HAMİLE KIZIN KARNINI KESTİLER

Salih ve ailesi, üç günlük yürüyüşle Habur sınır kapısına ulaşabilmiş. Onlar birkaç günlük beklemenin ardından, Türkiye’ye geçebilmiş şanslı insanlardan. Dağdan sınıra kadar, YPG ve PKK gerillaları tarafından oluşturulmuş güvenlik koridoru sayesinde geçmeyi başaran aile, Peşmerge, IŞİD gelir gelmez bölgeden kaçtı, gerillalar olmasaydı hepimizi katledeceklerdi” dedi.

Şengal dağında IŞİD kuşatması altında geçen günlerdeyse hamile kızlarını kaybetmişler. Yaşadıklarını şöyle anlatıyor Salih, “Hamile kızıma Müslüman olması yönünde baskı yaptılar. Fakat kızım kabul etmesine rağmen karnını keserek onu katlettiler.” IŞİD'in  neden böyle bir zulme başvurduğunu anlayamadığını söyleyen Salih, binlerce Ezidi kadın ve kız çocuğunun kaçırıldığını, Arap şeyhlerine 100 ile 150 dolar karşılığında da satıldığını dile getirdi.

Şengal Dağı’nda ve sınırın diğer tarafında binlerce Ezidi’nin ölüme terkedildiğini anlatan Salih, “Türkiyeli yetkililere yalvarıyorum. Bize uygulanan bir soykırım. Lütfen diğer insanlarımızın buraya gelmesine, bizim de burda kalmamıza olanak sağlayın. Yoksa hepimiz yok olup gideceğiz. Türkiye’ pasaportu olan Ezidilerin bile geçişine izin vermiyor. Lütfen bize yardımcı olun” dedi.

SİLOPİ SAHİP ÇIKTI


Sadece Silopi Belediyesi ve bölge halkının çabalarıyla ayakta kalan kampı, Beşverimli Belediyesi Eş Başkanı Rabia Tekas anlattı: “Burası belediyelerin kendi çabalarıyla kurduğu bir kamp. Sınırdan geçen Ezidileri buraya yerleştiriyoruz. Burada gördüğünüz çadırlar, yemek, içme suyu, klima, jeneratör ve ilaçlar, Silopi halkı tarafından getirildi. BM’nin bir an önce yardım etmesini istiyoruz. Silopi halkının da durumu ortada. Yardım ediyorlar ama nereye kadar...” Şu an 700 kişinin bulunduğu kamptaki bazı Ezidi ailelerinin, Silopi ve çevresindeki halk tarafından evlerinde misafir edildiğini vurgulayan Kesal, “Halk, tek başına, koskoca devletin yapamadığını hayata geçirmeye çabalıyor. Kendisi yemiyor, Ezidilere yediriyor” dedi.